Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '16

 
Kategori
Siyaset
 

Çölaşan'a katılıyor musunuz?

Çölaşan'a katılıyor musunuz?
 

Günlük gazete köşe yazarlarına bir Emin Çölaşan'ın yazılarına bakarım bir Yılmaz Özdil'in bir de Bekir Coşkun'un.

Coşkun'un günlük köşe yazılarını okuduğunuzda diğer gazetelerin köşe yazarlarını okumanıza gerek kalmıyor zaten. Zira Coşkun'da öyle bir hayal gücü ve öyle bir empati kurma yeteneği var ki, üç satırda devletin bir numaralı adama dokundurarak kırmadan dökmeden tıpkı 'yağdan kıl çekme' misali yalancı emziği ağzına verebiliyor.

Sonra da emziriyor da emziriyor emziriyor da emziriyor..

Zaman zaman köşe vuruşları yapıyor satırlarında.

Tutuyor bir numaralı adamın kafasını ve üstü açık içi su dolu varilin içine kafasını sokup sokup çıkarıyor, sokup sokup çıkarıyor.. Az mi istersin çok mu istersin!

*

Çölaşan bugünkü köşe yazısında eski gazetecilik mesleğine dem vurarak geçmişteki gazeteciliğin ne kadar ciddi bir iş olduğunu ve günümüz gazeteciliğin ne kadar "ucuz" bir meslek haline geldiğine deyindi.

'Ucuz' evet!

Yandaş medya formatıyla kalemlerini satan gazeteci ve yazarlar gördü bu memleket son otuz yıl boyunca. Hala da devam ediyor.

Onurlarını satıyorlar!

Gazeteci-yazar veya her hangi bir insan önce onurunu korumalı ve doğru bildiği yoldan asla ve asla vaz geçmemeli ve kendi ilkelerine bağlı kalmalıdır ki başarıya ulaşabilsin, toplumda saygın kişi olabilsin.

Bu konuda Çölaşan Coşkun ve Özdil ilk sıradalar.

*

Emin Çölaşan; "Eskiden gazetecilik için kutsal olan belli kavramlar vardı, aramizda tatlı gazetecilik rekabetleri vardı. Şimdi artık yok, rekabet dahil hepsi geride kaldı" diyor keyifle okunacak yazısında..

*

Yazıyı okuduktan sonra şöyle geriye bir yaslandım koltuğumda ve İstanbul'a ilk geldiğim yetmişsekiz yıllarına giderek geride kalanları film şeridi gibi gözlerimin önüne getirdim.

Sizdeki geride kalanlar da bir şey mi Çölaşan?

Bir İstanbul kültürü vardı herşeyden önce. Şimdilerde İstanbul Türkçesi bile kayboldu unutuldu, unutturuldu yoğun göç nedeniyle.

Karadenizden Egeden Doğudan Akdenizden gelen göç nedeniyle farklı farklı lehçeler İstanbul Türkçesini aldı götürdü.

Dolmuş kültürümüz vardı. Dolmuşta insanlar günlük olayları tartışır konuşurdu. Şimdi suspus olmuş herkes.

Tiyatro-Sinema kültürümüz vardı. Yok oldu, yok edildi!

İstanbul kibarlığı vardı.

Kimse kimsenin malında gözü olmazdı.

Her hangi bir ortaklık veya aile içi ortaklık sonlandırılırken ahlak kuralları geçerliydi. Ortaklar arasında adil bölüşme ön planda tutulurdu. Ortaklar arasında gizli plan ve entrika söz konusu dahi olmazdı. Ortak bölüşmelerinde maddi değerden önce manevi ve emek değerler ölçülür ona göre ortaklıklar sonlandırılırdı saygılı bir şekilde.

Vefa vardı..

Emeğe saygı vardı..

Ortaklık boyunca o ortaklığı var eden ve ortaklığı doruklara çıkaran kişiyi mağdur etmek değil ona daha çok değer verilir hakkı yenmezdi.

Nerde o günler Çölaşan nerdee?

Bugün ortaklık kurmak isteyenler ilk günden itibaren ortağını nasıl mağdur edeceğini düşünür oldu maalesef!

Bir de var ya sevgili Çölaşan, bütün bu entrikaları çeviren, ortağını salak yerine koyan kendini uyanık zanneden ve karşısındaki kişiyi kandırdığını zannedenler var ya ben onlara çok gülüyorum biliyor musunuz?

Gülüyorum çünkü varabilecek en gülünç durumlarını öngörebiliyorum da ondan.

İyi pazarlar size de Çölaşan.

 
Toplam blog
: 2327
: 450
Kayıt tarihi
: 03.07.07
 
 

25.05.1960 doğumlu. Üniversite terk. Müzik, seyahat ve tiyatro sever. Antalya Devlet Tiyatrosu'nd..