Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '07

 
Kategori
Müzik
 

Çölde cennet bahçesi, bahçede Andrea Bocelli

Çölde cennet bahçesi, bahçede Andrea Bocelli
 

Vegas dediğimiz zaman ilk aklımıza gelen şey elbetteki kumarhaneler. Ancak Amerikalılar için Vegas eğlence ve şovun dünya başkenti anlamını taşıyor. Çölün ortasında kurulan bu şehir bir çok insanın her zaman rüyasını süslemiştir. Görenler için ise anlatılmaya doyulamayacak kadar eğlencenin bulunduğu ve anıların dolu dolu biriktiği bir şehir. Ben henüz daha görmedim.

Bundan yaklaşık bir ay önce D&R ‘da olağan gezintilerimden birini yaparken ve yeni çıkan CD ve DVD’leri incelerken gözüme Andrea Bocelli’nin bir DVD’si çarptı. Andrea Bocelli dünyanın en önemli tenörlerinden bir tanesidir. Mükemmel bir sesi vardır. Yakın bir zamanda D&R ‘ın satış elemanlarından bir tanesine Andrea Bocelli’nin CD’lerini bulmakta zorlandığımı söylenerek acab bir problem mi var diye sormuştum. Ve o zaman öğrendim ki, yapımcısıyla arasında problem varmış, kontratını iptal edip albumlarini kendi kurduğu şirket üzerinden çıkarmaya çalışıyormuş. Bu yüzden de belli bir süre albüm çıkaramamış ve uzun zamandır da eski albümlerinin dağıtımları da yapılmıyormuş.

İşte böyle bir anda Andrea Bocelli’nin bir konser DVD’sine ulaşmak benim için çok tatlı bir sürpriz oldu.Çünkü her ne şekilde olursa olsun koleksiyonumda mutlaka bulunması gerekli dediğim müzik insanlarından bir tanesi. Hem de konserini buluyorum. İnanın benim için çok heyecan verici bir andı.

DVD’nin adı AMORE UNDER THE DESERT SKY. Yani Çölün Gökyüzü Altında Aşk. Benim için daha ilgi çekici bir hal aldı. Hiçbir tarafını incelemeden satın aldım ve sevgilimin çantası içine attım DVD’yi. Sağını solunu inceleyip önceden fikir sahibi olmak istemedim konser hakkında. Sürpriz olmasını istedim ki, heyecanım daha da artıyordu böylece.

Bocelli daha önce de söylediğim gibi bir Tenör. Ancak bu terim bir çoğumuzu ilk etapta bir anlamda korkutabiliyor. Pavarotti, Domingo gibi tenörleri ve yaptıkları müziği düşününce herkes Bocelli’den de tat alamaz diye düşünebilirsiniz. Ya da Pavarotti dinlemek size zevk vermiyor ve sıkıcı buluyorsanız sadece tenör kelimesi bile sizi Bocelli’den de soğutabilir. Ama Bocelli biraz farklı. Sesinin yapısı ve sahip olduğu geniş oktavı sayesinde bir tenör bu bir gerçek. Ama şuna emin olun ki, o popüler müziği seçen bir tenör. Buna ilk etapta karşı çıkan bir çok tutucu klasik müzik dinleyenleri olmuştur ve gelecekte de olacaktır. Tıpkı Deep Purple’in yapımcısını değiştirdikten sonra yaptığı müziği sevmeyen Rock Müziğine ihanet etmeye başladığını düşünen tutucu Rockçılar gibi. Ya da Müslüm Gürses’ten bir Teoman parçası dinlediğinde yıkılan bir Müslüm babacı gibi.

Ama ben yeniliklere ve dinlemedikçe önyargılı olmaya çalışmayan ve güzel olan şeylerde tutuculukla inatçılığın esiri olmadan güzellikleri sindirmeye çalışan biri olarak Bocelli’nin popüler müzik yapmasından hep zevk almışımdır. İşin özeti eğer tutucu olduğunuz için Bocelli’yi eleştiriyor ve sadece protesto için dinlemekten kaçınıyorsanız Bocelli’nin geçmişini ve yeteneklerini bir kenara bırakarak sanki yeni birisini dinliyormuş gibi dinlemek için bu DVD’yi edinin. Yok eğer Pavarotti gibi isimlerin yaptıkları müzik hoşunuza gitmiyor ve bir Tenör olduğu için Bocelli’nin de eşdeğer şeyler yaptığını düşünerek Bocelli’den çekiniyorsanız gene bu DVD’yi rahatlıkla edinebilirsiniz çünkü bu DVD’de bildiğiniz ve daha önce dinlediğiniz bir çok popüler eseri Bocelli’nin inanılmaz güzel sesinden dinleyeceğinize emin olabilirsiniz.

Evet ne diyordum DVD’yi aldım ve Sevgil’in (Sevgilimin) çantasına attım. Bornova Forum’da olağan güzel bir gün geçirdikten sonrada Sevgil’le beraber iki şişe şarap aldık ve evin yoluna koyulduk. Planımız belliydi. Çünkü aynı size anlattığım şekilde Bocelli’yi ona ballandıra ballandıra anlatıyordum. Bu konseri izleyerek çok güzel vakit geçireceğimizin reklamını (hem de çok iyi bir reklamcı olan Sevgil’e) gayet iyi yapmıştım. Ve ikna ettim. Bir Cumartesi gecesini evde Bocelli konseri seyrederek ve dinleyerek geçirmeye karar vermiştik.

Eve geldik. İnanın daha DVD’yi Sevgil’in çantasından çıkarıp da bir kez bile incelemedim. Eve geldik yemeklerimizi hazırladık şaraplarımızı koyduk ve ben çantadan DVD’yi çıkartıp DVD-Çaların içine yerleştirdim, sesi açabileceğim kadar açtım ve konser için gerekli ortam hazırlanmış oldu.

İlk başladığında bir çölün üzerinde helikopterden çekilmiş bir çöl manzarası eşliğinde Bocelli ilk parçasını söylemeye başladı. Sesin güzelliği ile görüntüler ilk etapta birbiriyle örtüşmüyordu ama bir yerlere varılacağı kesin görünüyordu. Ve…

Bir anda o çölün ortasında inanılmayacak derecede güzellikte, insana huzur veren bir göl kenarına ve Akdeniz mimarisi ile inşa edilmiş otellerin arasında bambaşka bir yere geldi görüntü. Konser akşamüstü başlamıştı. İlginç olan biz de seyretmeye başladığımızda akşamüstüydü ve alacakaranlık vardı. Gölün üzerine bir sahne kurulmuş. Muazzam bir ışıklandırma sistemi. Harika bir orkestra (keman, kontrabas, gitar, perküsyon, piano, saksafon, trompet vs.vs.). Resimler o kadar güzel ki, inanın bir anda ikimizde kendimizi o alanda çimlerin üzerinde o konseri canlı olarak seyreder bir şekilde olmaya başladık.

Sizlerle daha iyi paylaşabilmek adına Galerilerim bölümünde birkaç fotoğrafı yayımlama gereği hissettim. Belki kelimelerle gerektiği gibi anlatabilmeyi beceremem diye. O fotoğrafları izlemenizi tavsiye ederim.

Öyle bir iki saat geçirdik ki Bocelli ile. Şarkı aralarında alkışlamaya kadar vardı kendimizi konsere kaptırmamız. Dedim ya sanki konserdeydik. Tabi ki DTS ses teknolojisinin de bunda katkısı var.

Konserde olanları anlatmaya kalksam 10-15 sayfa yazmam gerekir. Fakat şuna emin olabilirsiniz ki, sizi heyecanlandıracak coşturacak ve kilometrelerce uzakta bambaşka bir kıtada bulunan bu Çölün ortasındaki cennete kadar götürebilecek başarılı bir konser.

Eğer imkanınız varsa alın seyredin. Seyrederken de gerçekten sevdiğiniz ve böyle şeyleri paylaşmaktan zevk alacağınız birisini de yanınıza alın. Tek bir şey yapmayın. Sakın yalnız seyretmeyin. Çünkü bu ancak paylaşarak tadılabilecek bir duygu. Yalnız olursanız gördüğünüz güzellikleri paylaşma dürtünüz sizi konserden alıkoyabilir.

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..