Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '07

 
Kategori
Aile
 

Çölyaklı olmak ya da olmamak!

Çölyaklı olmak ya da olmamak!
 

Geçen hafta bir akşam vakti kızım elinde tahlil sonuçlarıyla geldi. Bir de bir gastroentroloji uzmanı Profesöre yazılmış bir inceleme talebi vardı. Kan değerlerinin sürekli düşük olması nedeniyle, iç hastalıkları uzmanı iki test yaptırmıştı.

Kızım Çölyak hastası olabilirdi!

Hiç duymamıştım böyle bir hastalığı daha önce.

Önce kızım hekiminin söylediklerini anlattı. Buğday, arpa ve çavdarda bulunan bir protein olan glüten, bu hastalığa yakalananlar için zehir yerine geçiyordu.

Hiçbir ilaçlı tedavisi yoktu.

Tek tedavi yöntemi sıfır glütenli diyetti. Yani kızım bir ömür boyu tüm yediklerine dikkat edecek; içinde glüten olan hiçbir şey yemeyecekti.

Ama ekmek, makarna, yoğurt, bisküvi, çikolata başta olmak üzere kızımın sevdiği yiyeceklerin büyük çoğunluğunda glüten vardı.

Çağımızın en büyük bilgesi İnternetin başına geçtim ve araştırmaya başladım.

İlk öğrendiklerim umut kırıcıydı.

Binde bir kişide görülüyordu bu hastalık. Türkiye’de glütensiz ürün bulmak hayli zordu. Bulunanların çoğu da ithal malı ve pahalıydı.

Glütensiz ürün satışı yapan marketlerin listesini buldum internetten. En yakın olanına gittim. İkinci hayal kırıklığını orada yaşadım. Yalnızca un, bisküvi ve spagetti vardı ve çok pahalıydı. Bir pastane adresi buldum. Kızımla yarım saat aradık sokaklarda. Bulduk. Ama üçüncü hayal kırıklığını orada yaşadık: kapalıydı.

Bu hastalıkla Türkiye’de yaşıyor olmanın durumu daha da güçleştirdiğini anlamıştım. Ben İstanbul’da bu kadar zor ve az ürün bulabilirken, Anadolu’da bu hastalığı yaşayanlar ne yapacaktı.

Araştırırken Halk Ekmek Genel Müdürlüğünün bu konuda ciddi çalışmalar yaptığını ve tek glütensiz ekmeği ürettiğini öğrendim.

Sayın Genel Müdürden randevu alıp gittim.

Bu konuya kendisini nasıl adadığını, Çölyakla Yaşam Derneği’ndeki çocukların kendisinden çikolata istemesinden ne kadar etkilendiğini, resmi toplantı için gittiği Hollanda’dan Fransa’ya geçip çocuklara ilk bayramda glütensiz çikolata getirdiğini; bisküvi, hamburger ekmeği, normal ekmek, galeta ürettiklerini ve ülkenin her yerinden talepleri kargo yoluyla karşıladıklarını; yakında makarna ve çikolata da üretileceğini anlatırken gözleri doluyordu. Ellerinde bulunan tüm ürünlerin örneklerinden oluşan bir paket armağan etti.

İki yetişkinin gözyaşlarını birbirinden gizlemesi zor bir iş…

Hemen bir hastanede görev yapan gastroentroloji uzmanı hocamızdan randevu alıp gittik. Endoskopi yapılması gerektiğini söyledi. Salı akşamı endoskopik yöntemle biyopsi alındı.

Testler tekrarlandı. İlk iyi haber o zaman geldi. Test sonuçları negatifti. Ancak kesin sonuç ancak biyopsi sonucuyla alınacaktı.

Yaşamda sağlıktan daha önemli bir değer olmadığını bir kez daha anladık. Sağlık olmayınca hiçbir şeyin tadı kalmıyordu. Uykularımız kaçmış, yediğimizden, içtiğimizden, gezdiğimizden zevk almaz olduk

Sıkıntılı bir bekleyiş, dualar ve türlü türlü felaket senaryosuna yönelik önlem düşünceleri sonunda cumartesi geldi.

Geçen cumartesi doktorun ofisine girerken ben, eşim ve kızım, birbirimize belli etmediğimiz büyük heyecanlar ve endişeler içindeydik.

Hoca gülümseyerek karşıladı. Hemşireden patoloji laboratuar sonuçlarını istedi. Sessizce sonuçları okuduğu otuz saniye sanki otuz yıl gibiydi.

Sonra başını kaldırdı ve idam fermanını bekleyenlerin duyguları içindeki bizlere baktı: “Acele etmedik, tüm tetkikleri tamamladık” dedi sakin bir sesle.

Nefesimizi tutmuş bekliyorduk.

“Ve sonuçlar temiz. Çölyak yok Elif’te, yalnızca biraz gastrit var midesinde”.

Bir anda tüm dünyanın rengi bahara döndü. Tuttuğumuz soluklarımızı bıraktık.

Ondan sonraki onbeş dakika bayram gibiydi bizim için.

Teşekkür edip ayrılırken, aklıma tam tersi bir sonuçla doktorun yanından çıkanlar geldi. Her bin kişiden iki ila üçü bu hastalığı yaşıyordu ülkemde.

Ve bizler onlardan tamamen habersiz yaşıyoruz.

Ben kararımı verdim. Bundan sonra onlarla el ele olacağım.

Sizler de sevgili dostlar. Google hazretlerine bir çölyak yazın ve çıkanları bir okuyun. Sonra da bu amansız hastalığı yaşayanlara destek olun. Bu hastalığı yaşayan tüm çocuklarımıza, gençlerimize ve insanlarımıza dua edin. Yalnızca dua etmekle kalmayın, lütfen sahip çıkın. Derneklerini destekleyin. Avrupa’da lokantalarda bile özel Çölyak menüsü bulunurken, ülkemizde neden bulunmasın?

Sevgili gıda üreticileri lütfen biraz sosyal sorumluluğunuzu anımsayın. Ticari kaygılarınızı bir yana bırakın.

Sevgili Devletim! Çölyak çok ciddi bir hastalık. Adı “zengin hastalığı”na çıkacak kadar da pahalı bir hastalık. Lütfen sosyal güvenlik kurumlarının tüm zaruri gıda harcamalarını karşılamasını sağlayın. Hiç değilse ekonomik gücü yetmeyenler için.

Tüm dostlara sağlıklı bir yaşam dileğimle.

 
Toplam blog
: 51
: 2739
Kayıt tarihi
: 15.07.06
 
 

1961 yılında Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya geldim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde li..