Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

16 Ağustos '08

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Cömert Lâkin Merhametsiz Doğa

Cömert Lâkin Merhametsiz Doğa
 


Doğadaki düzenin, insanı hayli şaşırtan bir özelliği vardır. Toprağa ekilen bir kuru fasulye, yüzlerce fasulye verir. Bunlar da ekilse, her birinden yüzlerce, toplam olarak binlerce fasulye elde edilir.


Tomurcuk veren kestane ağacının üzerinde binlerce kestane olgunlaşacaktır. Bunların her biri zamanla birer kestane ağacı olabilir. Birkaç sene içerisinde, o tek kestane ağacının etrafında koca bir kestane ormanı yetişebilir.


Kara ve su kurbağaları bataklıkta yumurtlarlar. Bu, bir batında onbinlerce yumurta demektir. Tabii ki her yumurtadan bir kurbağa çıkacaktır. Şöyle kabataslak bir hesapla bataklık, birkaç sene içerisinde doğacak milyonlarca kurbağaya dar gelecektir.


Yılanbalıklarının yumurtlamak için Sargasso denizine döndüklerini daha evvel bir yazımda aktarmıştım... Bu balıkların her biri binlerce yumurta bıraktığına ve bu yumurtalardan çıkacak yılanbalığı yavrularının her birinin de ileride binlerce yumurta vereceğine göre, okyanusun, ne kadar büyük ve derin olursa olsun, kısa bir süre sonra yılanbalıklarıyla tıka basa dolacağı gün gibi ortadadır.


Bütün meyve ağaçları gibi kiraz ağacının çiçeğinde de, binlerce çiçeğe yetecek miktarda çiçektozu vardır. Her çiçektozunun bir meyve, her meyvenin de bir ağaç meydana getirebileceğini düşünürsek, tek bir ağacın meyvelerinden binlerce ağaç elde edilebileceği ortaya çıkar.


Doğa, görüldüğü üzere, gerek hayvan olsun gerek bitki, bütün canlı varlıklara karşı oldukça cömert davranır, onlardan bir şey esirgemez. Doğadaki bu üreme hızı, bir kıvılcımla başlayıp, engel olunmazsa bütün dünyayı sarabilecek bir yangının yayılmasına benzemiyor mu sizce de?..


Lâkin, gerek insanlar, gerekse hayvanlar bu azami çoğalmanın, yayılmanın önüne geçerler. Bizler bol bol meyve yeriz... Karatavuk ve sığırcık gibi "yağmacı" kuşlar da, meyveleri yok etme olayında bize yardımcı olurlar. Meyvenin etini yedikleri yetmezmiş gibi, sanki işi sağlama bağlamak istermişcesine, çekirdeğini kırarlar ve içerisindeki bademi de yerler; böylece ileride bir ağaç olabilecek tohumu da yok etmiş olurlar. Bütün dünyanın bir meyve bahçesine dönüşmesine bu şekilde engel olunmuş olur! Ormanda, meşe palamudunu ve kayın kozalağını yiyen sincap da bu ağaçların aşırı bir şekilde çoğalmalarını engeller.


İnsanlar ve kuşlar nasıl meyveleri yiyerek çoğalmalarını engelliyorlarsa, normal hızla üredikleri takdirde bütün dünyayı istilâ edebilecek olan kurbağa, yılanbalığı ve daha bir sürü canlı yaratık türü de, hem kötü hava şartları, kuraklıklar, su baskınları, kiklonlar ve diğer doğal afetlerden ötürü büyük kayıplar verir, hem de diğer canlılar tarafından yok edilir.


Bütün canlı varlıklar, hattâ madenler için dahi geçerli olan, herkesi, her şeyi birbirine kırdırmayı amaç edinmiş bu doğa düzeni, bu korkunç yasa nedir acaba? Karınca ağacı kemirir, kurbağa karıncayı yer, karayılan kurbağayı gövdeye indirir, kirpi karayılanı yutar, porsuk kirpiyi parçalar... Bu sıraya göre en sonuncusu, en yenilmez, en güçlü yaratık olmalıdır. En güçlüsü insanoğlu mudur? Tabii ki hayır... O da, sırası gelince, en küçük yaratığın, yâni mikrobun kurbanı olabilmektedir.


Bütün doğayı bir savaş meydanına çeviren, yaşam kavgasına sahne yapan bu yasayı, güçlünün güçsüze söz geçirmesi, onu ezmesi veya yok etmesi şeklinde özetleyebiliriz. Hiç bir ayrım yapmadan, tüm canlı varlıkların yaşantısına hakim olan bir yasadır bu.


Bir tek canlı bu yasaya boyun eğmekten kendini kurtarır ki o da insanoğludur. Diğer canlılar içgüdülerine uyarak hareket ederler ama insanoğlu, gerek kendi, gerekse başka insanların duygularına, içgüdülerine hakim olabilir. Zayıfları koruyarak, bu dünyada onlara da bir yer vererek bu katı yasayı yumuşatabilir. Ne var ki her zaman böyle insancıl davrandığı pek söylenemez!.. İnsanoğlu da ara sıra çevresine, başkalarına büyük kötülüklerde bulunmaz mı? Kendini düşmanlarına karşı korurken, örneğin zararlı sinekleri zehirleyip öldürürken, bu sineklerle beslenen birtakım kuşları da yok eder. Eskisi gibi ihtiyaç için değil de zevk için avlanırken ormanlarda, kırlarda, havada, suda yaşayan hayvanları öldürmesi onun bu zararlı davranışlarına başka bir örnektir.


Buna karşılık insanoğlu, artık günümüzde tutum değiştirmiş, hayvanlarla bitkilerin doğada tam bir özgürlük içerisinde yaşayıp üremelerini sağlama yolunu seçmiştir. Bu amaçla doğal parklar oluşturmuştur. Bu yerlerin dışında ise, kendisi için bir tehlike sayılmadıkça, her canlının hayatına saygı duyulmalı, ona ilişmemelidir. Zevk için öldürmek, bir hayvandan daha vahşi olmak demektir. Bu tür davranışlar yeryüzünü yaşanır olmaktan çıkarır, üzerinde hiçbir canlı varlığın yaşayamadığı korkunç bir çöle çevirir.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..