Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Çöpler ekonominin aynasıdır.

Çöpler ekonominin aynasıdır.
 

Bugün bütün TV kanallarının öncelikli haberi ‘’İşsizlik sayısındaki rekor artış’’ idi. TUİK’in açıkladığı rakamlar ‘’ürkütücü’’ olarak yorumlanıyor. Bu rakamlarla Türkiye’nin, işsizlikte Dünya dördüncüsü olduğunun altı çiziliyor..

Olumsuz her sıralamada ülke olarak hep birinci sırada olduğumuz için bu dördüncülüğü ‘’neyse bari bizden beterleri de varmış, ilk üçe bile girmemişiz’’ diye yorumlamak, ancak bir mizah konusu. Çünkü çalışabilecek genç nüfusun %27 si çalışmıyor. Çalışacağı işi bulamıyor.

Eskiler, çalışmaya niyetli adam, ekmeğini taştan çıkarır, limon satar yine aç kalmaz derlerdi. O söz çok eskiden gerçekten doğruydu. Çocukken bile okunmuş gazetelerden kese kağıdı yapar, semt pazarındaki meyvacılara satar, harçlığımızı çıkarırdık. Poşet icad oldu, mertlik bozuldu, çevre kirlendi. Zaten sonra da herkes de zengin oldu!. Veya kendini öyle sandı.

Her taraf alışveriş merkezi oldu. Buna rağmen uzun kuyruklarda sıra beklememesi için tek parça alanlar için expres kasalar açıldı. Marka giymeye, teknoloji kullanmaya başladık. Tam 18 sene bağlanmasını beklediğimiz ev telefonları bile kullanılmıyor şimdi. Resim çekmeyen, videosu bulunmayan cep telefonu için ‘’gariban işi’’ deniliyordu. Kredi kartları vermek için sokakta standlar kuruldu. Ne güzel zengin olmuştuk. Fabrikalar üç vardiya çalışıyor, araba yetiştiremiyorduk.. Milli gelir 10-15.000 dolarlara yükselmişti.

2008 in Ağustos’una kadar ekonomik krizden kimsenin haberi bile olmamıştı.

Şimdi işssizlik rakamı 3.5 milyona çıktı diye feryat figan bağırıyoruz. Halbuki kendimizi zengin sandığımız 2007 yılında işsiz sayısı 2.5 milyon. 100 yılın bu en büyük küresel felaketinde işşsiz sayısı 1 milyon artmış, bunun büyük oranının da son 6 ayda işten çıkarılanlar olduğunu söylüyorlar. TV lerin alt yazıyla geçen sıradanlaşmış haberlerine göre ABD de işssizlik başvuruları her hafta 650.000 leri buluyor. Bana ne Amerika’dan diyemiyorsunuz. Bu kriz oradan patladı, önce orası düzelecek. . Onlar bir hapşırdı, Avrupa nezle oldu. Meğer 40 yıldır AB kapısında beklediklerimizin kafasına sürecek melhemi yokmuş. Orası da patlamaya hazır bir balonmuş. Nasıl bir birlikse, çözüm konusunda bile anlaşamıyorlar. Son G-20 toplantısından çıkan sonucun fiyasko olduğu açıklandı.

Esas anlatmak istediğim şu :

Biz kendimizi zengin zannettiğimiz zaman da zengin değildik aslında. Kasım, Aralık, Ocak döneminde işssizlik oranları sıfırdan 3.5 milyon kişiye çıkmadı. Daha önce bilinen 2.5 milyon işssiz vardı bu ülkede. Kalkınma rakamının negatifte değil de %6 larda, kapasite kullanım oranlarının %90 larda olduğu zaman da bu ülkenin en büyük sorunu işssizlikti. Harcamalara bakılınca, Türkiye’nin zengin bir ülke imiş gibi gözükmesinin sebebi, sistemdeki ADALETSİZ GELİR DAĞILIMI’ndan başka bir şey değildi. Bir de kayıt dışı ekonomi.

Yoksa, karşılıksız çekten cezaevine girenlerin sayısı o zaman da bugünkünden çok da az değil. Üstelik bahsedilen Kasım, Aralık, Ocak dönemi her zaman, bilhassa sanayi, tarım ve turizm için olumsuz aylardır. Ayrıca bu krizin de en etkili olduğu aylardı.

Oturduğumuz bloğun köşelerinde çöp konteynerleri var. Kapıcılar çöpleri toplar, buraya atar. Sabah çöp kamyonu gelir, büyük bir gürültüyle bunları kamyona sıkıştırır. Zaten artık silme dolmuyor. Zamanında sık sık eylem nedeniyle haftalarca alınmayan, köşebaşlarında oluşan, üzeri yaygın hastalığa neden olmasın diye ilaçlanan çöp dağları arasında yaşamak zorunda kalan bir vatandaş olarak bu her sabah çöp alınma işinin ne büyük bir nimet olduğunu bilirim.

Biz kendimizi zengin hissettiğimiz en tantanalı yıllarımızda bile bu konteynerler, içinde naylon 1-2 çuval bulunan değişik kişiler tarafından karıştırılır, işe yarayanlar o çuvallara konurdu. Eskilerin deyimiyle ekmeğini taştan değil ama çöpten çıkaran çok vardı. Akşam yemek yerken bakmışın birleri çöplerin başında. İştahın kaçar, lokmalar boğazında düğümlenir. İt gibi çalışıp, alınteriyle kazandığın para ile yemeğe çalıştığın o yemek haram olur gider.

Geçenlerde çöp konteynerinin başına bir yaşlı adam geldi. Kıyafeti düzgünceydi. Çöpten, karton, pet v.s geri dönüşümlü maddeleri çıkaranlardan farklı görünüyordu. Kontenyerin içine giriyordu neredeyse, birşeyler çıkarıyordu. Dikkatli bakıp da, oradan çıkardıklarını yemeğe başladığını görünce dehşete kapıldım. Tam aşağı inmeye hazırlanırken, çevredeki kedilere bile duyarlı olan çevre sakinlerinin yoldan geçenleri duruma müdahale edip, adamı engelleyip, götürdüler, o gün için açlığına bir son verdiler. Yarın ne olduğunu belli değil.

Aslında memleketin hali çevreden çok rahat anlaşılıyor, rakamlar teferruat. Milli gelir, kişi başına 10.000 dolara çıkınca herkes açlıktan kurtulmuyor. Kırmızı kartla yaşam dışı kalanlara yeşil kart çare olmuyor. İşssizlik bu ülkede sadece kriz nedeniyle ortaya çıkmadı, var olan kartopunun, çığa dönüşmesini izliyoruz.

Ben bu ülkenin ne kadar kalkındığını çöp konteynerinden anlarım. Onlar halkın aynasıdır. Kendimizi zengin sandığımız zamanlarda bile kontenyer başında insanlar gördükçe, ‘’bunlar bitmedikten sonra biz kalkınamayız’’ der dururdum. Havanın kararmasını bekleyip, pazarcıların bıraktığı, ezik, çürük meyve, sebzeleri toplayıp götürenleri de görmüştüm ama konteynere başaşağı dalıp, ordan çıkardıklarını yiyeni ilk defa gördüm. Hiçbir ekonomist, bana krizin boyutunu bu görüntü kadar açık ve net anlatamazdı.

Şimdi ‘’öldük, bittik’’ diye avaz avaz bağırmanın da faydası yok. Büyük bir sınavdan geçiyoruz. İnsanımızın ruhsal, psikolojik durumu bozulmaya başladı. Tartışma ortamlarından uzak durmak gerekiyor. Bu sıkıntıları atlatabilmemiz için, milletçe yeniden birlik olup, birbirimize destek olmamız şart . Üretim, zaman içinde artacak, işssizlik sayısı zaman içinde azalacaktır. Bunların geçici olduğu biliniyor.

Konteynerden çöp toplayanların, ordan yiyecek bulmaya çalışanların kalmayacağı, kalıcı sistemlere ihtiyacı vardır Türkiye’nin. Krizden alınacak en büyük ders, nerede ve ne olduğumuzu acı da olsa anlama fırsatıdır. 2.5 milyon işsiz varken, bunun ne demek olduğunu anlamayıp, kendini zengin sanmak ne kadar yanlışsa, bütün Dünya’nın etkilendiği böyle bir krizde, işsizlik 1 milyon daha artınca, öldük, bittik diye feryat etmenin de doğru olmadığını düşünüyorum.

Dünü çabuk unutan bir hafızaya sahip olduğumuzdan, işssizlik konusunda şimdiden kriz sonrası projelerinin üretilmesine başlanmalıdır. Bu ülkenin eskiden de, bundan sonra da, farkına varılamıyan, birçok çok suçun da kaynağı olan en büyük sorunu budur.

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..