Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '10

 
Kategori
Çocuk Kitapları
 

Çöplük

Çöplük
 

Babası, ''Bu pazar yeni evimize taşınacağız, '' deyince çok sevindi Salih. Kardeşi minik Selma da aralarına katılınca, beş kişiye tek göz ev iyice dar gelmeye başlamıştı. Bir yıl önce aldıkları arsaya, borç harç, iki göz odayla bir mutfak kondurmuşlardı. Ev yapılırken Salih de gidip sık sık yardım etmişti babasına. Harç karıp tuğla taşımıştı.

Pazar sabahı, burunlu, Austin marka yeşil bir kamyon evin kapısına dayandı. Komşuların da yardımıyla eşyayı yüklediler. Salih eşyaya göz kulak olmak için kamyonun kasasına bindi. Diğerleri de şoförün yanına...

Yeşil kamyonun motoru çalıştı. Komşularıyla helalleşip yola koyuldular.

Salih, sevinçle hüzünü birlikte yaşıyordu. Doğup büyüdüğü ve dokuz yılını geçirdiği mahallesinden ilk kez ayrılacağı için hüzünlüydü. Tek göz odalı evden kurtulacağı için sevinçliydi ama arkadaşlarından ve öğretmeninden ayrılacak olması üzüyordu Salih'i . Kısa süreli bir ayrılık değildi bu. Kimbilir bir daha ne zaman görecekti arkadaşlarını, öğretmenini?...

Onları bir daha hiç göremeyeceğini söyleseler belki de ayrılmak istemezdi mahallesinden.

Kamyon, iki yanı uzun kavaklarla süslü yoldan ilerlerken arkasına baktı. Mahallesi ve arkadaşları çok uzakta kalmıştı. İstese de geri dönemezdi artık. Taşınacağı yeni evini düşündü. İki tane kocaman odası, bir de mutfağı vardı. Üstelik duvarları renkli boya ile boyanmıştı. ''Belki orada da iyi arkadaşlarım olur. Birlikte oyunlar oynarız, '' diye düşünerek kendini avuttu yol boyu.

Yeni eve yerleştiler. İlk günler Salih için çok zor geçti. Sokakta oynayan çocukları hep uzaktan seyretti. Amcasının getirdiği meşin futbol topuyla her şey değişti. Gıcır gıcır meşin top sayesinde çocukların gözdesi oldu. Kısa zamanda kaynaştılar. En samimi arkadaşları, Şükrü, Sabri, Mustafa ve Mahmut'tu. Diğerleriyle de arkadaştı ama dördü Salih'i hiç yalnız bırakmayıp her oyunda aralarına alıyorlardı.

Ağustos ayının kavurucu günlerinden biriydi. Öğleden önce birlikte oynadığı arkadaşları sokakta yoktu. Sadece kızlar vardı ve yakar top oynuyorlardı. Evden bir öykü kitabı alıp kapı eşiğine oturdu. İki saat sonra Şükrü, Sabri, Mustafa ve Mahmut sokağın başında göründüler. Dördünün de elinde birer karpuz olması Salih'in dikkatini çekmişti. Yanlarına gitti, ''Elinizdeki bu karpuzlar da ne? Bedava mı dağıtılıyor?, '' diye sordu.

Şükrü güldü:''Bedava olur mu? Alnımızın teriyle para kazanıp aldık, '' deyince şaşırdı. Anlamsız gözlerle bakarken, Mahmut söze girdi:'' Gölün yanındaki çöplükten teneke toplayıp hurdacıya sattık. Kazancımızla da karpuz aldık. Yarın öğleden sonra yine gideceğiz, istersen sen de gel. Ama yanına boş çuval alman gerek.''

Arkadaşlarının yaptığı bu teklifi hemen kabul etti Salih. Ertesi gün, saat ikide çöplüğe gitmek üzere sözleştiler. Salih arkadaşlarına söz vermişti ama annesine danışma gereği duymamıştı. Annesine gidip, ''Arkadaşlarımla gölün yanındaki çöplükten teneke toplayıp satacağım, '' dese kesinlikle izin vermezdi. Arkadaşlarının kazandıkları parayla evlerine karpuz götürmesi Salih'in çok hoşuna gitmişti. O da para kazanıp eve karpuzla gelmek istiyordu.

Babasını kurban bayramında aldığı metal tokalı, lastik ayakkabılarını giydi. Saat ikide toplandılar. Salih annesine, ''Arka sokakta arkadaşlarla top oynayacağız, ''diyerek yalan söylemişti. ''Elimde karpuzla gelince hoşuna gider, ''diye düşündü.

Beş arkadaş, ellerinde çuvallarla güle oynaya yola koyuldular. Yirmi dakika kadar yürüdükten sonra çöplüğe vardılar. Etrafa dağılarak vakit geçirmeden işe koyuldular. Salih'in böyle işlerde deneyimi yoktu. Diğerleri alışkın olduklarından çuvalları çabucak doldurmaya başlamışlardı. Arkadaşlarının ustaca çuvalları doldurduğunu gören Salih telaşlandı. Arkadaşlarına yetişebilmek için çöplükte koşuşturarak teneke aramaya başladı. Elindeki çuvalın yarısını doldurmuştu ki, acıyla bağırdı!.. Telaşla koşuştururken bir çiviye basmıştı. Paslı çivi lastik ayakkabıyı delip ayağına batmıştı. Salih'in acıyla kıvrandığını gören arkadaşları yanına koştular. Şükrü cebinden çıkardığı mendilini Salih'in ayağına bastırdı. Bir süre sonra kan durdu. Topladıklarını hurdacıya götürdüler. Salih az teneke topladığından aldığı parayla küçük bir karpuz alabilmişti.

Elinde karpuzla eve dönerken ayağı yeniden sızlamaya başlamıştı. Salih'i elinde karpuzla gören annesi şaşırdı. Salih işin aslını anlatınca öfkelendi, demediğini bırakmadı. Annesi affeder sanmıştı ama olmadı. Babasına söylememesi için annesine yalvardı. Babasının haberi olmadı Salih'in çöplüğe gittiğinden.

Salih o gece ayağındaki ağrıdan sabaha kadar uyuyamadı. Çivinin battığı yer zonkladı durdu. Sabah gün ağarırken kalktı. Sağ ayağını yere basamıyordu. Parmaklarının ucunda yürüyerek bahçeye çıktı, kanepeye oturdu. Çivinin battığı yere baktı. İltihaplanmış ve şişmişti. Birkaç dakika sonra annesi geldi yanına. Salih'in ayağının halini görünce telaşlandı. Oğlunun ayağına çivi battığını bilmiyordu. Hemen içeriye koşup eşini uyandırdı.

Salih'i apar topar en yakın hastaneye götürdüler. Hastanede yapılan tedaviden sonra eve döndüler. Salih bir hafta boyunca sokağa çıkamadı. Her gün iğne yaptılar. Sonunda sağlığına ve arkadaşlarına kavuştu.

 
Toplam blog
: 233
: 980
Kayıt tarihi
: 07.01.10
 
 

İzmir doğumluyum. Ege Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu mezunuyum. Kısa denilebilecek bir sür..