Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çorap deyip geçmeyin

Çorap deyip geçmeyin
 

Zile basmadan önce saatime son bir defa daha bakardım. Vaktinden önce gitmekten çekinen, geç kalmayı da saygısızlık sayan bir yapım vardı.

Kapıyı açanın ardında üç beş kafa daha olur, yeni gelenin kim olduğuna iştahlı bir merakla bakılırdı. Ayakkabılarımı çıkarmak için eğildiğimde elimdeki paketi dizimle kucağım arasına sıkıştırır, kaçamak bir bakışla beni süzenlerin kim olduğunu anlamaya çalışırdım. Belli belirsiz attığım bakışın, tanımadığım bir yüzle karşılaşması utandırırdı. İlk kez ayakkabı çıkarıyor gibi acemileşir, beceriksizleştikçe daha çok utanırdım.

Evin salonunu dolduran ses, çalan kasetin sesini bastırırdı. Davet saatine titizlik gösteren tek kişi olmam, beni beklenen son kişi yapardı. Üzerimdeki tutukluğu atamadan masaya davet edilirdik. Üst üste dizilmiş tabaklar kapışılır, masaya uzak durduğumdan genelde bana kalmazdı. En can sıkıcı durum, evin annesinin tabaksızlığımı farketmesi olurdu. "Yok... Hayır... Rica ederim... Hiç önemli değil" demeye çalışır, ev sahibine verdiğim sıkıntıdan kendimi sorumlu tutardım. Masada dizili olanlardan farklı olarak mutfaktan büyük boy bir tabak getirilir, aç kalan çocuğa annelik içgüdüsüyle herşeyden bol bol konurdu. Annenin ilgisini çekmiş olmak ayrı bir sıkıntı daha yaratırdı. Tabağımdakilerin hepsinin bitirilmesi bire bir takip edilir, diğerleri gülüp şakalaşırken sürekli ağzımdakileri çiğnemek zorunda kalırdım.

Koka kolalar içilip, pasta, börek, çörek yendikten sonra ev annemiz mutfak işlerini hallederdi. Bir süre sonra anne salona gelir, hepimize iyi eğlenceler diledikten sonra kapıyı kapatıp, çıkardı. Bu an, müziğin sesinin açılması anlamına gelirdi.

Dansetmek için kimse hazır olmaz, kızlar ve erkekler ayrı gruplarda otururdu. En azından bir kasetin iki yüzü ısınma turları için harcanır, değiştirme zamanı geldiğinde mutlaka biri çıkıp yanında çok iyi kasetler getirdiğinden söz ederdi. Yeni kaset, dansa başlamak anlamındaydı.

Hızlı müziklerde halının üzerinde figür yapanların çorapları topuktan kayar, parmakların önünde boşluk yaratırdı. Parça aralarında çoraplar yukarı çekilirdi.

Yavaş müzik başladığında utana sıkıla eşleşilir, ilk danslar için arada gönül bağı bulunmayan arkadaş seviyesindekiler seçilirdi. Kollar olabildiğince dik durur, sağdan soldan gelen "aranızdan tren geçecek" şakalarına maruz kalınırdı. Dans eden çift kendi arasında gülüşür, yakınlaşma adımının erkek tarafından gelmesi beklenirdi. Trenin geçişine izin vermemek ayaktaki çorapların samimiyet kazanmasına neden olurdu. Kurgulu bebekler gibi sağa sola dönülürken ayaklardan biri, dans eşinin mutlaka hatırını sorardı. Çorap çoraba temas her ne kadar can acıtıcı olmasa da altta kalan çorabın üsttekinin densizliğini yüzüne vurması adettendi.

Çorapla dolaşılır, çorapla yan yana dizilinir, çorapla dans edilirdi.

Çorabın, pantolon altından avaz avaz bağıran beyazı makbuldü.

 
Toplam blog
: 33
: 2040
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Evli. Baba. Ailesine düşkün. Mühendis. Fenerbahçeli. Suya yazar.   ..