Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '07

 
Kategori
Yolculuk
 

Çorum' a otobüs yolculuğu

Çorum' a otobüs yolculuğu
 

Gecenin karanlığında ovanın ortasındaki şose yoldan otobüsler, kamyonlar, arabalar hızla geçiyordu. Ay büyükçe bir kara bulutun altına saklanmıştı ortalık zifiri karanlıktı. Tekerleği tamir eden muavin sesleniyordu.

- Lütfen! Yolcular otobüse binin.

Yolcular yavaş yavaş otobüse binmeye başlamıştı. En arka sıralarda oturan kalın bıyıklı, iri yarı, başında örme külah olan bir yolcu ayakta kalmıştı. Muavin yolcuları sayarak arka tarafa doğru geliyordu. Ayakta olan yolcunun yanına gelince "beyefendi siz niçin oturmuyorsunuz?" diye sorduğunda, muavinin önünden çekilen adam eliyle koltukta uyuyan küçük kızı gösterdi. "Uyandırmaya kıyamadım" dedi. Muavin küçük kızı uyandırmaya çalıştı. Fakat adam "benim için bir mahzuru yok. Ben şurada şu su deposunun üzerinde giderim. Bırak uyandırma yavrucağı" dedi.

Yavaşça su deposunun üzerine oturdu. Sonra sol eliyle başındaki örme takkeyi aldı. Sağ eliyle parmaklarını tarak gibi kullanarak saçlarını düzeltti. Saçları yer yer beyazlıklarla kaplıydı. Takkesini özenle başına geçirdikten sonra yeleğinin sol cebinden çıkardığı Maltepe sigarasını benden ateş isteyerek yaktı. Dertli dertli çekmeye başladı. Sigaranın ucundan çıkan mavi dumanı öyle düzenli kullanıyordu ki havada halkalar yaptırıyordu.

Dışarıda zifiri karanlık hüküm sürüyordu. Nerelerden geçtiğimizi bilemiyorduk. Bulutlar bizi bu gece dolunaydan mahrum bırakmıştı.

Başımı uzattığım koltuktan koridora doğru baktığım zaman, parlak ışıklı kamyonlar, otobüsler ve arabaların hızla bize doğru geldiklerini görüyor ve korkuya düşüyordum. "Ya birisi bize çarparsa" diyordum. Kendi kendime fakat yanımızdan vız diye bir ses geliyor. Bir daha bir daha derken insanın baktıkça başı dönüyordu?

Şoför hoparlörden,
- Sayın yolcularımız otobüsümüz yarım saat yemek molası veriyor. Duyururuz dedi...

Hızla giden otobüs yavaşlayarak yolun solunda parlak ışıklı bir restorana sapıyor ve restoran kapısının önünde duruyordu. Otobüsten indim. Biraz yürüdükten sonra gerinerek uyuşan omuzlarımı rahatlattım. Restorana oturdum. Garsona yemeğimi ısmarladım. Garson yemeğimi getirdi. Yemeye başladım.

Birisi
-Selamün Aleyküm dedi.
- Aleyküm Selam dedim.

Bu bizim ayakta yolculuk yapan yol arkadaşı idi. Karşımdaki sandalyeye oturdu. Yemeğini ısmarladı. Yemeğimizi yedik. Garsona hesap dedim. Hesabı ödedim. Bizim yol arkadaşı olmaz dedi. Olur, itiraz etme dedim. O zaman ben de bir çay ısmarlayayım dedi, hay hay dedim. İleride çay servisi yapılan yere doğru yürüdük. Sandalyelere oturduk. Çayımızı ısmarladık. Amca tanıştık ama ismen tanışamadık. İsmim Ramazan Yıldırım dedi. Ben de ismimi söyledim. İstanbul'da öğrenci olduğumu, tatil için Çorum'a köye ailemin yanına gittiğimi söyledim. Garson çayları getirdi. İçmeye başladık. Bir şey sorabilir miyim? Ramazan amca dedim. Tabi sorabilirsin yeğenim dedi. Senin koltukta uyuyan çocuğu niye kaldırmadın dedim. Uyumuştu, kıyamadım, benim de o yaşta bir kızım var doğduğundan beri görmedim. Niye dedim. İnsan kızını doğduğundan beri görmez mi? dedim. Ağlansak bir sesle, İşte görmedim dedi. Allah Allah dedim. Siz ne iş yapıyorsunuz Ramazan amca dedim. Başındaki örme takkeyi sol eliyle aldı. Masanın üzerine koydu. Sonra tok bir sesle ben mahkûmum dedi. Sonra oturduğu yerden kalkmak gitmek istedi. Kalkma otur, niye kalkıyorsun dedim. Sen kültürlü birisin benimle konuşma dedi. Ben de kültürünen ne ilgisi var bunun dedim. İnsan insan olduktan sonra birbirleriyle konuşmalıdır dedim. Ben kültürlüysem bu seninle arkadaşça, kardeşçe konuşmamda bir engel olmayacağını söyledim. Ben de Anadolu'nun insanıyım. Ramazan amca lütfen! kalkma otur dedim. Onun durumunu anlıyordum uzun süredir ceza evinde olduğu için kendini toplum dışında görüyor gibiydi?

Konuyu başka yöne çekmek istedim. Fakat o, konuyu yine açtı. Kartal ceza evine geçeli 5 sene oldu 1 senem kaldı cezamın bitmesine izin aldım memleketime Samsun'a gidiyorum dedi. Bende Allah sağ salimen sevenlerine kavuştursun dedim. Benim onunla içli dışlı konuşmam hoşuna gitmişti. Ben sormadan işlediği suçu aldığı cezayı hapishanedeki yaşadıklarını hepsini anlatmıştı. Daha sonra otobüse bindik Kargı, yol ayrımında ineceğim zaman yerinden kalkarak bana öyle sımsıkı sarılmıştı ki. Ben sanki kollarında 40 yıllık bir dostluğun varlığını hissetmiştim. Bana hapishanedeki yorgunluğunun verdiği yaşla dolu gözleri ile baktı. Köyünün, evinin adresini verdi. Çıktıktan sonra mutlaka ziyaretime beklerim yeğenim dedi. Ben de, Ramazan amca söz geleceğim ziyaretine. Günlerin de su gibi akıp gidecektir. Dedikten sonra, orda vedalaştık. Ağlamaklı olmuştum.

Toprağa ayağımı bastığım zaman şükürler olsun dedim. Havada keskin bir soğuk vardı. Gün daha ışımamış, Ay batmamıştı. Kızılırmak, Ay'ın üzerine yansıyan ışığı ile beni selamlıyordu. Soğuk esen rüzgâr memleketine hoş geldin dercesine esiyordu. Elimde valizim ile yolun karşısındaki benzin istasyonuna doğru yürüdüm. İçeriye girdim selamımı verdim hemen üşüyen ellerimi meşe odunu ile yanan sobanın üzerinde ovuşturdum. İstasyon çalışanları çay ikram ettiler. Yolculuk nereden diye sordular? Ben de İstanbul'dan dedim. Geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra onlardan boş bir kâğıt istedim. Ramazan amcanın yolculuk sırasında bana hatıra olsun diye hediye ettiği kalemi elime alıp, yaşadığım en güzel anıyı sabahın beni selamlayan sesi ile yazmaya başladım. Yazıyorum ve halen yazmaya devam ediyorum?

Şu an cezaevinde yakını bulunan insanların anısına ve de herkesin böyle güzel anıları olması dileğiyle hoşça kalın.

Saygı ve sevgilerimle...

Samsun, Süzer otobüs işletmesi ve çalışanlarına güzel geçen yolculuklarından dolayı ayrıca teşekkür ederim.

A.Ümit YILDIZ...20 Ocağı 21'e bağlayan gece 2005.

 
Toplam blog
: 67
: 4037
Kayıt tarihi
: 24.04.07
 
 

17 Şubat 1986'da: Soğuk karlı bir Şubat gecesi Koca Karı olan ebenin ellerine ''bilim otoritelerinc..