Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Coşku dolu bir yürek...

Coşku dolu bir yürek...
 

O çok sevdiğim kitabın cümlelerinde kendimi kaybetmiş hayallere dalmışım. İçeriden zaman zaman kesilen, aynı ezgisi bir kaç kez yinelenen violonsel sesi geliyor. Uzun zamandır aynı parçayı duraksayarak çalmaya çalışıyor. Ben ise o parçanın bir türlü aksamadan gidememesinden huzursuz söyleniyorum kendi kendime: "Bildiği bir parçayı çalsa ya..." Oysa o parça üzerinde çalıştığını bilmeme rağmen sürekli parçalanan bir ezgi, içine daldığım hayallerin bütülüğünde bir kırılma yaratıyor.

Koşarak odama geliyor. Başımı kitabımdan kaldırıp yüzüne bakıyorum. "Başardım, sonunda başardım" diyor. Yüzündeki heyecan parlayan bir güneş gibi. Beni elimden tutup kaldırıyor ve çalıştığı odaya gidiyoruz. "Otur ve dinle" diyor. Alaycı bir gülümsemeyle "Bak parçayı sonuna kadar çalacağına söz verirsen dinleyeceğim, ona göre." diyorum. "Evet evet" diyor "Sus ve dinle."

Yayı teller üzerinde gezdirmeye başlıyor. Birden engel olamadığım bir şekilde gözlerim doluyor. Gırtlağımda bir yumru oluşuyor. Kederli bir ezgi dolduruyor tüm evi. Eski zamanlar, içine çekip sarmalıyor beni. Zaman kayıp gidiyor, geriye çok geriye akıyor. O bir kaç dakikalık zaman diliminde binbir duyguyu kucağıma getirip bırakıyor. Orada öylece oturuyorum.

"Eee nasıl buldun?" diyor heyecanla. Yüzümde anlamsız bir ifade olmalı. Onun duyduğu heyecan, benimkisi ise tuhaf anlatılmaz bir keder. Aynı heyecanı duymam mümkün değil elbet. Başardım duygusunun zaferi ile sarhoş olmuş genç bir adamın kalbinin atışlarına ortak olmam imkansız. "Çok güzeldi "diyorum. Müzikten mi, çıktığım o tuhaf kederli yolculuktan mı yoksa her ikisinden birden mi bu halim kestiremiyorum.

Odama geri dönüyorum. Aklım onun ruh haline takılıyor. Ne kötüdür seni heyecanlandıran bir şeyi paylaştığın birinin aynı heyecanı duymaması. İstersin ki coşkunu paylaştığın birinin kalbi aynı seninki gibi coşsun, coşsun da gökyüzüne birlikte havalanın. Oysa onu asla suçlayamazsın. Çünkü hakim olduğunuz konular, zevkleriniz, ilgi alanlarınız farklı biçimlenmiştir. Biz iki kardeş olmamıza rağmen çok farklı denizlerde kulaç atmıyor muyuz? Onun müzikten aldığı hazzı ben yazarken duyuyorum. O, bana bir parça çaldığı zaman yaşadığı heyecanı ben onunla nasıl paylaşamıyorsam, ben yazdıklarımı ona okuduğumda yaşadığım heyecanı o da benimle paylaşamıyor.

Aslında bu, dostluklarda, aşkta çok önemli belki. O coşkuyla akan kalbin aynı coşkuyu taşıyan gözler tarafından görülmemesi insanda kendisinin bile saçma bulduğu bir kırılma yaratıyor. Belki de bu yüzden en iyi dostlarımız aynı coşkuyu yaşadıklarımız içinden çıkıyor. Çünkü bizi en iyi onlar anlıyor.

Birazdan kapı çalınıyor. Kalbi notalarla atan bir arkadaşı geliyor. Kardeşim ona heyecanla az önce bana çaldığı parçayı çalıyor. Kapıdan onları izliyorum. İkisinin yüzünde de aynı coşkulu ve aynı heyecanlı ifade var. Müziğin akışında sesin yükseliş ve alçalışında ikisinin de kalp ritimleri aynı şekilde değişiyor. Parça bitiyor. Arkadaşı ona "Olağanüstü." diyor ve parçanın üzerine koyu bir sohbete dalıyorlar. Gülümseyerek bakıyorum. Benim ona çaldığı parçanın sonunda söylediğim "çok güzeldi" sözü havada öylece asılı kalıyor.

RESİM: Modigliani
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..