Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '16

 
Kategori
Deneme
 

Coşku ile kuşku ile korku ile yaşamak, yaşamadan yaşamak

Coşku ile kuşku ile korku ile yaşamak, yaşamadan yaşamak
 

Bir kısmımız teknolojiyi, aletleri ve bilgiyi sonuna kadar kullanırız.


Hani mal ve hizmetler pazarlanırken özellikle gelişmiş ülkeler ürünün ya da işin kalitesini gösteren etiketler kullanırlar.

Yedi yıldızlı otellerden yıldızsız oteller kadar bir sıralama vardır mesela. Gıda, giyim, inşaat her sektörde farklı kalitelerde kimisi resmi bir kayıtla gözüken, kimisi resmi kaydı olmasa da kendini gösteren ürünler vardır. Onları bilen bilir ve tabii, bilmeyen de bilmez.

O tarz bir sınıflandırma diğer canlılarınkilerle birlikte insanın yaşam süreçleri için de düşünülebilir.

Kaliteli şeylerin yaşam süreçlerinde insana kalite kattığı, kalitesizlerin de onu eksilttiği söylenebilir.

İnsan, zaman boyutunda bu dünyada yaşarken maddi bedeni, aklı ve kalbi  dış maddi dünyayla ve diğer insanlarla etkileşim içine girer. Yaşamında yer bulan kaliteli maddi şeyler ile öteki kaliteli insanlar ona değer katar. Ruhunu ve bedenini rahatlatır. Kaliteli yiyecek içecekler, kaliteli yaşam alanları, kaliteli sosyal çevre insan üzerinde olumlu sonuçlar doğurur. Benzer şekilde kalitesiz olan her şey de onu incitir, yıpratır, eksiltir.

Bu konularda fikir yürütürken her bireyin ayrı bir varlık olduğu gerçeğini de mutlaka hep göz önünde tutmak icap eder. O sayede birileri için gerçek yıkım nedeni sayılabilecek şeylerin başkaları için sonuç doğurmayan sıradan şeyler olduğu; insanların hobileriyle, fobileriyle diğerlerinden ayrıldığı ve çeşitli konulardaki kişisel duyarlılık düzeylerinin insan yaşam kalitesini bireysel anlamda ciddi şekilde etkilediği gerçekleri dikkatten kaçmamış olur. 

Hepimiz biliyoruz ki, her insan varlarıyla – yoklarıyla, inançlarıyla – fikirleriyle, alışkanlıklarıyla – yaşam tarzlarıyla, beklentileriyle - korkularıyla farklı bir âlemdir. Yani bir genelleme yaparak insanların tamamı şöyle hallerde yüzde yüz tatmin ve mutlu olurlar ya da şöyle hallerde yüzde yüz mutsuz olurlar dememiz mümkün değildir.

Bir kısmımız en ufak bir çukura ya da tümseğe değdiğimizde düşeriz, düşenlerin bazıları bu küçük kazalarda bir yerlerini kırar, kalkamaz; bazılarımız her düşüşünden sonra ayağa kalkar. Bir kısmımız da çukur tümsek de dinlemez, aşılmaz denilen yalçın dağları aşar geçer.

İki adım yürüyünce yorulup mutsuz olanlarımız da vardır, yürümeye doyamayanlarımız da.

Bir kısmımız teknolojiyi, aletleri ve bilgiyi sonuna kadar kullanarak pek çok anlamda ciddi birer kaldıraç kullanıcı olduğumuzu gösteririz. Bu özelliğimizin doğal sonuçlarından yararlanırız. Bir kısmımız doğal güçlerimizi ve yeteneklerimizi bile kullanamayız, yüzleştiğimiz sıkıntılara katlanmak zorunda kalırız.

Bu hallerimiz ruh dünyamıza, inançlarımıza, özgüvenimize de yansır.

Coşku ile yaşamakla yaşamadan yaşamak ve korku ile yaşamak çizgileri arasındaki sayısız basamakta sayısız insan hep var olup durur. Basamaklar arasında gidip gelenler, yerini bir ömür terk etmeyenler, ömründe bir, iki ya da daha çok kez sıçrayanlar ve düşenler de hep vardır.

Yaşama ve insanlara görünmezleri görünür kılan hayali bir gözlüklerle bakarsak, o basamakları da, o basamaklarda duran sosyal, ekonomik, psikolojik farklılıkları olan farklı düşünce, inanç ve yaşam tarzları nedeniyle sayısız renkle temsil edilen insanları da görürüz. Onların yaşamın akışına uygun değişikliklerle dün orada durduklarını, bugün ve yarın da orada olacaklarını fark ederiz.

Yaşam akıp giderken sayıları çok fazla olmasa da, coşku ile yaşanabilecek bir konumda bulundukları halde kuşku ve korku ile yaşayanlarımız ile korku ve kuşku ile yaşanması gereken ortamda bulundukları halde coşku ile yaşayanlarımız da hiç eksik olmaz. Onlar da bu halleriyle bu zıtlıklarıyla yaşamın küçük ve uçuk sorunları ya da mucizeleri olarak dikkat çekip dururlar.

İnsan kendi seçimi olmayan yaşam yolculuğunu sürdürürken tüm bilinen ve fark edilenlerin yanında bugüne kadar fark edilmemiş, keşfedilmemiş şeylerle de iç içe olduğunu çoğu kez bilmez, anlamaz.

Bilip anladıklarımız, bilip anladığımızı sandıklarımız; inandıklarımız, onlara bağlı olarak gelişen sevinç ve coşkularımız, heyecanlarımız, endişelerimiz, korkularımız yaşam yolculuğumuz boyunca hep yanımızda olur.

Pek çok insan kendi basit yaşam yolculuğunun gerektirdiği düzenlemeleri bile yapamaz. Dengesiz, düzensiz bir yaşam sürüp ömrünü tüketir. Buna karşılık para ve güç hormonuyla bir parça insanlığın ötesine geçmiş az sayıda kimse de ellerindeki güçle kullandıkları her türlü kaldıraçla kendi hormonlu taleplerini karşılamak için küçük insanların dünyalarında fırtınala yaratarak sürdürür varlıklarını. Onlar şu ya da bu şekilde ele geçirmiş oldukları önemli güçleri gerçekçi olmayan sapık inançları, kişisel ya da grup hırsları gerçekleştirmek için kullanırlar. Dünyanın dengelerini her anlamda olumsuz etkileyecek faaliyetlerde bulunur, pek çok yaşamı olumsuz etkilerler.

*

Görünen o ki, insanlar yeryüzünde dün olduğu gibi bugün de yaşam yolculuklarını coşkularıyla, umutlarıyla, kuşkularıyla, korkularıyla sürdürecek.

Kimisi kendi küçük dünyasını bile kontrol edemeden yürüyecek. Kimisi kendisi ile birlikte başka canların da yaşamlarını etkileyecek kararlara imza atıp duracak.

 

 

05.10.2016

 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..