Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '15

 
Kategori
Siyaset
 

Çözüm süreci mi, reçetesi mi

Çözüm süreci mi, reçetesi mi
 

İnternet'ten alınmıştır.


T.C. Cumhurbaşkanı Sn.Recep Tayyip ERDOĞAN,

TBMM Başkanı Sn.İsmet YILMAZ

T.C. Başbakanı Sn.Ahmet DAVUTOĞLU,  

CHP Genel Başkanı Sn.Kemal KILIÇTAROGLU,

MHP Genel Başkanı Sn.Devlet BAHÇELİ ve

HDP Eş Genel Başkanı Sn.Selahattin DEMİRTAŞ 

1980 li yıllardan beridir yaşanan silahlı süreçten sonra kaç yıldır; açılım politikası, çözüm süreci, akil adamlar, Dolmabahçe mutabakatı derken gelen 7 Haziran seçimlerinde HDP barajı aşmasına rağmen silahlı süreç tekrar başladı.

Durumu anlayarak izleyenler; açılımın da çözümün de süreç olmasına ve (aslında çok mantıklı olmasına rağmen) TBMM de araştırma yapılmasına gerek kalmadan 'Çözüm süreci' yerine ÇÖZÜM REÇETESİNİN tanımlanarak uygulanması gerektiğini düşünüyorlardır ve bu konudaki önerimi en özet haliyle yazarak öneri ve eleştirilere sunuyorum.

1-Silahlı süreci sona erdirmek için; toplumsal problemleri belirlenmesi ve çözümü için en geçerli yöntem  olan REFERANDUM en akılcı ve etkin şekilde periyodik kullanılmalıdır.  

2-Demokrasi denen; kamuoyunun yönetimde temsilinin tam olabilmesi için SEÇİM BARAJI kaldırılmalıdır. Parlamento dışında kalanlar ne yapabileceklerini düşünmeye başlarlar ve parlamento dışı oluşuma yönelirler, uslu uslu oturmaları olabilir mi?   

3-Tercihli olarak ANA DİLLE EĞİTİM programa alınmalıdır. Bu durum bölünmenin değil birlikteliğin alt yapısını güçlendirir. Dünyanın hızlanan değişimi bilimsel ve diplomasi aracı olmayan dilleri erime sürecine sokmuştur. Yaşamını devam ettirme çabası vermesi gereken Türkçe de Kürtçe de erimektedir. Bugün Türkiye de nitelikli eğitim almanın ana ölçütü İNG eğitimi değil midir? Bu şartlarda Kürtçe eğitim bölünme nedeni olabilir mi? Bu çerçevede Birleşmiş Milletlerin resmi dillerinin; Arapça, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Çince ve Rusça olmak üzere sadece 6 tane olduğu bilinmektedir.

4-Belediye Başkanı ve vali ikilemi kentlerin sosyal ve ekonomik yönetiminde rasyonelliğe (akılcılığa) uyması mümkün değildir. Bir kenti en iyi yönetecek kişi o kentten olabilir, atanan yönetici kenti tanıma, kentin sorunlarıyla bütünleşme ve sahiplenme süreci tamamen kayıptır. Merkezden atanması gereken (tapu ve kadastro, güvenlik, sağlık ve eğitim vd) yöneticiler sisteme adapte edilecek şekilde düzenleme yapılabilir. Merkezden atanan vali ve kaymakam yerine SEÇİLMİŞ VALİ ve belde başkanları sistemine geçilmelidir.

5-Yasama ve yürütmeyi ayrıştırmak, yürütmeyi parlamenter tartışmaya bırakmamak için başkanlık sistemi yerine bakanların milletvekili olmayan uzmanlardan atanacak şekilde (http://blog.milliyet.com.tr/baskanlik-sistemi-mi--secilmis-basbakanlik-ve-valilik-sistemi-mi-/Blog/?BlogNo=506603) linkinde yazdığım SEÇİLMİŞ BAŞBAKANLIK veya bu çerçevede geliştirilecek sisteme geçilmelidir.  

Yukarıdaki (ilavesi de olabilecek, tartışılarak düzenlenebilecek) beş maddelik düzenleme yapılmadan, silahlı sürecin devamının oluşturacağı kargaşa her bir Türk-Kürt vd vatandaşların ve çözüm üretemeyenlerin de taşıyamayacağı kâbusa gittiğini öngörememek mümkün müdür?

Her bir vatandaşın gönül rahatlığıyla yaşayacağı bir devlet dileğiyle…

www.kadrikanpak.com

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..