Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '15

 
Kategori
Siyaset
 

Çözüm yolu demokrasi

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, son günlerde yaptığı ilginç çıkışlara inat, şaşırtan bir açıklama yaptı.

“Darbeler dönemi kapandı, çözüm yolu demokrasi.”

Türkiye de siyasal ve toplumsal yaşamın normalleşmesi, barış dilinin hakim olması açısından bu tür açıklamalar son derece önemli ve gereklidir.

Haşim Kılıç, bununla da yetinmemiş, başkanlık sisteminde de denetimin olacağını, her şeye rağmen geleceğe umutla baktığını ifade eden açıklamasında yine ilginç bir saptama yapmış.

Büyük devlet kaderimiz.”

Yürütmeyle kavga eden bir yargı ve yasama yerine, sorunların çözümünde ortak davranma niyet ve iradesini gösteren kurumların varlığı demokrasimiz açısından hayati önem taşımaktadır.

Haziran seçimleri yaklaştıkça siyasetin tansiyonu da yükseliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurt gezilerinde siyaset yapmasının anayasal suç olduğunu savunan muhalefet, henüz nasıl bir seçim kampanyası yürüteceğinin, hangi projeleri öne çıkaracağının ipuçlarını vermiş değil.

Ülkemiz açısından en büyük demokrasi ayıbı sayılabilecek seçim barajının kaldırılması ya da makul bir düzeye çekilmesi yerine, özellikle de HDP nin seçimlere parti olarak girme iddiası daha çok konuşulur oldu.

Parlamenter sistem içerisinde Kürtlerin temsil oranının yükselmesi kuşkusuz demokrasimiz açısından önemli bir aşamadır.

Ancak HDP dışındaki Kürt demokratların ve diğer siyasal görüşlerin de mecliste temsilini savunması gereken HDP nin, yalnızca kendi siyasi geleceği üzerinden hamleler yapması ne kadar doğrudur, onu da zaman içerisinde göreceğiz.

Görünen o ki, seçimlerin en önemli malzemesi Başkanlık sistemi olacak.

AK Parti, başkanlık sistemini oluşturabilmek adına gerekli sayısal çoğunluğu sağlayabilmek için propagandasını daha çok bu yöne kaydıracağa benziyor.

Muhalefet de tam aksine, başkanlık sistemiyle AKP diktatörlüğünün, Erdoğan’ın tek adam hayallerinin gerçekleşeceği korkusunu bilince taşıyarak muhalefet yapacak gibi görünüyor.

Kimi muhalif kesimler bunu daha da ileriye götürerek AK Parti ile HDP’nin gizli anlaşmayla başkanlık sistemi karşılığında Kürtlere özerklik vereceği ve Öcalan’ serbest bırakacağı senaryosuna kadar götürüyorlar.

HDP nin ısrarla barajı aşacakları iddiasından yola çıkarak seçimlere parti olarak gireceklerini yinelemesi, bir anlamda şehir efsanelerine düşkün kesimlerin, “HDP barajı aşamayacak ve AKP bu yüzden 60-70 milletvekili daha çok çıkaracak” tezine de uygun düşüyor.

Kendi içerisinde çok da homojen bir yapıta sahip olmayan Kürt siyasi hareketinin böyle bir pazarlığın içerisinde olabileceğine ihtimal vermiyorum.

Öte yandan, seçimlere parti olarak girmeleri halinde, her sonucu kendi lehine çevirme düşüncesinde olan bir HDP yönetiminde söz edebiliriz.

Eğer barajı aşar ve mecliste yüksek bir temsil şansına sahip olurlarsa, bu durum Türkiye de siyasetin yeniden dizayn edileceği anlamına gelir.

Yok; eğer barajın altında kalırlarsa da, “görüyorsunuz işte, bize siyaset yapma hakkı vermiyorlar.O zaman biz de kendi meclisimizi kurma hakkımızı kullanırız.” Kozunu kullanmak isteyebilirler.

Tüm bu senaryolar ihtimal dahilindedir ama bizi ilgilendiren yan, kimin mecliste hangi oranda temsil edileceğinden çok, çözüm sürecini kimin, nasıl ve hangi yöntemle gerçekleştireceği olmalıdır.

Kendi özgürlüğümüz ne kadar önemliyse, başkalarının özgürlükleri de o kadar önemlidir.” duyarlılığı ve bilinci, toplumsal barışı sağlayacak yegane formüldür.

Bu sözleri ülkenin anayasa Mahkemesi Başkanından işitmek, seçimler öncesi gerilen siyasi atmosferde, geleceğe ilişkin umutlarımızı artırdı.

Yapılacak seçimleri, siyasi partilerin güç denemesi yaptıkları bir arena olmaktan çıkarıp, demokrasi, özgürlük ve barış ortamının olgunlaşması, yeni bir anayasa yapılması için gerekli ortam ve iklimin hazırlanması için bir araç olarak görmeliyiz diye düşünüyorum.

Yoksa kimilerinin özellikle topluma enjekte etmeye çalıştığı gibi, seçimlerin sonucunda yeni bir AK Parti iktidarı dünyanın sonu olmayacaktır.

Siyasetin doğası gereği, yeni bir iktidar, yeni umutlar ve yeni bir heyecan demektir. Türkiye nin de buna ihtiyacı vardır.

Ancak, yeni iktidar için de yeni şeyler söylemek, halka güven verecek politikalar, toplumsal barışa yönelik akılcı ve kalıcı sosyal projeler üretmek gerekir.

Yapay gündemlerin peşine takılarak yapılacak muhalefet, mevcut iktidarın ömrünü uzatmaktan başka bir işe yaramayacağı gibi, artık halkta ve hayatın içinde karşılık bulmadığını da görmek gerekir.

Demokrasi dışı çözümlerle belki iktidara gelirsiniz ama muktedir olamazsınız.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 03.02.2015/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..