Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Cübbenin demokrasi dersi

Cübbenin demokrasi dersi
 

Hürriyet


Kapatma davasıyla ilgili yorum yapmamaya süreç boyunca özen gösterdim. Bunun kendi içinde sebepleri vardı elbette. Bunlardan en önemlisi de sanırım hiçbir zamana kapatılacağına inanmamamdı. Dava sonuçlandığına göre biz de görüşlerimizi sıralayabiliriz.

Davanın açıldığı ilk günden seyri boyunca bir takım kişiler bu davanın "cübbeli bir darbe" girişimi olduğunu savundu. Sözde, Kemalizmin elinde kalan son kalesi demokrasi güçleriyle burada hesaplaşacak; Türkiye girmiş olduğu yoldan sapacaktı.

Özellikle "Ergenekon" davası ile temizeller oprerasyonunu alkışlayan bu ekip, diğer tarafta bir başka önemli dava, iktidar partisinin kapatılması süreci için "siyasi" yorumunu yapageldi.

Bu yorumu yapanların bir çoğunun ne anayasa ne de hukuk devleti kavramının ne anlama geldiğini derinlemesine düşündüğünü sanmıyorum. Düşünmek bir yana çok ciddi bir altyapı eksikliği yaşadıkları da ortada.

Aynı ekibin 2003 yılında Türkiye üzerinden komşu bir ülkeye saldıracak bir başka ülkenin askerinin ülkemize gelmesi için hazırlanan tezkereye "evet" dedirtmek için girmedikleri entelektüel şekil kalmadığını yaşarak görmüştük. Ne alakası var; biraz sonra geleceğim.

Anayasa Mahkemesi içinde bir sürü kafa karışıklığı yaracak oylama sonuçları vererek iktidar partisinin "kapatılmadığını" duyurduğunda biraz rahatlamış olduğumu itiraf etmeliyim.

AK Partisinden taraf olmak başka bir şey onun kapatılmasını istemek başka bir şeydir.

Demokrasilerde bazen güçsüzlük bir başka şeyle dengelemek istenir. Özellikle ana muhalefet partisinin takındığı tutum budur. İktidar partisi bugün "gereken dersi aldık" dese de biliyoruz ki şartlar onu yine çatışma ortamına çekecek, elinde tuttuğu belki de çok da gerçekçi olmayan gücü kullanma ihtiyacı duyacağı zamanları getirecektir. Ama hiçbir şey 30 Temmuz öncesi gibi olmayacaktır.

Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın kararı açıklamadan önce yaptığı konuşma bir Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan beklenmeyecek derecede duygusaldı. Hele "biz de bu ülkenin içinde yaşıyoruz" cümlesini kurduğu sırada gözyaşlarını tutmamış olan kişiler bile olabilir. Kapatılmayacağına dair havanın gün boyu piyasalara yansımış olmasının o samimi etkisiyle konuşuyordu belki, kimbilir?

Toplumun kemikleşmiş bir kısmı hariç önemli bölümünün AKP'nin kapatılmasına vicdanının müsaade etmediğini Anayasa Mahkemesi hissetmiştir.

Hukuk eninde sonunda hakimlerin vicdani kanaatleriyle karar verdikleri bir üstyapı kurumudur. Kanunlar ne yazarsa yazsın hakimler bazen onu günün koşullarına göre yorumlayabilirler. Bence mahkeme, süreci çok iyi tahlil etmiş ve karara varırken ince matematiksel oranlardan mesajlar vererek sonuca gitmiştir. Bu matematiksel oranlar kendi içinde tutarsızlıklar taşısa da içinde bulunduğumuz sistemin çerçevesindeki demokrasi tanımı doğrultusunda verilebilecek en demokratik karardır. Demokrasinin kendisi de budur zaten. Uzlaşabilmek.

Mahkemenin üyeleri bu toplumun aynasıdır. Orada her kesimden insan olduğunu unutmamak gerekiyor. Bundan beş yıl önce iktidar partisi bu ülkenin topraklarına yabancı bir ülkenin askeri kuvvetine giriş yapabilmesine olanak sağlayan tezkereyi meclise getirdiğinde de bu ülkenin meclisi bütün dünyaya çok ciddi bir demokrasi dersi vermişti. O gün aksi yönde borazan çalanlar nasıl ters köşeye yatmışlarsa bugün de yaşadıkları şey benzerdir. Aslında Anayasa Mahkemesi'nden kapatma kararı çıkması için dua ettiklerini bile beklemek mümkündür. Çünkü savundukları düşünceleri için yaslandıkları dayanakları çürüktür, yetersizdir. Bu karar onları mutlu etmemiştir. Bu karar alehine olmasa da bu süreci sürekli tartışacaklardır.

Oysa Türkiye'nin gerçekten kendi yol haritasını yine kendi şartlarına göre çizdiği demokrasi süreci içinde bu mahkeme olsun, sonucu olsun büyük bir kazanımdır. Ders niteliğindedir. Bu dersi de cübbeli diyerek aşağıladıkları, hor gördükleri devletin bir bürokrasi mekanizmasının vermesi de ayrı bir anlam taşımaktadır.

Özellikle süreç için yorum yapanların önemli bir kısmı Türkiye'nin 4,5 ay zaman kaybettiğinden, bunun ekonomik olarak neye karşılık geldiğinden söz etmektedirler. Demokrasinin bünyede hazmı için 4,5 ayın bedeli neyse karşılığnda Türkiye o ücreti ödemiştir. En güzel tecrübe yaşanarak öğrenilendir. Türkiye'de kendine aydınım diyen her kişinin bu süreci kayıp olarak değil kazanç olarak görmesi gerekir.

Kim ne derse desin, ne yapılırsa yapılsın demokratik kararlar yine devletin kendi bünyesindeki küçük gruplar kanalıyla ilan edilmeye devam edilmektedir. Maalesef bizim kamuoyumuz bu demokrasi uzlaşımını sağlayacak entelektüel birikimden ve kültürden uzaktır. Bu çok ciddi bir problemdir.

Bu kararda esas dersi muhalefet çıkarmalıdır. Özellikle ana muhalefet partisinin rakip gördüğü bir partinin kapatılmasıyla oluşacak boşluktan iktidar umması bana siyasi bir zaafiyetten başka bir şey düşündürtmüyor.

Türkiye'nin önündeki en büyük sorun yoksuklluk ve insanların gelir dağılımındaki eşitsizliktir. Bir sonraki yazımda bu konuyu biraz daha detaylandıracağım.

Karar hayırlı olsun. Ders alacaklar dersini umuyoruz ki alsın; ama bu samimiyetle olacak bir şeydir. Samimi, içten olanların bunu gönüllerinde hissettiklerine hiç kuşku duymuyorum.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..