Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '18

 
Kategori
TV Programları
 

Çukur - Büyük Yüzleşme : Asla Asla Deme

Çukur - Büyük Yüzleşme : Asla Asla Deme
 

Ne güzel demiş ünlü filozof corç kuluniy abimiz: “Never say never” yani Türkçesi asla asla deme

Yamaç’a yeniden Çukur ’a döneceğini, üstüne üstlük Yamaç Babamız olacağını söyleseler ‘asla’ derdi. Sena yeniden birine güvenebileceğini düşünebilir miydi? Sultan kovulduğu eve (ne güzel kovulmuştu ama, bak hatırlayınca içim mutlulukla doldu) yeniden döneceğini, başını İdris’in omzuna yaslayacağını öngörür müydü? Paşa Salih’in Saadettin’e dönüşüp intikam peşinde koşacağını tahmin edebilir miydi? En olasılığı düşük olan ise, İdris Koçovalı oğlunun katiliyle aynı hücreye kendini kilitleyeceğini ve belki de gün olacak ona ‘oğlum’ diyeceğini hayal edebilir miydi? Hayat sürprizlerle dolu sevgili okuyucu… Anlaşılan o ki Çukur ’da sürprizler devam edecek…

En büyük sürpriz (cenk ederken kaçmasının hala karakter ile uyumsuz olması içime sinmese de senaryo bu ya…) Vartolu’unun ölümü idi:

-Öldüm mü ben şimdi

-Öldün. Cenazeni kaldırdılar. Allah rahmet eylesin.

-Nur içinde yatayım.

Ama bu sürprizin sonunda gerçekten de Salih’e ne yapacağını bilmiyordu Yamaç. Babasının bir oğlunun daha ölmesini istememekle birlikte tehditle Beyefendi’nin varlığını öğrenmek ve akabinde onu bir daha Çukur ’a dönmemek üzere salıvermek gibi basit bir planı vardı belki de…

Bölümde dizi matematiğine aykırı olarak sadece Vartolu ile güldüm (Çağır patronunu gelsin. O rakınroll’cu buraya gelecek. Çocuklar kum torbasını patlatmış sporumuz yarıda kalmasın dedik), sadece Vartolu’ya ağladım ve sadece Vartolu sahneleri merakla bekledim.

Üç kırılma noktası sayabilirim: Vartolu – Yamaç karşılaşması, Salih çoklu kişilik bozukluğu ve tamamını izleyemesek de Salih – İdris Koçovalı yüzleşme. Bu üçünden hangisi favorindi derseniz fragmanda izlesek de (ki sayısını hatırlayamayacağım kadar izlemişimdir) en sevdiğim sahneydi ‘babam için yaptım. Bir oğlu daha ölmesin diye yaptım.’ Müziksiz, karanlıklar içinde mimiklere kadar detaylandırılmış, sözlerden çok gözlerden duygu geçişi yapılabilen…

“…Kıl kara çadırda geçmiyor günler 
Onun için bozgun öter telimiz” 

Karacaoğlan’a ait bu dizelerin devamını da ben ekleyeyim:

“Karac’oğlan der ki yazsam bir satır 
Kadir mevlam işimizi sen bitir 
Kısmet nerde ise çeker iletir 
Kimse bilmez nerde kalır ölümüz.” 

Gelelim Salih’in çoklu kişilik bozukluğuna. Hep konuşuldu ya içindeki yaralı çocuk. İşte o yeniden ortaya çıkıverdi, paşamda tam bir 80’lerdeki devlet memuru havası… (Ne güzel bir sahneydi, Erkan Kolçak Köstendil Bey’ciğime alkışlar) Erbağ’da Sadiş’le mutlu bir yuvası olan öğretmen Salih. Tüm yaşanılanlara 3. bir göz olarak dışarıdan yorumlayan bir adam. Ama diğer yanda parmaklıklar ardında da olsa sandalyesine keyifle kurulan Saadettin. Sanki dertsiz, tasasız…  Çünkü Vartolu her zaman bir yolunu bulur. Burada kilit nokta hangisi baskın olacak. Ama bu saatten sonra Salih olabilmek hiç de kolay değil. Vartolu’nun dediği gibi: ‘Ben benim, sen de benim’ Hayat izin vermiyor ki Salih’in Salih olmasına…

KİMSE SANA CANIN ACIYOR DİYE SORMADI ÇÜNKÜ

Canı acıyan, daha doğrusu canı acıtılan her şeyi yapabilir. Tam da bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorum: “Ne yaptılar senin canını bu kadar acıtacak?” Salih’in Vartolu Saadettin’e dönüşümünün spinoff’u. Ay Yapım, duy sesimi…

Ben hikayeyi kafamda iki sezona böldüm. İlk sezon Vartolu – Selim tabii ki arka planda Beyefendi Çukur’a karşı, ikinci sezon ise Salih – Yamaç Beyefendi’ye ve dolaylı olarak da Emrah’a karşı. İlk sezonu tamamladık ama görünen o ki ikinci sezona geçiş için biraz daha zaman geçmesi gerek. 

Sena’nın ailesinin Emrah’ın ‘koruyucu aile’si olduğu tahminimi bir önceki yazıda belirtmiştim. Bu bölümde bu gerçek dile getirilmeden çok önce Sena ve babası Emrah’ın arkasındaki güç kim sorusuna yanıt bulmaya çalışırken annenin gözündeki aydınlanma sandığımızdan çok daha fazla şey bildiğinin bir göstergesiydi. Annenin o dönemde beyefendi ile bir bağlantısı olduğu kesin ama ne? Avukatı olabilir mi?

Emrah Amir Jon Snow benzeri yaralarını vurgulayan sahnede (ki net daha yakışıklı) kendini müzikle tedavi etmeye çalışırken karakteri hakkında hiçbir şeyi merak etmediğimin farkına vardım. Kürdanın etkisi olabilir mi? Gülmeyin, gerçekten sinir bozucu. Sena ile bağlantısı mı, beyefendi ile olan baba-oğul ilişkisi mi bilmiyorum ama keşke hiçbir zorlama bağ olmasaydı…

Yamaç deli, bu net. Emrah da deli. Hatta anlaşılan o ki Emrah’ın ki tescili. ‘Deli deliyi görünce sopasını saklar’ derler ama bu iki deli bile isteye birbirinin üzerine gidiyor? Burada bir terslik yok mu?

BEYEFENDİ BAYKAL’MIŞ

Beyefendi’nin kimliğinin Vartolu’yu harcaması sonucu açığa çıkacağını düşünmüştüm, yanıldım. Yamaç’ın bu bilgiye Medet yoluyla ulaşacağı ise aklımın ucundan geçmezdi. Sonuçta elimizde nur topu gibi bir düşman var. Neye ihtiyacımız var? Deliren bir Yamaç’a… Bölüm sonunda ‘deli’ Yamaç Beyefendi’nin başını döndürdüğü kadar biz izleyicinin de başını döndürdü. Laz’a karşı Aliço, gelsin bakalım snipper savaşları. Beyefendi de hakkın rahmetine kavuşur ve Beyefendinin Çukur’u ele geçirme arzusunun temelinde yatan nedeni öğrenemeden durum ‘sümsük’ olan lanse edilen Nazım ile Emrah’ın babalarının intikamını almasına evrilir mi dersiniz? İki snipperın olduğu mekândan sıfır ölü çıkması biraz imkânsız değil mi?

BİZİ NE HALLERE SOKTUN SALİH

En sevdiğim sahnelerden biri de takdir edersiniz ki tamamlanamayan büyük yüzleşme idi. Duygular tavan olsa da keşke bu sahnede baskın bir müzik olmasaydı. Kahraman’ın ölümündeki tüm sorumluluğu kendi omuzlarına alan İdris’in parmaklıklar ardındakini Saadettin değil Salih olarak görmesi, görebilmesi çok büyük bir adım. Salih’in acılarını TEK anlayabilecek kişi kendisi de küçük yaşta ailesiz kalmış olan İdris.  Ama her şartta ‘benim oğlum oğlumu öldürdü’ durumunu kabullenip oğluna ama oğlunun katiline kucak açmak zor, çok zor.

Gelecek bölüm teorilerine gelirsek, İdris Salih’i o hücreden çıkarttı. Ama ne şartta çıkarttı şimdilik büyük bir soru işareti.  Sosyal medyaya düşen dev spoiler Salih’in mahalleye seslenişi “Ölmedim, yaşıyorum, hiçbir yere de gitmeye niyetim yok.” bize anlatıyor ki, Vartolu öldü ama Salih ölmedi. (İzlemeyenler için videodaki konuşma şivesiz)

Yazıyı görselleri ile blogda okumak için http://aslininsureti.com/izledim/cukur-asla-asla-deme/

Diğer Çukur yazıları için tıklayın >  http://aslininsureti.com/izledim/cukur/

Aslı’nın Sureti

Blog sağ alt köşedeki kırmızı zili tıklayarak yeni yazı bildirimlerini açabilirsiniz>  www.aslininsureti.com

*.*.*.*.*

 

Aslı’nın Suretini sosyal medya hesaplarından takip etmek ister misiniz?

Facebook:https://www.facebook.com/Aslının-Sureti-1065930830209554

Twitter:https://twitter.com/aslininsureti

Instagram: https://www.instagram.com/aslininsureticom/

 

Gezdim Gördüm, Yedim İçtim ve İzledim kategorilerinde daha fazla yazı için > www.aslininsureti.com

 
Toplam blog
: 183
: 1217
Kayıt tarihi
: 27.09.17
 
 

Ben Aslı…  'Takvim Yılı – Doğum Yılı hesabının sonucu giderek yükselmesine, aynaya baktığında kaz..