Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '18

 
Kategori
TV Programları
 

Çukur - Vartolu Her Zaman Bir Yolunu Bulur

Çukur - Vartolu Her Zaman Bir Yolunu Bulur
 

Fragmanda İdris’in Vartolu ’ya yani Salih’e damlalıkla sevgi göstermesine ‘Kral olmak istersen sana oğlum demem’ cümlesine sinir olanlardan mıydınız? İlk sıraya yazın beni.

Ama içten içe biliyordum ki fragman kesimindendir. İdris’in oğlunu öldüren oğluna ‘oğlum’ demesi zor olsa da Salih’i kabul etmesinde Kahraman’ın ölümünün bile önüne geçmiş şey Çukur Krallığındaki tahtı değildir.

Yanılmadım. Yanılmadığıma da çok sevindim.

BENİ SEN VARTOLU SAADETTİN YAPTIN!

 -Hastanedeyken adam da göndermişsin bana

-Evet, gönderdim.

-Oğlumu öldürdüğün yetmedi, benim canımı da mı alacaktın?

-…

-Neyin öfkesi lan bu… Ben sana ne yaptım?

Peki anlatayım ile başladı Salih’in hikayesi…

“Ben zannediyordum ki dedem ölünce her şey bitecek, meğer her şey yeni başlıyormuş.”

Dedesinin ölümü ile Salih’in omuzuna dokunan o el ile var olmaya başlamış ‘Vartolu’. Her acıda, her ölümde biraz daha güçlenmiş. (Hikayesindeki detaylar; yağsız yumurtasız menemen, bir kez daha üstü kapalı geçilen istismar, insanların acıması olmadan hayvanların acıması olması ve rızkını paylaşan köpek)

“Canını yakanlardan, canına okuyanlardan, canını çıkaranlardan intikamını al, Salih öldü. Salih’in intikamını al”

Bunun gerekliliği şeytan ile iş birliği yapmak ise YAP!…

Şeytanın kimliği ortaya çıktı. Dünya barışı için silahsızlanmayı desteklesem de Çukur’daki çatapat sahnelerini seviyorum. Çünkü ‘deliren’ Yamaç’ı seviyorum. Yamaç delirdikçe arka fonda çalan Gazapizm’den Heyecanı Yok’u seviyorum… Güzel sahne idi… Her bölümde bir aksiyon olsa mı? 

ZOR OLAN BABA OLMAK

Bölümün en can acıtan sahnelerinden biriydi Salih’in içine içine söylediği BA-BA kelimesi. İdris ne kadar koruyan kollayan bir ‘baba’ olduğunu vurgulasa da bu imaj Selim’in varlığı ile derin yara alıyor. Varsın Cumali’nin hapiste bile ne yiyip ne içtiğini bilsin, yanı başındaki oğlunun acılarını göremedikten, onunla hikayesini paylaşan oğluna ‘bak Yamaç’ıma…’ övgü cümleleri kurabildikten sonra… Doğrudur zor olan BABA olmak. İdris’in de ne kadar iyi bir baba olduğu şüpheli. Aynı Sultan’ın ne kadar iyi bir ANA olduğu gibi…

Selim… Kesinlikle ihanetini ortaya çıkartma ihtimali olan ‘Vartolu’yu ortadan kaldırmak isteyecektir. Yeni bir oğlu kabul etmeyi, aileden saymayı dalgaya vururken bir de bu oğulun Vartolu olduğunu öğrendiği anı çok merak ediyorum. Selim daha kendi ile barışık değil ki ailesi ile Çukur ile barışık olsun. Hayatını ezilmiş, dışlanmış evlat olma üzerine kurgulamış ve gün olmuş kendi kurguladığı hayatı yaşamak yerine adı Çukur olamayan ama kendi krallığının tahtında oturmayı hedeflemiş. Bedelini düşünmeden… Bu bedel ailesi olmaya başlayınca mı beynine kan gitmeye başladı da Kahraman’ın pususunda saklanırken, Yamaç’a sıkılan kurşunlara siper oldu? Peki ya olası ‘Yamaç – Vartolu şeytana karşı birlik olalım’ faaliyetinde ailesini koruyan mı olur? Yoksa ihaneti ortaya çıkmasın diye arkadan vuran mı? Benim tanıdığım Selim önce yok eder, ardından da göz yaşı döker…

Selim hala Beyefendi’nin piyonu. Peki ne için? Katil olduğunu ispatlayan kayıtlardan korkusu olmadığını dile getirdiği üzere neden sadece Cemil’e duyduğu aşk mı? Yapma sayın senarist, ‘Ailenin Truva atı’ olmasından mı ilerlesen acaba? Ama kabul etmem gerekir kendi Truva atı Nazım’ı Beyefendi’nin yuvasına yerleştirmesi güzel bir hamleydi.

Beyefendi’nin hastalıklı baba – oğul ilişkilerini es geçiyorum. Ama Emrah Amir Beyefendi’nin oğlu olmadan oyuna dahil olacaksa buyursun gelsin, ailesinden (anne, baba ve Sena) bağımsız renk katıyor hikayeye ... Ama gelirken kürdanını geride bıraksın lütfen

Bu noktadan sonra ne Salih Yamaç’a kıyabilir ne de Yamaç Salih’e… O eşik çoktan aşıldı… Yamaç sırf babasının oğlunun içinde kalmasın diye annesinin mezarını yaptırtan koca gönüllü bir adam. Salih Babamız olma yolunda Vartolu yanlış yollara sapmazsa abi-kardeş kucaklaşmasını görmeyi istiyor bu gözler… Ve inanın ki baba-oğul kucaklaşmasından çok daha fazla istiyor…

Beyefendi’nin Yamaç’ı çıldırtacak kadar önemli olduğunu nerden bildiğini çözemediğim Hale’ye veda ettik, peki ya tamamlanmamış hikayesine de ettik mi? Hale Meliha’nın kızı çıkmayacak mıydı? Meliha kimdi? İdris’in gerçek aşkı, kardeşi? Biz neden öğrendik annesini, babasını, ayrıldığı sevgilisini? Uzun bölümler boyunca unutulan kitap yazma açılımı gibi Meliha da mı unutuldu dersiniz?  Nedense bu ölümün Aliço’da Olağan Şüpheliler final sahnesi etkisi yaratacağını düşündüm, beklemedeyim

SEN YOKTUN

Salih ‘Sen Yoktun’ isyanında çok haklı. Annesinin anlattığı masallarda babası gelip onu buluyordu ya…

“Bekliyorum ki babam gelip beni bulacak”

Ama İdris bulamadı. Neden?  Çünkü bilmiyordu ki varlığını…

Gelelim hikayedeki tutarsızlığa… İdris Gonca hamileyken ve Salih’in doğumunda hapisteydi. Gonca, gerçek kimliği ile Mihriban, kucağında bebeği ile Sultan’ın kapısına dayandığında da… Ama hapisten çıktığında eski şoförü Kasım ile karşılaştı, hatta selamı bile alınmadı. Neden? Kasım’ın kadını (bakış açısı nedeniyle kadın kelimesini kullandım) halen İdris’i seviyor, onu sayıklıyordu. Üstelik Kasım bu sevdanın meyvesi Salih ile aynı çatıda yaşıyordu… Bu dönemde, Salih kimliğini gizleyerek babası berber Muhittin’in dükkanında vakit geçirirken Paşa can dostu İdris’ten oğlunun varlığını gizlemeye devam ediyordu. Aradan zaman geçti, İdris yine hapse düştü. Tam da anlattığı gibi can derdindeyken Mihriban öldürüldü, Salih Çukur’dan gönderildi. Kim gönderdi? Sultan. Kim engel olmadı? Paşa.

Günümüze dönelim, Çukur’dan kovulan Paşa’ya ‘gitmeyeceksin değil mi?’ diye kucak açılıyorken, evden kovulan Sultan öğrendikleri ile ağır yük altına giren İdris’in ayağa kalkmasına omuz veriyor?

Çukur Salih’i baba olarak kabul eder mi? Çoktan etmeye başlamamış mı?  Duvar yazıları yazan Çukur’un evlatları değil mi? Çukur çoktan sahip çıkmış Vartolu’ya. Mahalle dramı sever.  Hele ki böylesi bir dramın içinden çıkan başarı hikayelerine gıpta eder. Nasıl İdris ailesinden ayrı düştüğü anda kapıları herkese açık kocaman bir ‘ev’ inşasına girişip Çukur’u oluşturduysa, annesinin hayal dünyasında çizdiği haricinde ‘aile’ nedir bilmeyen Salih neden yapamasın?

Yamaç zaten ‘baba’ olmak, tahtta oturmak değil evine dönmeyi, derdi tasayı ardında bırakıp Sena ile huzurlu, mutlu bir birlikteliği hedeflemiyor muydu? O zaman sorun ne? Şeytanın sağ kolu Vartoli gitti, kavga bitti. Artık Çukur Evimiz Salih Babamız…

Yazı altındaki yorumlara katılmak için bloğa uğramayı unutmayın! > http://aslininsureti.com/izledim/cukur-vartolu-her-zaman-bir-yolunu-bulur/

 

Diğer Çukur Yazıları için>  http://aslininsureti.com/izledim/cukur/

 

Aslı’nın Sureti

Blog sağ alt köşedeki kırmızı zili tıklayarak yeni yazı bildirimlerini açabilirsiniz>  www.aslininsureti.com

*.*.*.*.*

 

Aslı’nın Suretini sosyal medya hesaplarından takip etmek ister misiniz?

Facebook:https://www.facebook.com/Aslının-Sureti-1065930830209554

Twitter:https://twitter.com/aslininsureti

Instagram: https://www.instagram.com/aslininsureticom/

 

 

Gezdim Gördüm, Yedim İçtim ve İzledim kategorilerinde daha fazla yazı için > www.aslininsureti.com

 

 
Toplam blog
: 183
: 1217
Kayıt tarihi
: 27.09.17
 
 

Ben Aslı…  'Takvim Yılı – Doğum Yılı hesabının sonucu giderek yükselmesine, aynaya baktığında kaz..