Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '08

 
Kategori
Eğitim
 

Çukurova Üniversitesi’nde 24 Nisan 2008’de yaşanan olayların düşündürdükleri

Çukurova Üniversitesi’nde 24 Nisan 2008’de yaşanan olayların düşündürdükleri
 

Bir öğrenci çalışma grubunun düzenlediği etkinlikler sırasında, aydınlık kalelerimizden Çukurova Üniversitemizde hiç de hoş olmayan olaylar oldu. Özel sektörden iki temsilci davetli konuşmacı olarak katılmışlar, etkinliğin 24 Nisan’da düzenlenen kısmına. Bilgisayar firmasının temsilcisinin konuşması sırasında toplantı sakin geçmiş ve hiç bir taşkınlık olmamış. Daha sonra söz sırası özel bir eğitim kurumunun yetkilisine geldiğinde "paralı eğitim istemiyoruz" diye slogan atan öğrenciler girmişler ve sağı-solu yıkıp darmadağın etmişler. Gelişen olaylar özetle böyle...

Bu yazıyı ise, içeriye girip saldıran öğrencilerin düşüncelerine katılmakla beraber, yöntem ve gittikleri yolun yanlış olduğunu belirtmek için yazıyorum.

Elbette ki ilk olarak organizasyonu yapan öğrenci çalışma grubunun hangi akla hizmet, özel bir eğitim kurumunun temsilcisini böylesi bir kariyer gününe davet etmiş olabileceğini anlamakta güçlük çektiğimi söylemek isterim. Türkiye bunca sorunla uğraşırken, söz konusu eğitim kurumu Adana'da tanınmış bir kitapçının önüne bir kutu koymuş ve "kütüphanemizi geliştirmek istiyoruz" diyerek kitap topluyor. Sanki kendileri şirketlerinin kazancı olan öğrenci velilerinden aldıkları paralarla kütüphanelerini de iyileştirmezlermiş gibi... Türkiye'de bırakın kitabı, camı olmayan onca okul yokmuş gibi... Dalga geçer gibi...

Baştan söyleyeyim; saldıran öğrenciler hatalılardır, düşünceleri doğru olmakla beraber. Bu durumda, saldıran öğrenciler haksız konumuna düşerler, düşünceleri doğru olmakla beraber. Saldıran öğrenciler bu güne kadar toplumda var olan düşüncelere paralel davranış şekli göstererek kendilerine ve bu yapıyı bozmak için çabalayan akıl adamlarına zarar verirler, düşünceleri ve politikaları doğru olmakla beraber.

Evet, doğrudur, Dünya üzerindeki gelişmiş demokrasilerin, ekonomilerin, toplumların hiç birisinde devlet, eğitimi böylesine başıboş, böylesine vahşi kapitalizmin kucağına terk etmemiştir. Evet, doğrudur, Bunu, birilerinin örnek aldığı ve sürekli de bunu hissettirdiği ABD dahi yapmamıştır. Evet, doğrudur, Türkiye’de ise, Kemal Derviş’in 1978 yılında yazdığı Dünya Bankası Raporuna uygun olarak atılan ve Özalizm süreciyle de dozunu artıran “Türkiye’yi Pazar olarak kurgulama” senaryosu çerçevesinde, devlet elindeki eğitim sistemi tamamıyla dışlanmış, devlete bağlı eğitim kurumları hiç olarak görülmeye başlanmıştır. Sanki özel sektöre devredilen eğitim sisteminden herkesin eşit şekilde yararlanabilme fırsatı ve yeterliliği varmış gibi. Evet, doğrudur; eğitim ne acıdır ki 1980 sonrasında, çağ atlayacağı düşünülen, söylenen, savunulan, umulan ülkemizde sokağa atılmıştır. Evet, doğrudur, bugün gelinen noktada ülkemiz, üretmeden tüketen kocaman bir pazardır. Ancak sayılan tüm bu karamsar ve gerçek nedenler dahi, o saldırıyı gerçekleştiren gençleri haklı çıkarmaz. Düşüncelerinize uymuyorsa karşıdakinin fikirleri, yılmayacaksınız, usanmayacaksınız, kapanan kapılara ve çevrilen yüzlere aldırmayacaksınız yolunuza doğru fikrinizle, düşüncelerinizle koşar adım yürüyeceksiniz, her bir adımda inancınızı daha da artırarak. Doğruysanız, haklıysanız zaten eninde-sonunda kazanan siz olacaksınız… Ancak bunu böyle yapamazsınız… Bunu ülkenin kutsallarına hakaret ederek de yapamazsınız… Haklıyken, haksız duruma düşersiniz sonra… Yalnız bırakılırsınız sonra…

Sistemdeki haksızlıkları, düzensizlikleri sistemin dışında kalarak, orasına-burasına küçük taşlar atarak gideremezsiniz. Sizce yanlış olan bir şeyi düzeltmek istiyorsanız, bunu sistemin ana taşlarıyla oynamadan, bu coğrafyanın hassasiyetlerini göz ardı etmeden sistemin içerisine girerek yapmak zorundasınız. Sizler girmemek için direnirken sisteme, rahatsızlığını hissettiğiniz onlarca sistem karafatması üreyerek yollarına devam ediyorlar. Sizleri hayal ettiğiniz yapıdan daha da uzaklaştırarak.

Gelin artık, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğrularının etrafında toplanalım ve ülkemizin Dünya devletleri karşısında kullaşmadan, köleleşmeden, kendisi kendisi olarak onlarla en uygar, çağdaş ilişkiler kurmasını sağlayacak ortamları yaratmak için aklımızı kullanalım, duygularımızın yerine. İşte ancak o zaman, haklı olduğunuz bu konuda da zafere ulaşabilirsiniz.

İşte ancak o zaman, ezilen, horlanan, hırpalanan, sefalete terk edilen insanlarımıza yardımcı olabilirsiniz. İşte ancak o zaman, insanın insana kulluğuna karşı durabilirsiniz. İşte ancak o zaman, “bu Dünya’da herkesin insanca yaşama hakkı var ve bu hakkın ana dayanakları olan eğitim ve sağlığın devlet eliyle tüm insanlara az-çok eşit düzeyde dağıtılması lazım” diyerek, hakkınız olanı alabilirsiniz.

Unutmayınız ki sizlerin yöntemleri bugüne kadar ağabeyleriniz-ablalarınız tarafından da denendi ancak iticilik toplamaktan başka işe yaramadı.

Gelin artık akılla yol alalım; gelin artık coğrafyamızın bizlere verdiği duygusallığı bir kenara itelim; gelin artık Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlatılan kendi devrimimizin büyüklüğünün farkına varalım ve onu yüceltmek, daha ileriye taşımak için çabalayalım.

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..