Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cuma'dan kalanlar...

Cuma'dan kalanlar...
 

Alıntıdır efenim...


Bundan yaklaşık bi 10 yıl önceki gibi, bir oturuşta, temiz ve anlam bütünlüğüne sahip öyküler yazabilene kadar, ısınma turlarına devam sevgil okuyucu...Şimdi de "geleneksel ev cuması" esnasında, zihnimdeki bloga takılan düşünce balonlarını biraz mıncıklayalım:

- İnsanlığa tavsiyemdir...Kaçan uyku geri gelsin diye Tv açmayalım. Hele ki 15-20 yıl önceki Gerçek Kesit dizisi bölümlerinden birini yakalarsak sakın izlemeyelim...Yaygın internet tabiriyle "sesli gülmek"ten, kalan son uykunuz da kaçar gider, söylemedi demeyin. Yarebbim o nasıl bi prodüksiyon harikasıdır ( Telefonla konuşma sahnelerinde ahizeden gelen: " Birader açık unuttun telefonu " düt-düt'ü, çalınmadan açılan kapılar, gelen misafirlere boş kahve fincanı ikramı, böyle bacağım boyunda odunlarla " Havayı döven" kızgın akrabalar...al işte gitti uyku )

- Ev dekorasyonunda vazgeçilmezim, kızımın dağınıklığı...O, eve gelip de her yeri hallaç pamuğu gibi attırdığında evimiz tam manasıyla "yuva"ya dönüşüyor.( Ki ben zaten öyle dekorasyon "trend"lerinden de anlamam/ilgilenmem. Ergonomi falan da hak getire. Sevdiceğime zibilyon çeşit koltuk takımı içerisinde, en bi kullanışsız, en bi buffalo ölüsü ağırlığında olanını aldırmışlığım vardır mesela ) Gel gelelim abilerim/ablalarım benim bu dağınıkları toplamaya elim varmıyor. Bir süre izliyorum gülümseyerek; bir köşeden fırlayan, ısırılmaktan yamulmuş kelebek magneti; öte yandan mis gibi kızım kokan minik beşik, hayatı sevme enerjisi için şarj aleti ( n'olu şarz demeyin, tansiyonum çıkıyor ) vazifesi görüyor bende...Ama evi de öyle:" İçine bebek uğramış öğrenci evi" formatında da bırakmak olmaz, topluyoruz mecburen..

- Coşkun Sabah abi'nin şeffaf udundan sonraki yeni kabus unsurum, bal reklamları...Yaşar Alptekin'lisinden ayrı korkuyoruum, " Öteki abi " lisinden ayrı..Ki zaten balla da aram yoktur. Hepten sildim bu gıdayı defterden. Yaşar abi bal satarken, bi anda " Salıncakta 3kişi " veya " Lambada/gençlik ateşi " filmlerindeki danslarından birini yapıverecek diye, öteki abi de Bakırköy özgürlük meydanına kazara yolum düşünce, bana o başkalarının da ağzına sokup sokmadığından emin olamadığım plastik kaşığıyla zorla bal tattıracak diye korkuyorum...

- Kusura bakmasın kimse ama, ben beyaz saçlarıma öyle edebi anlamlar yükleyemiyorum. Aynaya baktığımda: " Aaah yaşanmışlıklarıım " yerine: "Oğlum yine Ekrem Bora'ya dönmüşsün, bu ne hal?...hatta biraz daha beklersen Fedon'a döneceksin" minvalinde şeyler söylüyorum. Sevmiyorum beyazlarımı işte...Yine bakımsızlıktan Avrupa derecesine göz kırpan, 4 renkli Bayrampaşa papağanına dönmemden mütevellit, mecburi kuaförün yolunu tutuyorum...

Samimi olmak gerekirse, uyuz bi kadınım ben çoğunlukla...Öyle çok konuşkan, atılgan bir tip de değilim...Hele kuaför ortamında isterim ki, genel nezaket hoş-beş'leri dışında kimse benimle konuşmasın, herkesi işini yapsın...Ama dün artık ne olduysa nasıl olduysa, benim çene bir açıldı abi. Kuaförde insana benzemek için geçirdiğim o 1,5 saate çoğunlukla sohbet ettim bolcana. Yalnız, benim için işkence aletinden farksız olan o kuaför lavabosuna maruz kaldıktan sonra sessizliğe gömüldüm. Kimbilir okuyucu, belki susayım diye beni 5 dk fazladan da suya basmış olabilirler.

En güzeli günün sonunda, grip illetiyle geçen 5 günden sonra, kızıma doya doya sarılmanın; böyle açıköğretim modeli uzaktan uzağa değil, bol bol elleşerek oynamanın tadına vardım. Geceyi de anlam ve önemine uygun olarak dua ve temmennilerle tamamladım işte blogçuğum...Şu izin günü güzel birşey de, çabuk bitiyor meret!

 

 

 

 
Toplam blog
: 26
: 268
Kayıt tarihi
: 21.01.12
 
 

1984 İstanbul doğumlu, önlisans mezunu; sanatçı babanın sanatçı parçası kızı... Hem anne, hem eş,..