Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

Cumartesi anneleri

Cumartesi anneleri
 

BEN ANAYIM, CANIMIN YARISI KAYIPSİVİL İTAATSİZİM


Bekleye bekleye geçiyor günler
Gün sağır dilsiz sustu bülbüller
Kemiğim etim kapı önlerinde
Can kayıp can kayıp
Allah'ım bu nasıl bir dünya
Bu nasıl bir ayıp
Ah ben anayım yanmaz canım dışardan
Kora koysalar ümidimi kaybedemezsiniz
Ölsem de ahım tarihi karalar...
Sezen Aksu

Sizin hiçbir yakınınız kayboldu mu? Oğlunuz, kızınız, kardeşiniz, eşiniz, sevgilinizden birkaç saat haber alamadığınızdaki kaygınızı bir düşünün… Bir de evinden, okulundan “alınmış” ya da “resmi görevliler” tarafından gözaltına alınıp bir daha kendisinden haber alınamamış annelerin, babaların, kardeşlerin, eşlerin kaygılarını, korkularını düşünün.

Cumartesi Anneleri ile Türkiye ilk kez 27 Mayıs 1995’te tanıştı. Galatasaray Lisesi’nin önünde otuz kadar insan saat 12.00’de toplandı. Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te gözaltına alınması ve 55 gün sonra işkenceyle öldürülmüş bedeninin Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasıyla başlayan oturma eylemine katılanlar acılı, öfkeli ve kararlı yüzlerle kayıplarını arıyordu.

Oğullarını, kardeşlerini, eşlerini arayan o insanların çığlığı 200 hafta boyunca meydanı inletti durdu. Giderek çoğaldılar, bir yakınını kaybetmenin acısını içinde hissedenler kayıplarını arayan annelerle, babalarla, kardeşlerle, eşlerle kol kola girdiler…

İlk başlarda önemsenmediler.Tıpkı Arjantin’de kaybolan, kaybedilen kızlarını, oğullarını arayan anneler, anneanneler gibi…

Kaybolan oğullarını, kızlarını aramak için Galatasaray Lisesi önünde Her Cumartesi günü saat 12.00’de toplanan anneler gözaltında, işkencede kaybolan yakınlarını arıyorlardı. O insanların kaygısı, toplumun kaygısı olmuştu. Oğullarından, kızlarından, eşlerinden “resmi hiçbir haber” alamayan o insanların çığlığı kısa süre sonra “resmi” kulakları rahatsız etti.

Ne zamanki eylemleri ses getirmeye başladı, o zaman gözaltılar da başladı. Aralarında Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, babası Baba Ocak’ın da olduğu 37 kişi yerlerde sürüklenerek gözaltına alındılar.

Tarih15 Ağustos 1998. O gün gerçekten inanılmaz bir şiddet gördüler Cumartesi anneleri, cumartesi insanları, medya mensupları, yoldan geçenler, herkes… Yerlerde sürüklendi, coplandı, biber gazına maruz kaldı, gözaltına alındı. O ve ondan sonraki 30 hafta çok yoğun bir polis şiddeti yaşandı.

Bütün engellemelere rağmen oturma eylemi devam etti. İkinci büyük saldırı 8 Haziran 1996’da “Habitat II” toplantısı sırasında yine Galatasaray Meydanı’nda tekrarlandı. Bütün dünyanın gözleri önünde 600 kişi gözaltına alındı. Cumartesi Anneleri’nin eylemleri bütün Türkiye’de yankılanırken, polisler saldırmayı, susturmayı seçiyorlardı. Uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarında “Türkiye’de Gözaltında Kaybolanlar” başlığıyla yer alan iddialar hakkında, Cumhurbaşkanına, Başbakan’a ve Bakanlara sorulan sorular yanıtsız kalıyordu…

Cumartesi Anneleri ile iktidar arasındaki gerginlik haftalar boyunca sürdü, durdu. Gözaltılar, biber gazları, dayaklar, mahkemeler yıldıramadı onları. Dövüldüler, tartaklandılar, gözaltına alındılar. Çiçekler bile polis botlarıyla ezildi, kameralara poz verilerek tutuklandı. Ne yaptılarsa, olmadı, olmuyor.Her hafta aynı saatte seslerini duyurmayı sürdürdüler. Galatasaray, şarkılara, belgesellere, filmlere, ödüllere, haberlere, yazılara ve çizgilere konu oldu. Türkiye’deki bu ilk sivil itaatsizlik örneği üniversitelerde tartışılıyor, inceleniyor oldu. İçte ve dışarıda Galatasaray denilince, akla bir futbol takımı ile birlikte gözaltında kaybolan insanlar ve kayıplar için verilen mücadele geliyordu.

15 Ağustos 1998’de başlayan engellemeler artarak sürdüğünden, İstiklal Caddesi kuşatılıp, kayıplarını arayanlar daha Galatasaray’a varmadan dövülerek gözaltına alındığından 30 hafta sonra eylem sona erdi. 13 Mart 1999’da, 200. haftada sona eren Cumartesi Anneleri’nin eylemi Ergenekon Davası’ndaki gelişmelerle birlikte geçtiğimiz hafta yeniden başladı. Ergenekon’la birlikte tekrar gündeme gelen kayıplar, ölüm, asit kuyuları için Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri, Veli Küçük’ün, Hasan Kundakçı’nın ve diğer suçluların yargılanmasını istediler. Onlar, acılarını, öfkelerini ve kararlılıklarını hâlâ eyleme başladıkları ilk günkü gibi taşıyorlar. Bundan böyle, ölüm kuyuları, toplu mezarlar açılana dek, en küçüğünden en büyüğüne sorumlular yargılana dek yine Cumartesi günleri, saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda sessizce oturacaklar.Kaybettikleri fidanları için yeniden bir araya gelecekler. Oradan geçenlere ve dünya halklarına seslenecekler;

“Siz Şanslıydınız, kaybolmadınız; ya vicdanınız…?”

Bugün Milliyette yayınlanan Cumartesi annelerine ilişkin röportaj çocukları kaybolan annelerin cümleleri sanırım her şeyin özeti;

ANNESİ: Oğlumun kemiklerini istiyorum, oğlumun mezarını istiyorum, bana onun kemiklerini getirin, bana oğlumun mezarını verin…


- Anne hiç vazgeçmiyor değil mi?

KARDEŞİ: Vazgeçer mi… Ömrü oğlunu aramakla geçti. Fırat’a kaç kez ceset teşhis etmeye gitti. Her gittiğinde de bayılırdı.

<ı>ANNEM HER KAPIYA “SEYHAN” DİYE KOŞARDI..
- Onu en çok ne zaman hatırlıyorsunuz?ANNE:
Her namazda… “Hüseyin gel gel gel” diye yalvarıyorum. Bana hiç değilse oğlumun kemiklerini getirin. Getirecekseniz getirin artık. Ben de vatandaşım, biz de vergi verdik, biz de askerlik yaptık bu ülkeye… Bana getirin Hüseyin’i…

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..