- Kategori
- Gündelik Yaşam
Cumartesi
Gözlerimi açtığımda yağmur tanelerinin penceremle yaptığı düetin huzur veren dinginliği fazla uzun sürmedi. Uyanan sadece ben değildim zira. Tatil sabahı olmasına rağmen şehirde uyanmıştı. Her ne kadar yıllardır alışmış olsam da bir noktadan sonra kulakları tırmalayan caddedeki otobüs ve minübüs sesleri yataktan kalkmama yardımcı olmaya çalışıyorlardı sanki.
- Saat kac oldu acaba?
Belli bir düzeni şaşırmayarak tik tak tik tak eden masa saatime bakmak istedim. Ama ne mümkün. Müthiş bir ağırlık var üstümde. Salt bugüne haz bir durum değil aslında haftalardır bu böyle. Değil kalkmak sağa sola dönmeye bile mecalim yok. Beynimdeki ve bedenimdeki ağırlık engel oluyordu kalkmama. Bir an için bir sabah aniden kocaman bir böceğe dönüşen Kafka’nın Gregor Samsa’sına benzettim kendimi.
-Hadi be...
Mehmet’le bulusacaktım. Nasil da unuttum. Ohh neyseki saat daha dokuz olmamış.
Geç kalirsam dilinden kurtulamam artık bir sene.
Mehmet. Sevgili dostum. Eski mesai arkadaşım. Yeni velinimetim!
Özel sektör boyunduruğuna, benden önce cesaretlenip son vermişti. Sonra bir iki yabancı şirket denemesinden sonra çareyi kendi işini yapmakta buldu.
Ben de boyunduruktan kurtulup kendi Müşavirlik Büromu açınca şirketinin defterlerini hemen bana
teslim etti. Bir iki problemi varmış, onları halletmeliyiz bugün.
Öte yandan şekerkız yağmur muhalefeti nedeniyle yayan yedibuçuk dakikalık mesafedeki anneannesinin
evine birakmami istiyor kendilerini.
Kıyamam elbet.
- Peki olur kızım.
- Zat-ı alinizin bir isteği var mıydı sevgili zevce’m ?
- Kör olasıca kapıcı çöpleri almamış yine. Bu sefer bıraktı işi herhalde.
- İsabet olmuş, dökerim.
- Ha bir de markete gidilecek. Liste buzdolabının üzerinde.
- Giderim
- Ekmek de alınacak
- Alırım
...
- Bye bye baba
- Güle güle kızım