Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cumartesileri zehirleyenler!

Cumartesileri zehirleyenler!
 

Kaynak:İnternet


Hafta sonu geldiğinde, eğer Cuma günü neredeyse geleneksel hale gelen siyasi “abnormal”, yani normal şartlar altında değerlendirilemeyecek anormal durumlar olmazsa, ya da olsa da o an ki haleti ruhiyem “Dur bir bakalım, celallenme hemen!” diyorsa, acayip mutlu oluyorum!

Mutlu olunca ne yapıyorum?

Gülünç, ya da pudra rengi sabun köpüğü tarzında yazılar yazmak istiyorum!

Off, Allah’ım bize böyle light yazılar yazmayı hep nasip etse!

Ay, eksik dilek dilemeyeyim, evren dilekleri, niyetleri olduğu gibi kabul ediyor zira!

Baskıdan, zorunluluktan, korkudan dolayı değil, gerçekten yazacak olumsuz durumlar olmasın manasında!...

******

Hakikaten niyetin, isteğin büyük önemi var!

Yaklaşık bir ay önceydi sanırım, internette okey oynamaya başladım. Aman bana bir iyi geldi ki, sormayın!

Kafayı sersemletmek gerekiyormuş bazen, hakikaten!

Niyetin önemine dair daha fazla örneklerim var, ama hem pek basit, hem de kendimce pek güncel olanı anlatayım: Tek taşa kalmışım, kendi kendime diyorum ki kırmızı beş, yada yeşil yedi gelse biterim; yoga, reiki, vesaire şeylerle ilgilendiğimden sınırlamak istemiyorum ve o an okey ne ise, misal, sarı sekiz de gelebilir diyorum.

Atılan taş okey yerine geçecek joker, almıyorum tabii ki; çektiğim taş da joker! Hay anasını!...

Yahu, aslını istiyordum, aslını!..

******

Hafta sonu olunca herkes tatile başlamıyor tabii ki; kendimden biliyorum!

Hayatımda ilk kez bir aile şirketinde çalıştım, aman Allah’ım; yıllardır yanlarında çalışan cahil bir adamı işletme müdürü yapmışlar, adam kendini her şeyin müdürü sanıyor!

Patronların gayri menkulleri gani; adres olsun diye, bir de baba yadigarı adına çalıştırdıklarından, baba yadigarı adama da dokunmuyorlar, üstelik işlerine de geliyor; muhatap olmak zorunda kalmıyorlar!

Zira, baba yadigarı adam bir kükrüyor; Allah’ım o kısa ve şişko adamdan çıkan ses küçük bir köşk misali dizayn edilmiş iş yerinde mermer basamaklar titriyor!..

Adamın yapacak fazla bir şeyi yok; kış oldu mu şirkete atıyor kendini! O atıyor ya, herkes de gelmeli!

Yaz olduğunda, yazlığına gidip denize giren çıkan kız ve kadınları seyretme gibi bir keyfi olabildiğinden, yaz ayları cumartesileri tatil ediyor.

Komik olan tarafı ise bu şirket tütün işleyen ve ihracatını yapan bir şirket; mevsimsel yoğunluk söz konusu yani!

Cahil adam herkesi kendi gibi cahil sandığından olsa gerek Cumartesi çalışması konusunda soru soran ben gibi ihracat müdürüne “Eksperler geliyor, siz de gelmelisiniz” deyip, aynı gün eksperlere de “İhracat müdürü geliyor, siz de gelmelisiniz!” diyebiliyor!

Off ya, ne sıkıntıydı, vallaha!

Bakın, hala atamamışım üzerimden; benzerlerini yaşayan nice insanlar var!

Hakikaten yazık, günah oluyor emeği ile çalışıp, hak ettiğince haklarını kullanması gerekenlere!

Üç kuruşluk adamların hasbelkader geldikleri yerler yüzünden bir başkalarının haklarına tecavüz etmeleri; özellikle de ya çok muhtaç ya da çok birikimli olanları kurban seçmeleri yeterince açıklıyordur sanıyorum cahil adam psikolojisini!

******

Eee, hafta sonu keyfi ile keyifli şeyler yazacaktım, bu keyfe kendi keyifsizlikleri nedeniyle engel olanları, yaşadığım örnekten dolayı, hatırladım!

******

Normal şartlarda güvenilir bir insanım; mesela bir sırrınızı verin, ayrıldığımız anda unuturum!

Hatta, bozulursunuz bile gün gelip, o sır ile ilgili bir şey anlattığınızda, muhtemelen hatırlamam bile!

Yani, yapılabilecekleri söylemişimdir, “sır” denildiği için de kafamdan yapılabileceklerden sonrasını silmişimdir!

Lakin, yazı yazarken ben bile kendime güvenemiyorum!

Öyle, bir yerden başlıyorum, bir yerden çıkıyorum!

Arada kalan giriş-çıkışlardan sorumlu değilim de diyemem!

Vallaha, klavyem ve ben ne diyorsak diyoruz; öyle bir huşu içinde olma durumu ki ne planı var ne programı!

Ayol, ben neler diyecektim, neler dedim; insanın doğal hali!...

Neyse, bunun yarını var, öbür günü var!

Ama var ya, laf olsun diye hafta sonu çalıştırılanlara yazık ve de günah!

Hani, hafta sonu çalışınca mesai ücreti alanlar var, isteyerek, işini bile bile uzatarak gidenler de var, onlar ayrı bir konu, lakin laf olsun diye çalıştırılanlara içim cız ediyor!

******

Yani, batan bir şirkette dahi kim vaktinde geldi, kim gecikti hesabını yapanlara dahi rastladım ya; sonuçta her biri aynı kaderi paylaştı…

Ne bileyim, garip bu insan oğlu ve kızı!

Mutsuzluklarının faturasını ille de birilerinden çıkarmak istiyorlar; ben rastlamadım, mutlu olup da etrafına acı çektirmeye meyilli olanlara rast geldiniz mi?

******

Off! Ne komik şeyler yazacaktım, başıma gelen, salaklıklarım falan, klavye önüne oturan bana güven olmuyor, benden söylemesi!

Ama var ya, asıl adı Lütfi olup da ille de ısrarla kendine Levent dedirten, Zeki Alasya’nın garip bir kopyası olup da kendini yine ısrarla Orhan Gencebay’a benzeten; işletmede çalışan kadınları taciz edip, işe aldığı santral memuru ya da çaycı kadınlara fena halde yazılan adamla ilgili içimi döktüm ya; okumaz, internete girmeyi de bilemez ama olsun!

İçimi döktüm ya!

******

Bana güven olmuyor, bakınız şekil: A; yine de umudunuzu kesmeyin, vallaha ben kesmiyorum!

Yani, insanlık hali şekerim!

Hangi rüzgar nereden eser ve saçının hangi telini yüzünün hangi yerine savurursa…

Savrulan o yerde artık ne anın varsa…

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..