Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '12

 
Kategori
Kitap
 

Cümbür Cemaat

Gazeteci-Yazar İlhami Yangın’ın, Bilgi Yayınları’ndan çıkan “Cümbür Cemaat” adlı kitabını bir solukta okudum.

Aslında kitabı bir ay önce almış ama daha fazla ilgimi çeken iki kitaba başlamıştım. Ancak son günlerde özel yetkili mahkemelerin tartışılmaya başlanmasıyla birlikte kitap ilgimi çekti. Zaten kapağını açınca da bir daha bırakamadım.

Kitap gerçek bir hikâyeden söz ediyor.

28 Şubat’tan sonra, Refah-Yol iktidarına yakın, onların kirli işlerinde görev almış ve  yurt dışına çıkmak zorunda kalmış iki istihbaratçının, Cemaat’le ilişki kurmasıyla başlıyor.

Tarih AKP’nin iktidara geldiği 2002’den birkaç yıl sonra.

Cemaat, bu iki istihbaratçıyla teknik takip, dinleme, ortam dinlemesi ve özellikle kasetleme yöntemlerini, kendi taraftarlarından oluşan ekibe öğretmesi ve deneyimlerini aktarması amacıyla bir anlaşma yapıyor. İstihbaratçılardan, Cemaat’le ilişki kuran Hüseyin’in anlatımına göre, “Bu anlaşmanın gerçekleşmesi için hiçbir masraftan kaçınılmayacak, her türlü maddi olanak sonuna kadar kullanılacak, istihbaratçıların istediği teknik cihazlar, elemanlar, devlet kurumlarından her türlü yardım eksiksiz sağlanacaktır.”

Bu işi yapacak istihbaratçı Fikret hemen Ankara’ya gelerek işlerini yürüteceği bir bina, gerçek işi perdeleyecek bir beyaz eşya distribütörlüğü ve binanın üstünde de kendilerinin kalacağı iki daire hazırlar. Eğitim için Ankara dışında bir çiftlik evi kiralanır.

Teknik cihazlar Singapur’dan temin edilir.

Eğitim başlar.

Eğitime, kamu kurumlarından ve özel sektörden katılım olmuş, ciddi bir eğitim süreci yaşanmış ve eğitim tamamlanmıştır.

Bu ekip gibi başka ekiplerde vardır aynı çalışmayı yapan.

İlk işlerde istihbaratçı-eğitimci Fikret de katılır bu operasyonlara. Bir süre sonra ekip ustalaşmaya başlar ve Fikret’e ihtiyaç kalmaz. Artık ekip ve başka ekipler iş başındadır.

Bir gün, bir iş nedeniyle Fikret’ten yardım istenir. Bahçelievler’de bir eve girilememekte, izlenen kişiyle ilgili veriler elde edilememektedir. Fikret işe el koyar. Yapılan bütün çalışmalar sonunda Fikret de bu işten bir sonuç alamaz.

İşi öylece bırakır ve ekibe de bu işten bir sonuç alamayacakları ve işi bırakmalarını önerir.

Bir süre sonra Fikret’e bir dosya gelir. Dosya bir profesörle ilgilidir. Bu dosyayı yakın arkadaşı olan ve Kırmızı Çizgi haber müdürlüğünü yürüten İlhami Yangın’a ulaştırması ve yayınlanması istenir. Fikret dosyaya bakmadan yazıyı dergiye posta yoluyla ulaştırır. Dosya dergide yayınlanır. Ancak dergide profesörün ismi belli olmamaktadır. İlhami ve Fikret çok sık gerçekleştirdikleri sohbet buluşmalarında bu ismin Türk Tarih Kurumu’nun o zamanki başkanı olduğunu anlayınca işler sarpa sarmaya başlar. Milliyetçi bir dünya görüşüne mensup olan İlhami çok rahatsız olmuştur.

Bu aşamadan sonra Cemaat, işleri bittiği ve yapılan işleri deşifre etme olasılıkları olduğu için ekibin yurt dışına çıkmasını ister.

Ekip apar-topar yurt dışına çıkar.

İlhami bu işin peşini bırakmaz ve arkadaşı Fikret’i sık sık arar. Fikret’te hikâyeyi anlatacağını, ancak zamanın uygun olmasını ister. 4 yıl kadar sonra Fikret Türkiye’ye gelir ve kitabın konusu olan hikâyeyi anlatır.

İlhami, çok saygı duyduğu Profesöre vicdan borcunu ödemek ve kendi deyimiyle İslamiyet’le uzaktan yakından bir alakası olmadığı halde “Cemaat” adını kullanan bu canavarın, ülkenin kalbine ve beynine çöreklenmesine, yetişmiş insanları adeta değirmende ezerek un haline getirmesine, devletin bütün kadrolarını ele geçirmesine ve vatandaşların vergilerini hesapsızca kullanmasına karşı çıkmak için bu kitabı yazdığını, özellikle vurguluyor.

Cemaat’in, bırakın ülkeyi bütünüyle ele geçirmesini, günlük yaşantımızı ve geleceğimizi bile belirlemeye çalıştığı bu günlerde, bu kitabı okumanızı şiddetle öneririm.

 

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..