Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '14

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhurbaşkanı kim olmalı?

CUMHURBAŞKANI, HUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE İNANMIŞ BİRİ Mİ OLMALI?

Neden hukukçu bir cumhurbaşkanı? Başbakan Erdoğan’ın olaylar karşısındaki hırçınlığı, yasa, kural tanımazlığı toplumun büyük kesimini kaygılandırmıştır. Yerel seçim sonrası ilk kapsamlı değerlendirmesini The Wall Street Journal Türkiye’ye (WSJ) yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Adayda uzlaşırsak cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin işbirliği olabilir” dedi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz. Siyasi görüşü, fikri aidiyeti, mezhebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP'li, ister MHP'li, isterse de CHP'li olsun her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz, m illetin terazisi bu sıkleti çekmez'' dedi

BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacakları tutuma ilişkin ipuçları verdi. Reuters’in sorularını yanıtlayan Buldan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a çözüm sürecinin gidişatına göre destek verebileceklerini söyledi.

Gezi Olayları’nda, 2014 Mahalli Seçimler ’deülkemiz, hukukun üstünlüğü çizgisinden sapmış; ülkede demokrasinin kurarlarıyla tam olarak işlemeyeceği kaygısı, artmış.Twitter’in, Youtube’un kapatılması, yurtta ve dünyada tepkiyle karşılanmış; demokratik ülkelerde Türkiye’ye olan güven sarsılmıştır.

Bu durumdan  kurtulmak için demokrasiye inanmış-demokrasiyi amacına ulaşmak için araç görmeyen-insan hak ve özgürlüklerini hiçe saymayan, kendi gibi düşünmeyenleri dışlamayan, hukukun üstünlüğüne inanan, dünyayla ve kendi ülkesi insanıyla dost olan bir adayı; bu ülke, seçebilir. Böyle bir cumhurbaşkanı, ülkeye huzur, mutluluk getirecektir. Bu görüşümü yineliyorum. Böyle bir cumhurbaşkanı, hem yurtiçinde hem de yurtdışında en iyi biçimde temsil edecek; Gezi Olayları’nda, 2014 Mahalli Seçimler ’de  Türkiye’nin yıpranan görüntüsü de belli oranda değişecek; Türkiye’de demokrasisi; güç, işlerlik kazanacaktır.

Peki, demokrasiyi özümsemiş-araç olarak görmeyen-insan yok mu ülkemizde, var. Hem de çok var; ama cumhurbaşkanı seçilmek için yeterli oyu alabilir mi? Cumhurbaşkanı seçilmek için:

Geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday, genel oyla yapılacak seçimde Cumhurbaşkanı seçilmiş olacak. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılacak. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy alan iki aday katılacak, geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilecek.

Hukukçu bir cumhurbaşkanı seçilecekse benim ilk anda usuma (aklıma) gelenler:  Ahmet Necdet Sezer: Doç.Dr. Sami Selçuk, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu

Ahmet Necdet Sezer

Sezer, cumhurbaşkanı seçilmeden önce Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevini sürdürüyordu ve kamuoyu tarafından tanınan bir isimdi. Anasal-M koalisyon hükümeti ortaklarının (Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz) kendileri veya partilerinden birinin adaylığında ortak karara varamamaları sonucu, hepsinin dışında bir aday olan, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer, Ecevit'in önerisiyle cumhurbaşkanı adayı olarak ön plana çıkmıştır. 25 Nisan 2000'de, Koalisyon liderlerinin yanı sıra muhalefet liderleri Recai Kutan ve Tansu Çiller de dahil 131 milletvekilinin ortak önergesiyle Sezer cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Sezer, beş partinin ortak adayı olmasına karşın 367 oy gereken ilk iki turda önce 281, sonra da 314 oy aldı. 276 oyun yeterli olduğu son tur 5 Mayıs'ta yapıldı ve Sezer, oylamaya katılan 533 milletvekilinden 330'unun oyunu alarak Türkiye'nin 10. cumhurbaşkanı seçilmiştir. Sezer Cumhurbaşkanlığı görevini 16 Mayıs 2000'de Süleyman Demirel'den devralmıştır.

Sezer, cumhurbaşkanlığında Anayasa’dan, yasalardan, hukukun üstünlüğü ilkesinden ödün vermemiş; Türk Devletini yansız olarak temsil etmiştir.Sezer,yalnız bir konuda yanlı olmuş;Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ve Atatürkçülükte yanlıydı.Bu konularda, ödün vermedi. Cumhurbaşkanlığı bütçesini titizlikle kullandı; artan parayı, genel bütçeye geri verdi. Çevresini zengin etmeğe çalışmadı. Oğluna gemicik almadığı gibi oğlunun düğününde kullanılan “Köşk”ün elektrik parasını da cebinden ödedi. Ülkenin parasını düğünde, eğlencede kullanmadı. Öz Türkçeyi, ustalıkla kullanırdı. Kendileri ve eşi, kiyim kuşamı, davranışlarıyla Atatürk Cumhuriyeti’nin birer simgesi ve temsilcileriydiler.  Özgürlükler konusunda da çok duyarlı olan Sezer, şunları belirtmişti:

"Düşünce özgürlüğü demokrasinin temeli ve ayrılmaz parçasıdır. Düşünce suç sayılırsa demokrasi olmaz. Eyleme dönüşmeyen düşünce açıklamaları cezalandırılamaz. Anayasa ve yasalardaki düşünce özgürlüğünü kısıtlayan hükümler, altına imza koyulan uluslararası anlaşmalar çerçevesinde değiştirilmelidir. Türkiye insan hakları alanında evrensel normlara uyum sağlamak için yasalarında gerekli değişiklikleri yapmak zorundadır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü ile bağdaşmayan yasa kuralları değiştirilmelidir. Anayasa ve yasalar özgürlüğü engelleyen öğelerden arındırılmalı, özgürlük alanı genişletilmelidir. Düşünce özgürlüğü alanında demokratik değerlere yer verilmelidir."

Doç. Dr. Sami Selçuk

21 Eylül 1982 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilmiştir. Fransızca ve İtalyanca bilmektedir. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde doktora yapmış, 1986 yılında Doçent olmuştur.

Birçok basılı eseri,   Varlık (İstanbul), Türk Dergisi, Revue penitentitiare et de droit penal (Paris), Revue de droit penal et de criminologie (Bruxelles), Archivio penale (Milano), Cuadernos de politıca criminal (Madrid) adlı yerli ve yabancı dergiler ile günlük basında yayımlanmış Türkçe ve yabancı dilde; hukuk, dil, laiklik ve Atatürkçülük ve çeşitli konularda makale ve denemeleri  vardır.

Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 7 Temmuz 1999 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığına seçilmiştir. 15 Haziran 2002 tarihinde yasal yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrılmıştır.(Vikipedi,16 Mart 2013)

3 Kasım 2002 Türkiye genel seçimleri'nde ANAP'tan Ankara 2. bölge 1. sıradan milletvekili adayı olmuş ancak milletvekili seçilememiştir.

Emekliye ayrıldıktan sonra Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin öğretim üyeleri kadrosuna dahil olmuştur ve Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığına seçilmiştir. Fakültede Ceza ve Ceza Usul Hukuku dersleri vermektedir. Ayrıca Aralık 2010'dan itibaren AİHM Danışma Paneli (AİHM yargıçlarını değerlendirmek yeterliliğini incelemek üzere kurulmuştur) üyeliğine seçilmiştir. Kamu Görevlileri Etik Kurulu üyeliği görevini de yürütmüştür..  ( Vikipedi10 Nisan 2014 )

Sami Selçuk da hukukun üstünlüğünü içselleştirmiş; Atatürkçülük ve laiklik konusunda duyarlı bir hukukçu, çağdaş bir akademisyendir. Türkiye Cumhuriyetini temsil etme yetisinde olduğu görüşündeyim. Özellikle, ülkemizde hukukun işlerliğinin korunması konusundaki çabaları yadsınamaz.

Prof. Dr. Metin  Feyzioğlu

Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu ve Leyla (Cıngıllıoğlu) Feyzioğlu'nun kızı Saide (Feyzioğlu) Buçukoğlu (1950–1969) ile Mehmet Buçukoğlu (1945–2000) çiftinin tek çocuğudur. Annesi doğum sırasında vefat edince, dedesi ve anneannesi tarafından büyütülmüştür. 1986 yılında TED Ankara Koleji'nden, 1990 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuştur. 1992 yılında Kamu Hukuku yüksek lisansını tamamlamıştır. Kamu Hukuku alanında 1995 yılında doktor unvanını almıştır. 1996 yılında mezun olduğu fakülteye Ceza Hukuku alanında Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. Columbia Üniversitesi'nde Hukuk İngilizcesi sertifikasını almıştır. 2000 yılında Doçent, 2005 yılında Profesör olmuştur. 2007 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olmuş ve bu görevi bir yıl sürdürmüştür.

1991 yılından beri kayıtlı olduğu Ankara Barosu'nun, 10 Ekim 2010 tarihinde gerçekleşen 61. Olağan Genel Kurulu'nda kullanılan oyların yüzde 58'ini alarak başkanlığa seçilmiştir. Ankara Barosu 62. Olağan Genel Kurulu'nda oyların yüzde 60'ını alarak, ikinci kez Ankara Barosu Başkanlığı'na seçilmiştir. 18 Temmuz 2012 tarihinde Bilim Yönetim ve Kültür Platformu kontenjanından CHP Parti Meclisi üyesi olmuştur. 26 Mayıs 2013 tarihinde yapılan Türkiye Barolar Birliği 32. olağan genel kurulunda delege oylarının yüzde 50'sini alarak Türkiye Barolar Birliği'nin 8. başkanı seçilmesinin ardından parti meclisi üyeliğinden istifa etmiştir. Evli ve iki kız çocuğu babasıdır.(22 Mart 2014 vikipedi)

Genç, çalışkan Atatürk İlke ve Devrimleri’ne gönülden bağlı; Türkiye Cumhuriyeti’ni yurtiçi ve yurtdışında temsil edebilecek çağdaş, bilimsel düşünebilen bir hukukçu ve akademisyen olması nedeniyle seçilirse Anayasa’ya aykırı yasa taslaklarının yasalaşmasına izin vermez. Ülkemiz hukuk çizgisine çekilir.

Kuşkusuz, adayların niteliğinden çok, alacağı oy önemlidir. Aday, ne kadar nitelikli olursa olsun seçilemezse bir anlam taşımaz. Seçilme yeterliklerini taşıyan her Türkiye vatandaşı cumhurbaşkanı seçilebilir. Ama görünen o ki cumhurbaşkanlığı konusunda, AKP’ la   BDP anlaşarak gösterecekleri bir aday seçilebilecektir. Bana göre AKP’lilerin de düşündükleri Erdoğan’ dır. Erdoğan da yıllardır özlemini çektiği amacına ulaşacaktır. BDP’ lilerin de amacı özerkliktir; onlar da amaçlarına ulaşacaklar.

Bu durumda, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti; laik, sosyal bir hukuk devleti özelliğini –bugün de yitirmediği söylenemez-yitirerek İslamcı, etnik  bir yapıya bürünecektir. Bu yapıda, Atatürk’e ve onun kurduğu cumhuriyet bağlı olanlar dışlanacaktır. Böyle bir durum ülkede bölünmelere parçalanmalara neden olabilir. Kılıçtaroğlu ve Bahçeli bu durumu bildikleri için Erdoğan’ın seçilmesi durumundaki kaygılarını belirtmişlerdir. Aslında bu iki partinin bir  kişi üzerinde anlaşıp aday belirleyebilirler. Böyle bir aday seçilirse Türkiye Cumhuriyeti rayından çıkmaz, ülke huzura kavuşur. Ülke yönetimi tek kişiye kalmaz.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..