Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

Cumhurbaşkanlığı için Majino Hattı kurmak!

Cumhurbaşkanlığı için Majino Hattı kurmak!
 

Cumhurbaşkanı adayları


Malum, bugünlerde herkes Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşuyor.

Dün Cumhurbaşkanlığına yaklaşımını paylaşan Demirtaş’ın çizdiği çerçeve aşağıdan yukarıya doğru katılımcı bir perspektif içerdiğinden kuşku yok.

O söylemese de hedef, “ilk turda yüzde 10 psikolojik barajını geçmesi başarı olur”.

Seçim de, tartışmalar da Erdoğan ile İhsanoğlu arasında geçiyor yani!

Her ne kadar halkın oylarıyla seçilecekse de aday belirleme yöntemi itibariyle siyasi parti liderlerinin dayattığı adayları oylayacağız.

Tıpkı milletvekillerini ya da belediye başkanlarını dayattıkları gibi!

CHP’deki ulusalcı eksenli vekillerin, gerekçelerinin haklı olup olmaması bir yana ikinci aday girişimi de gösterdi ki milletvekillerinin bile liderlerinden bağımsız aday gösterebilme olanağının olmadığı bir aday belirleme yönteminin ne kadar demokratik olduğunu varın siz düşünün.

Bizdeki demokrasi işte bu kadar!

Olması gereken ile olan arasındaki fark çok büyük.

Bu farkın halktaki karşılığını ölçmek için olsa gerek, İskenderun’dan Antakya’ya doğru giderken aracın sürücüyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşuyoruz.

KIRMIZI IŞIKTA GEÇMEK!

Yöntemi hepten geçtik; “oyunu kime vereceksin” diye soruyorum.

Tereddütsüz, “Erdoğan’a” diyor.

Ardından da, nasıl bir ilişki kurduysa “İnönü zamanında ekmek karneye bağlanmıştı” diye bir girizgah yapıyor.

O zamanlar, bütün dünyada ekmek karneye bağlanmıştı” diyorum. Üstüne üstlük, “İkinci Büyük Savaş nedeniyle insanların ölümü de cabası. Biz de herkes gibi aç kaldık ama hiç olmazsa ölmedik. Az şey mi?” diye tahrikkar soruma karşılık vermek yerine, sözü bugüne getirmekte gecikmiyor, “havaalanı yaptı” diyor.

İyi ama” diyorum; “ilk yağmurda sel basmış, üç ay kullanılamamış.”

 “Başbakanımız daha fazlasını yapacak ama önünü kesiyorlar” diyor, gülerek.

Tam o sırada yanan kırmızı ışıkta durunca soruyorum:

Kırmızı ışıkta niye bekliyorsun?”

Kurallara uymak lazım. Aksi halde Allah korusun, kaza bela olur” diye cevap veriyor.

Öyle mi” diye sorup ekliyorum:

Kendin kırmızı ışığa gelince kurallara uyuyorsun ama Başbakana ‘Cumhurbaşkanlığı tarafsız olmalı’ dedikleri için ‘adam çok iş yapacak ama engel oluyorlar’ diye itiraz ediyorsun. Yasalar da kırmızı ışık gibi değil mi?”

Sohbetin akışı da gösteriyor ki, asıl tartışma, Cumhuriyet Türkiye’sini şekillendiren ideolojik çerçeve ile 12 yıllık AKP iktidarının yeniden tanımladığı hegemonik söylemin arasında cereyan ediyor.

Belli ki içinden şekillenip çıktığı İslamcı hareketin diliyle konuşan Erdoğan’ın, “Yeni Türkiye”si “İslami usuller” ile hareket edecek.

Bu “usuller” üzerinden halk ile kurduğu köprünün farkında olan Erdoğan, anayasadaki “tarafsız cumhurbaşkanlığı” tanımını “eski rejimin bir dayatması” olarak gösterip “başkanlık” için oy istiyor.

Kırmızı ışık ihlali” yapmakta ısrarlı yani!

ERDOĞAN’İN REJİMİ, ESKİ REJİM!

İhsanoğlu ise hem zekası ile hem de insanlığın ortak evrensel kurallarına sahiplenmesine karşın eski rejimi temsil ediyor görüntüsüne sahip. Herkesin yasalara uyması gerektiğine ilişkin küçük hatırlatmalar yapmakla, Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğini, seçilirse kendisinin de tarafsız olacağını dile getirmekle yetiniyor.

Ancak sesi o kadar zayıf çıkıyor ki Erdoğan’ın yürüttüğü kampanyanın hükümranlığı altında, duyulmuyor bile.

Neyse ki “Ekmek için Ekmeleddin” analojisini Fırıncılar Odası Başkanlığı adaylığı ile özdeşleştirenlere kişisel zekasıyla verdiği “Ekmek için Ekmeleddin, Lavaş için Mansur Yavaş, lahmacun için Demirtaş” cevabı ile sevimli hale dönüştürmeyi biliyor.

İhsanoğlu’nun da dikkat çektiği gibi, “Cumhurbaşkanı yol yapmaz, yol gösterir.”

Dile getirilen her talebin bölmek ve parçalamak üzere “dış mihrakların oyunu” olarak görüldüğü eski rejim ile Erdoğan’ın inşa ettiği “rejim” arasındaki “dil benzerliği”, şaşılacak derecede örtüşse de ortada bir ideolojik kuşatma olduğu muhakkak!

Erdoğan’ın kampanyaya Fatiha ile başlaması, İhsanoğlu’nun her Cuma bir camide boy göstermesi, bu ideolojik kuşatmanın işareti!

Bu ideolojik abluka dağıtılmadan Demirtaş’ın dile getirdiği “halk demokrasisi”nin karşılık bulması zor görünüyor.

Erdoğan eski rejime karşı bayrak açarak, kendisi gibi düşünmeyenlerin desteğini de aldı ama başından beri söylediğimiz gibi eski rejime dönük bütün memnuniyetsizlikleri kullanarak, yalnızca kendisi için “güllük gülistanlık” olan yeni bir rejimin temelini atmaktan başka bir iş yapmadı.

Kendisinin hareket alanını genişletmekten başka işe yaramayan Erdoğan’ın rejimi, hak ve özgürlüklere yönelik tehditler açısından eski rejime rahmet okutur nitelikte.

O halde Cumhurbaşkanlığı seçimini devlet otoritesinin hiç kimseyi tanımlamadığı, başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere bütün inanç ve etnik kimliklerin talep ve beklentilerinin karşılandığı, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü üzerindeki engellerin ortadan kaldırıldığı, devletin özgürlükçü laikliği ilke edindiği demokrasi mücadelesine dönüştürmek lazım.

Demokratik bir Türkiye’nin yolu, bütün dünyada kabul gören demokrasi kültürünün egemen olmasıyla mümkün hale gelebilir.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden gündeme gelen demokrasi kültürü için yürütülecek mücadelenin başarısı, halkın iradesine ipotek koyan yüzde 10 barajının simgesel olarak aşılmasını ve demokrasi kültürünü oluşturan insanlığın ortak evrensel dilinin hakim olmasına bağlıdır.

Halkın sürece katılımı konusunda Demirtaş’ın, halkın sürece katılımı konusundaki mesafeli tutumuna rağmen insanlığın evrensel demokratik ortak dilinin korunmasına ilişkin İhsanoğlu’nun vurgularını dikkate alıp sandığa gitmek, ister istemez Erdoğan’ı geriletecektir.

Erdoğan’ın kişisel iktidarına karşı önce birinci turda, sonra da ikinci turda bir Majıno Hattı kurmak, demokratik ve özgürlükçü bir Türkiye’nin geleceğini güvence altına almanın ilk şartıdır.

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..