Cumhurbaşkanlığı seçimi, demokrasi bilinci siyasetçi..

Bir ülke düşünün; seçmenin yarısı neredeyse oy hakkını kullanmıyor. Demokratik duyarlılıktan yoksun.

Sonuçta en mahir insanların bile şaşıracağı bir hesaplama yöntemi ile seçime katılanların yüzde otuz küsürünün oyunu alan siyasi parti büyük bir çoğunlukla iktidar oluyor.

Ancak görünen o ki bu süreç istikrar gibi gözüksede, gelecek için ülkenin eksenini değiştirecek yöne doğru hızla yol alıyor.

Devlet ve özel üniversitelerin rektörleri ile birlikte YÖK Başkanı Sayın Teziç belkide tarihsel bir sorumluluğu yerine getirerek kamuoyunu uyarıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin toplumsal mutabakat ile seçilmesi gerektiğinin altını çizerek hukuki açıklamalarda bulunuyor.

İktidar gücünü elinde tutanların siyasi hırslarının ve heseplarının uğruna toplumsal bütünlüğü, mutabakatı kurban etme gibi bir gaflet içinde olmaları tarihsel bir yanlış olur kanısındayım.

Ancak ülkemizin siyasi tarihi öyle hırs ve beklentilerine kapılmış siyasetçi örnekleri ile dolu ki, iyimser olmak için tek neden sıcak para ile tatlı kazanç elde eden uluslararası sermayenin satır aralarında Sayın Tayyip Edoğan'ın aday olmamasına yönelik önermeleri dikkat çekici geliyor.

AB ve ABD küresel güçlerini arkasına alan iktidar sahipleri, geldikleri siyasi iklimi de göz önüne alacak olursak, toplumsal mutabakat arayamayacakları değerlendirmesini de yapabiliriz.

Sonuçta her siyasetçi cumhurbaşkanı olarak siyaset sahnesindeki rolünü tamamlama hırsına kapılabilir rahatlıkla.

Demokrasiyi yeterince içselleştirmiş bir kültür hakim olsaydı bu gün çok farklı konuları tartışıyor veya paylaşıyor olurduk. Sayın Erdoğan değil de aynı konumda Sayın Baykal olsaydı bu gün bu tartışmaların yapılabileceğini düşünemiyorum. Doğrusu cumhuriyetin değerleri ile bir sorunu olmayan bir aday üzerinde bu tartışmalar yapılmazdı.

Bazı çevreler tarafından öne sürüldüğü gibi eşinin türbanlı olması bu tartışmaların odak noktası değil. Başbakanlık yapabiliyor ise türbanlı eş cumhurbaşkanlığına engel olarak öne sürülmemelidir.

Hangi taraftan bakarsak bakalım Sayın Erdoğan tüm koşulları zorlayacaktır. Çünkü " Beraber yürüdükleri bu yolda " daha girilecek çok kale var!

Yazıma başlarken belirttiğim seçim sonuçları , hesaplama yöntemleri, seçmenin neredeyse yarısının TBMM'de temsil edilmediği bir fotoğraf ortaya koymasaydı bu gün gerekli olan mutabakat zaten sağlanmış olurdu.

Sayın Tayyip Erdoğan bu güne kadar siyasi partiler yasasını, dokunulmazlıkları, ve seçim yasasını demokratik sonuçlar ortaya koyacak düzenlemeleri yapmış olsa idi genel bir destek bulabilirdi. Her liderin sahip olmak isteyeceği bir güç ile ülkenin demokratik açıdan alması gereken yolu AB rüzgarı ile yakalayacağı yanılgısına düşmüş, ancak Türkiyede AB'ye girilebilmesi konusunda seçmende pek inanç kalmamıştır.

Neredeyse beş yıllık iktidarın sonunda kendi tabanının beklentilerine bile yanıt verememiş, geçmiş siyasilere oluşan tepki oylarını alarak gelmiş olmasına rağmen farklı bir resim çizememiştir.