Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '14

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhurbaşkanlığı seçimi; zafer mi, hezimet mi?

Cumhurbaşkanlığı seçimi; zafer mi, hezimet mi?
 

Cumhurbaşkanlığı seçimi, ilk defa halkın oyu ile yapıldı. Sonuçlar kimine göre Erdoğan'ın büyük zaferi, kimine göre ise muhalefetin hezimeti, kimine göre ise sandığa gitmeyenlerin ülkeye ihaneti.

Elimizde yorum yapabileceğimiz rakamlar ve yüzdeler var:

- Propaganda sürecinde çok büyük adaletsizlikler sergilendi. Erdoğan devletin ve partisinin tüm olanaklarını kullandı. Başbakanlık'tan bile istifa etmedi. Devletin valisi, uçağı, uşağı, parası, medyası hep elindeydi. Seçim yarışı, Ussain Bolt ile benim 100 metre koşmamızı andırıyordu.

- Seçime katılım beklenildiği gibi düşük (%73) oldu. Yaklaşık 15 milyon seçmen oy kullanmadı. Yani dört seçmenden biri sandığa gitmedi. 

- 2011 Genel seçimlerinde 52 milyon 806 bin seçmenimiz vardı. Seçime katılım oranı %83 olmuştu. Bu seçimde AKP %49,83 oranla 21 milyon 399 bin oy almıştı.

- 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise seçmen sayısı 2011'e göre yaklaşık 3 milyon artarak 55 milyon 700 bin oldu. Bu artışa rağmen Erdoğan 20 milyon 550 bin civarında oy aldı.

- Erdoğan, oyları düşmesine rağmen düşük katılım oranından dolayı oy yüzdesini artırarak % 52'ye çıkardı. Aslında mevcut seçmenin (55 milyon 701 bin) %36,9'unun oyunu alarak maalesef Cumhurbaşkanı oldu.

- Mücbir sebepler dışında, protesto amacıyla sandığa gitmeyenler gerçekte Erdoğan'a oy vermiş oldular.

Sonuç olarak bir seçim yapıldı ve Erdoğan 12. Cumhurbaşkanı oldu. Bizim sistemimizde âdet olduğu üzere, 'aslında o değil, biz kazandık' gibi saçma laflar etmeyeceğim. Olan oldu. Zaten Anayasa değiştirilmeyip eski sistem olsaydı Erdoğan çok daha kolay Çankaya'ya çıkardı. Sandık millete verilmiş bir şanstı, ama iyi kullanılamadı.

AKP zihniyetini benimsemeyen ve desteklemeyen biri olarak bundan sonrası için ne yapacağımı merak edenlere Mustafa Kemal ATATÜRK'ten bir anı ile yazımı bitiriyorum:

23 Nisan 1920... Ankara’da büyük millet meclisi açılmıştır. Memleketin her tarafından birçok milletvekilleri gelmiştir. Bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı Ankara’da hiçbir şeyin olmadığını görünce, ümitsizliğe düşmüşlerdi. Bahsedilen ne Yeşilordu, ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu. Sadece, Mustafa Kemal...

...Bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki, memleketlerine dönmeye karar verdiler. Bunlar geri dönerlerse mecliste huzursuzluk olacağını anlayan Mustafa Kemal kürsüye çıktı. O gün pek heyecanlıydı. Milletvekillerine hitaben şu tarihi konuşmayı yaptı:

“İşittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. Herkes kararında özgürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatı ile buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta, hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde Elmadağ’ına çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim!...” (Falih Rıfkı Atay)

Ben Mustafa Kemal'in askeriyim.

İZMİR, 11 Ağustos 2014.

 
Toplam blog
: 159
: 1303
Kayıt tarihi
: 19.06.12
 
 

1963 yılında Balıkesir'in şirin ilçesi Erdek'te doğdum. Yüksek lisans eğitimimi Dokuz Eylül Ünive..