Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '07

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru

Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru
 

Biliyorsunuz bir ay'dan az bir zaman kala, Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Acaba Türkiye Cumhuriyetinin on birinci Cumhurbaşkanı kim olacak? Bugünlerde Ankara kulislerinde tartışılan konu; Başbakanın eşinin türbanlı olmasından kaynaklanmaktadır.

Atatürk, Kurtuluş Savasını kazandıktan sonra, Cumhuriyeti kurduğunda biliyordu ki, o zaman diğer ülkelere nazaran geri kalmışlığımızı ileriye götürebilmek için gereken yapılacaktı ve yapıldı. Neydi o yapılan. En önemlisi Arap harflerinden Latin harfe besine geçiz, kılık kıyafet reformu ve buna paralel olarak ta laikliği yönetim biçimine sokmak oldu.

O zamanlar kadınlarımız bu kadar hür değillerdi. Sokağa yalnız başlarına çıkamazlar, çıksalar bile istedikleri yerlere gidemezler ve de kimseler görmesin diye arka sokaklardan dolanırlardı. Üstelikte kara çarşafa bürünmek suretiyle o güzelim yüzlerini kapatıp kendilerini saklarlardı. Öyle ki gören kimse onları tanıyamazlardı. Zaten sokağa çıkan kadına kötü gözle bakarlardı. Atatürk bunları görüyordu. Bir yandan da geri kalmışlığı ve cehaleti ortadan kaldırıp kalkına bilmek, daha güçlü ülkelerin yanında kendimize yer bulabilmek için medeni memleketler seviyesine gelmek gerektiğini çok iyi biliyordu. Millet cahildi. Nüfusun yüzde doksandan fazlası okuma yazma bilmiyordu. Bu arada kızlarımızın da okula bile gitmezken biz cumhuriyeti kurmuştuk.

Cehaleti ortadan kaldırmamız, kalkınabilmemiz açısından gerekliydi. Bunun için de Atatürk kılık kıyafete önem verdi. Nasıl erkeklerin kıyafetleri üzerine başlarına giydiği fesi ortadan kaldırıp ‘’Arkadaşlar bundan böyle şapka giyeceğiz’’ dediyse, aynı şekilde kara çarşafı ortadan kaldırıp kadınlarımızın başlarını tamamen açıp medeni bir toplum yaratmıştır. Böylece kadınlarımız gereken değerini bulmuş eşleri ile birlikte sokakta yan yana yürümeye başlamışlardır.

Cumhuriyete kadar kadınlarımız ikinci sınıf muamelesi görüyorlardı. Onlara tanınan hak sıfırdı. Ama onlar her zorluklara rağmen Kurtuluş Savaşında savaş alanlarına cephane taşımış, askerlerin ayaklarına çarık dikmişlerdir. Hatta bir seferinde bir köyümüze basan Yunan askerine namusunu teslim etmeyip yanarak şehit düsen kızımız mevcuttur. Bence savaşta bile canını verecek kadar erkeğinin yanında yer alan bu kadınlarımıza ikinci sınıf muamelesi yapılmamalı ve onları topluma kazandırılıp gereken değer verilmelidir.

Pekiyi, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen seksen dört yıl zarfında ne değişmişti ki; yaptığımız tartışma neydi acaba? Görevi bu sene sona erecek olan cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in yerine seçilecek olan Cumhurbaşkanlığı için, eşinin türbanlı olan zatın seçilip seçilememesi miydi acaba? Çünkü bugünlerde yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçiminin en büyük adayı olan Başbakan Recep Tayip Erdoğan gösterilmektedir ve eşi de türbanlıdır.

Cumhuriyetimiz kurulduktan sonra evlenen Mustafa Kemal’in eşi Latife hanımda kara çarşaflıydı ama daha henüz o ana kadar kılık kıyafet devrimi olmamıştı. Kılık kıyafet devrimini gerçekleştirildikten sonra bugüne kadar hiçbir zaman cumhur başkanlarımızın eşleri kapalı yada türbanlı değillerdi.

Atatürk hayatı boyunca Türk milletini karanlıklardan kurtarıp yarınlarımızı aydınlatacak yolu gösterdi. Bizler bu yoldan ilerleyeceğimiz yerde maalesef yerimizde kaldık ve bir ilerleme kaydedemedik. Şimdi ise üzülerek görüyorum ki Atatürk cumhuriyetinde üst kademelerde görev alan milletin seçtiği yöneticiler, bizleri bu yoldan çıkartıp karanlık emellere doğru sürüklemektedirler. Bu da bazı kesimleri özellikle Atatürk’ün düşüncesine sahip onun gösterdiği aydınlık yoldan ilerlemek isteyen kesimi son derece rahatsız etmektedir. Dolayısıyla beni de rahatsız etmektedir.

"Türkiye cumhuriyetini bizler kurduk onu yaşatacak ve yüceltecek olan sizlersiniz’’ diyen Atatürk ne de güzel söylemiş, bu sözleri. Yalnızca Atatürkçüyüm demekle de kalkınma yolunda bir ilerleme kaydedemeyiz. Bizim burada yapacağımız tek şey yalnızca Atatürk’e sahip çıkmak olmamalı, onun fikirlerine, düşüncelerine sahiplenmeli, bize göstermiş olduğu yoldan hem de hiç durmadan yürüyüp, bizleri karanlık emellere sürükleyecek olanlara da gereken dersi vermek olmalıdır.

Aydınlık yarınlar bizim ve bizim olmalı. Unutulmamalı ki aydınlık yarınlara ulaşmak yalnızca Atatürk’ün çizdiği yoldan yürümekle mümkündür.

Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..