Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '10

 
Kategori
Eğitim
 

Cumhuriyet, ilköğretimde çizmiş olduğu hedefe ulaştı mı?

Yağmurlu bir Ankara günü. Kitapçıları dolaşıyorum. Mustafa Necati’yle ilgili kaynak arıyorum. Kitap, dergi, gazete, broşür, fotoğraf ne bulursam...

Vitrinlere, raflara bakıyorum. Bir şey göremiyorum. Umutsuzluğa kapılmıyorum.

Soruyorum:

— Mustafa Necati’yle ilgili kaynak arıyorum. Sizde onunla ilgili kitap var mı?

— Hangi Mustafa Necati?

Kitapçının bu sorusuna şaşırıyorum.

— Kaç tane Mustafa Necati var ki?

— Mustafa Necati Sepetçioğlu var. Mustafa Necati Karaer var. Dolu Mustafa Necati var...

Biraz mahcup oluyorum. Mustafa Necati, Millet Mektepleri’nin açıldığı 1 Ocak 1929 günü sonsuza göçtü, soyadı yasası 1934’te benimsendi, bu adamın soyadı mı olur demiyorum. Akrabalarının aldığı soyadını Mustafa Necati’nin adının arkasına ekliyorum:

— Mustafa Necati Uğural, diyorum aceleyle.

— O da kim ki?

— Geçmiş dönem Milli Eğitim Bakanlarından.

— Ben onu bilemedim. Onunla ilgili kitabım yok.

...

Aramalarımı sürdürüyorum.

Eski kitapçılarda birkaç kitap buluyorum.

Daha çoğunu bulmam gerek.

Milli Kütüphane’ye gidiyorum.

Bilgisayar sorgulaması yapıyorum. Yaklaşık iki yüz madde var.

Bunlardan doksan dolayında olanı Mustafa Necati Bursalı’yla, seksen dolayında olanı Mustafa Necati Sepetçioğlu’yla ilgili. Şu kadarı Mustafa Necati Karaer’in. Sadece dokuzu aradığım Mustafa Necati’yle ilgili.

Önceki yıllarda Mustafa Necati’yi anma toplantılarının birinde bu anekdotu da aktarmıştım. Konuşmanın sonunda, öğretmen okulunda kimi kitaplarını okuduğumuz Cavit Binbaşıoğlu mütevazı bir şekilde, çantası elinde yanıma gelip benzer bir çalışmayı yaptığını, ancak iki üç kaynak bulabildiğini söylemişti.

O günden sonra da araştırmamı sürdürdüm. Canlı kaynakları aradım. İlgili kişilerle konuştum, yazıştım. (2)

Mustafa Necati adı büyülü bir isim gibi. Bu adı duyan insanlar anında büyüleniyor, bir coşku seline kapılıyor, yardıma koşuyor.

Zaman zaman kendimle konuştum ama hiç pişman olmadım, hemen her aşamada, iyi ki böyle bir çalışmaya girdim dedim.

***

Mübadele, İmar-İskân, Adalet Vekilliklerinden, her iki bakanlıktaki önemli çalışmalarından sonra, en genç Maarif Vekili olur Mustafa Necati.

Daha 31 yaşındayken Millî Eğitim Bakanı olan Mustafa Necati, Türk Eğitim tarihinde derin izler bırakan önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Mustafa Necati, döneminde (20 Aralık 1925–1 Ocak 1929) çağdaş eğitim anlayışını getirmiş ve öğretmenlik mesleğine itibar kazandırmıştır.

Ankara, Gazi Orta Öğretmen Okulunun kuruluş hazırlıklarının yapıldığı günler. Mustafa Necati, maliye bakanına bu okuldan bahseder heyecanla. Maliye bakanı para olmadığını söyler, işi ertelemek ister. Eğitim sevdalısı Mustafa Necati bu durumu kabul edemez:

“Ben maarif vekiliyim, vazifem mektep açmaktır; yapamazsam ayrılırım, yapabilen gelir. Siz maliye vekilisiniz; vazifeniz buna para bulmaktır; bulamazsanız, siz ayrılırsınız, bulabilen gelir.” cevabını verir. (3)

TBMM’nin 6 Mayıs 1926 tarihli oturumunda Maarif Teşkilatına Dair Kanun görüşülür.

Burada Tunalı Hilmi Bey, genç maarif vekilini mürteci, irticakâr olmakla, gericilikle suçlar. Ana dil konusunda gerekli çalışmaların yapılmadığını söyler.

Maarif Vekili Mustafa Necati Bey’in bu konuşmaya cevabı anlamlı olduğu kadar da ibret doludur:

“Tunalı Hilmi Bey kardeşimiz samimi bir hisle sözlerini kürsü-i milletten ifade etmiş olmasaydı, cevabım başka türlü olurdu. Hayatımda irticakâr vaziyetim yoktur ve TBMM’de irticakâr hiçbir fert yer tutamaz. Bu itibarla samimi beyanatta bulunduklarından dolayı kendilerine fazla söz söylemek istemem. Fakat bir milletin lisanı ve dili lalettayin bir adamın emri ile keyfi ile doğrudan doğruya tashih edilemez ve ben bu kabil bir adam değilim. Lisan için encümen yaptık. Bu encümen tetkikat yapacak, uzun uzadıya tetkikatını ikmal edecek, arz olunacak.” (4)

Latin Harfleri konusu TBMM’nin 20 Mayıs 1928 günkü çalışmasında gündeme gelir. Mebus Hasan Fehmi Bey, beynelmilel harflerin ne zaman kabul edileceğini sorar.

Mustafa Necati, konunun incelendiğini, harfler meselesinin medeniyet âleminin kabul ettiği esaslar dâhilinde halledileceğini, bu konuda hükümetin suhuletle hareket ettiğini belirtir.

Latin Harflerine geçmek için hazırlıklar 1926 yılında Türkoloji Kongresinden sonra başlatılmış, Milli Eğitim Bakanlığınca gerekli çalışmalar yapılmıştır.

Bu kapsamda, 29 Mayıs 1928’de Dil Encümeni kurulmuştur. Bu encümen 9 Temmuz 1928 günü ittifakla Latin harflerine geçme konusunu benimsemiştir.

8.8.1928 günü akşamı da Mustafa Kemal Atatürk Latin Harflerinin kabul edildiğini açıklamıştır.

Millet Mektepleriyle ilgili hazırlıklar Mustafa Necati zamanında yapılmış, bu okullar 1.1.1929 günü açılmıştır.

Ne var ki aynı gün sonsuza göçen Mustafa Necati Millet Mekteplerinin açıldığını görememiştir.

Gönlü insan sevgisiyle dolu bu eğitim sevdalısı insanın hayatı çoğumuzun ders alması gereken erdemli davranışlarla bezelidir.

***

Mustafa Necati, vatansever, dürüst, çalışkan, yüreği insan sevgisiyle dolu biridir. Öyle ki savaşın yoğun olarak sürdüğü ateşli, ölüm kalım günlerinde bile, o ölümden yana değildir. Suçlu da olsa, insanları kazanmaya çalışır.

Sakarya Savaşı’ndan kaçan çok sayıda asker yakalanır, Mustafa Necati’nin başkanı olduğu ‹stiklal Mahkemesine getirilir. Yargılanırlar, hiç birinde pişmanlık belirtisi görülmez.

İdamlarına karar verilir.

Ne var ki, Mustafa Necati’nin gönlü çok sayıda memleket evladının asılmasına razı değildir. Şehrin ileri gelenleriyle görüşür. Bu hatırı sayılır insanlara, ertesi sabah idamların yapılacağı alana gidip, şefaat istemelerini, idamlıkların asılmaması için ricada bulunmalarını söyler. Kendisinin de onların isteğini kırmayacağını, oraya geleceğini ekler.

Sabahın erken saatlerinde, cepheden kaçan askerler köprü başına getirilir, idamlar için hazırlıklar başlar.

Öte yandan, şehrin ileri gelenleri tekbir getirerek mahkûmların olduğu alana gelir, asılma işleminin durdurulmasını, mahkeme başkanının oraya gelmesini talep ederler.

Görevliler gibi idamları izlemeye gelen halk da bu duruma çok şaşırır.

Bir süre sonra Mustafa Necati gelir, orada bulunan şehrin ileri gelenlerine ne istediklerini sorar.

Heyet, mahkûmların asılmamasını, yeniden yargılanmalarını ister.

Mustafa Necati bu isteği kabul eder. Asker kaçaklarına hitaben çok coşkulu bir konuşma yapar.

Orada bulunanların hepsi de çok duygulanır.

Mahkûmlar davul zurna eşliğinde cepheye gönderilir...

***

Bir öğretmen, bucak müdürünün köylülere baskı yapmasını kabullenemez, bu baskılara karşı çıkar.

Bucak müdürü öğretmeni kaymakama şikâyet eder.

Kaymakam, valiliğe yazı yazar, öğretmenin köylüleri kışkırttığını söyler.

Vali durumu ‹çişleri Bakanlığına bildirir. İçişleri Bakanı dosyayı Milli Eğitim Bakanına gönderir.

Genç Bakan Mustafa Necati durumu inceler. İçişleri Bakanlığına bir yazı yazar.

Bir daha böyle davranırsa valinin görevden alınmasını rica eder...

Mustafa Necati böylesine adaletsever ve çalışma arkadaşlarının, öğretmenlerin hakkını arayan biridir:

“Genel eğitim sorunlarında danışmasız hiçbir karar vermemek ve her zaman en genç öğretmenden en büyük üstatlara dek bütün meslektaşlarımızın görüşlerini toplamak temel ilkelerimizdendir.” (22 Nisan 1928) diyen Mustafa Necati, saygın, onurlu, çalışkan, yurtsever, aydın, Cumhuriyet öğretmenini yaratmıştır.

Ona göre, ülkedeki bütün öğretmen okulları bütün ülkenin okulu ve öğretmenler de bütün ülkenin öğretmenleridir: “Türkiye’nin muallimi bütün Türkiye’nin muallimidir. İzmir vilayetinin muallimi yoktur, Dersim’in muallimi yoktur, Trabzon’un muallimi yoktur. Türkiye’de çıkan muallim Türkiye’nin muallimidir.” (6)

Mustafa Necati’ye göre öğretmen çok okumalıdır. “Tüm Öğretmenlere Özel Mektubu”nda bunu şöyle anlatır: “Okuttuğundan çok okumayan bir öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir... Araştırma, irdelemeye düşkün, ak saçlı bir öğretmen sürgit genç ve dinçtir.”

Yüreği sevgi doludur ve yalnızdır o, kendini düşünmek yerine, bütün ülkeyi düşünür, bütün milletin aydınlanması, mutluluğu için çaba gösterir.

Hasta olduğu halde, özveriyle çalışır, Millet Mektepleri açılsın, yaygınlaşsın, okuma yazma seferberliği amacına ulaşsın diye geceli gündüzlü çırpınır. Her geçen gün okuma yazma bilenlerin sayısı artar.

Millet Mekteplerinin açıldığı gün, 1 Ocak 1929 günü, tedavisi geciken, hep savsaklanan apandisinin patlaması onu aldı bizlerden, götürdü.

Oysa onun sevdikleri vardı, bir de sayıları milyonlarla anlatılan onu sevenler.

Ruh olarak, örnek insan olarak o, hepimizin yüreğinde ve beyninde.

Uzun yıllar geçse de onun sesi kulaklarımızda:

“Bir gün Büyük Millet Meclisi karşısında, herhangi bir Milli Eğitim Bakanı zorunlu öğrenim çağında bulunan çocuklarımızın hepsini okutmakta olduğunu ve her köyde okul ve öğretmen bulunduğunu söylemek mutluluğuna kavuşursa, o zaman Cumhuriyet, ilköğretimde çizmiş olduğu hedefe ulaşmış olacaktır.”(6)

__________________

1) Mustafa Necati, 5 Temmuz 1928, Kastamonu.

2) Kendisi de Mustafa Necati’yle ilgili çalışmalar yapan, bu konuda peş peşe kitaplar yayımlayan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eski’yi burada özellikle anmam gerekiyor.

3) M. Rauf ‹nan, Mustafa Necati, s 18, T. ‹ş Bankası Yayını, Ankara, 1980.

4) TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt 25, Devre 2, ‹çtima Senesi: 3, Sayfa: 39–40) 5) 22.4.1926 günkü, meclis konuşması. TBMM Zabıt Ceridesi, C. XXIV, s 177. 6) TBMM, 22 Nisan 1928.

5) 22.4.1926 günkü, meclis konuşması. TBMM Zabıt Ceridesi, C. XXIV, s 177.

6) TBMM, 22 Nisan 1928.

 
Toplam blog
: 54
: 877
Kayıt tarihi
: 30.06.10
 
 

Kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. İletişim, medya sektöründe çalışıyorum... Yazmayı se..