Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '11

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhuriyet de ne? Kaldırın gitsin…

Cumhuriyet de ne? Kaldırın gitsin…
 

Birileri ülkemde kendini akıllı ve bütün milleti aptal sanıyor. Gerçi son referandumda aldıkları %58 oy onları bu düşüncelerinde haklı gibi gösteriyor ama kazın ayağı öyle değil. Mübarekler sanki Cumhuriyet yönetimi değil de düşmanı. Yoksa gerçekten öyleler mi? Tümü için aynı kararı vermek tabii ki yanlış olur ama her sabah medyaya hemde yandaş medyaya baktığımda bağımsızlığımızın, hürriyetimizin, demokrasimizin, cumhuriyetimizin adeta prinhaların (*) istilasına uğradığı hissine kapılıyoruz. 

İşte size bir inci daha. “Yalova Valisi Dursun Ali Şahin 19 Mayıs törenlerinde yapılan gösterilerin kaldırılmasını önerdi” Neymiş efendim, çocukların robot gibi kullanılması hoş değilmiş. Mustafa Kemal ve onun mirasına bu kadar hücum etmek hangi kelimelerle açıklanır bilemiyorum. Peki, kaldıralım ne yapalım? Yerine o aktiviteler kadar süre feto veya başka cemaatlerin toplantılarına sokalım, desem itiraz gelir mi bilemiyorum 

RTE kraliyetinin baskıları, veya gönüllülerin bilmemne yalamaları seçimler yaklaştıkça daha bir su yüzüne çıkıyor. Üç kuruş menfaat veya bir koltuk için insanların eski somya yayları gibi eğilip bükülmeleri, yamulmaları, yuttukları kendi boylarında yağdanlıklarla iktidar üst düzey yneticilerinin peşinde dilleri dışarıda, haramdan şişmiş koca göbeklerini sallayarak koşmaları mide bulandırıyor. 

Düşünüldüğünde ülkede gerçekten zaman kaybına sebep olan uygulamalar ve kurumlar var. Onların kaldırılmaları yerinde olabilir. Mesela; 

Anayasa mahkemesi,  

Yargıtay,  

Danıştay,  

Muhalefet partileri,  

MEB,  

TBMM,  

Bu liste daha çok uzatılabilir. 

Bütün bu kurumların varlığı ülkeye ve ülkeyi ortaçağın karanlığına götürmek için çabalayanlara zaman kaybettiriyor. Kaldıralım gitsin. 

Takiye ustaları, mehter yürüyüşü yapanlar, ülkeyi sürüklemeye çalıştıkları cahiliye dönemi için zaman zaman başarılı adımlar da atıyorlar. Ne dedi birisi? “Hazmettire hazmettire” Bu taktiği de sürekli uyguluyorlar. İşte türban konusu. Biri çıkıyor, yasaları hiçe sayıp bilmem ne sınavına türbanla girilir fetvası veriyor. Bu konu yüzünden nerede ise kapatılacak olan iktidar partisinden ses yok. Nerede ise zil takıp oynayacaklar. Mahkeme hayır diyor. 

Maksat insanların kafasını karıştırmak. 

“Türbanla girseler ne olur” noktasına getirmek. Bir yığın saf, aklı kısa insanda bu noktaya geldi bile. Bu zavallılara “Sarı öküz” hikayesini iyi okumalarını öneririm. Ne mi sarı öküz hikayesi? Buyurun okuyun. 

Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş. 

Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış. 

Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış: 

"Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım." 

Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz''ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış. Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk''u istemişler: 

"Gördünüz mü ne kadar barışseveriz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim." 

Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk''u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş. Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahaleye ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar. 

Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş. 

Boz Öküz, Benekli Öküz''ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli "Biz" demiş, "Sarı Öküz''ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı.." 

Sarı öküzü vermeyeceğiz. 

(*) : Prinha = Hep birden saldırıp büyük bir canlıyı bile dakikalar içinde bitiren canavar balıklar. 

İzmir. 2011-01-20 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..