Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '15

 
Kategori
Eğitim
 

Cumhuriyet Dönemi Eğitim Sistemi - 5: Cumhuriyetçi düşüncede eğitim ve öğretimin temel ilkeleri(3)

Cumhuriyet Dönemi Eğitim Sistemi - 5: Cumhuriyetçi düşüncede eğitim ve öğretimin temel ilkeleri(3)
 

Yaygın eğitimin en önemli zinciri "Millet Mektepleri"nden bir gürünüm...Yaşlı-genç her yurttaş bu okullarda eğitim ve öğrenim gördü.


"...NEDEN MEKTEPLERİN HEPSİNİ İSTANBUL'A, BURSA'YA YAPTILAR DA BİZİ EĞİTİMDEN YOKSUN BIRAKTILAR?" -- Milli Mücadele yılları(Tokat Milletvekili Mustafa Bey)

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE "YAYGIN EĞİTİM" İLKESİ...

Cumhuriyeti kuranların, eğitim ve öğretimde öngördüğü ilkelerden biri de, yukarıda belirttiğim gibi, Tokat Milletvekili Mustafa Bey'in yakınmalarından kaynaklanıyordu  adeta...

Çünkü, Cumhuriyet öncesi zamanda, eğitim ve öğretim faaliyetleri, ister geleneksel olsun ister Batı benzeri yenilikçi olsun, genelde İstanbul merkezli olmuştur...Bu nedenle de, Cumhuriyeti kuranlar, eğitimin ülkenin her tarafına yayılmasını, yalnızca İstanbul halkının değil; tüm Türkiye halkının bu nimetten yararlanmasını istemişlerdir.

1927 nüfus sayımına göre, 13.6 milyon kişinin yaşadığı Türkiye'de okur-yazar oranı %10.6 idi...1920 yılına döndüğümüzde bu oranın, ancak %2-3 kadardı...Ülkedeki toplam öğrenci sayısı, 358.548 olup, bunların mevcut nüfusa oranı ise, ancak %4.1' kadardı...Özellikle kadın nüfusun %98'i, --o günlerdeki deyiş ile--, "ümmi(okur-yazar olmayan)" idi...Görevdeki 12 bin kadar öğretmenin de, en iyimser tahminle 3-4 bini Muallim Mektebi, Sultani ve İdadi çıkışlı, diğerleri de medreselerden yetişme veya ilkokul öğrenimli idiler.(1)

Böyle bir eğitim tablosu içinde yapılması gereken ilk şey, eğitim ve öğretimi geniş kitlelere yaygınlaştırmak ve tüm ülke halkının eğitimden ve öğretimden geçirilmesinin sağlanmaktı...Özellikle köy ve mezra gibi kırsal kesimlerde, eğitimden yoksun kalmış geniş kitlelerin eğitilmesi çok önemliydi. Cumhuriyeti kuranların lideri, M. Kemal, 1 Mart 1924 günü Meclis'te yaptığı bir konuşmada, "Memleketteki maarif nurunun yayılmasını ve en derin köşelere kadar nüfuz etmesini bilhassa nazar ediyoruz"(2) diyerek, "yaygın eğitimin" önem ve gereğini dile getirmiştir.

Harf değişimi(x) okuma yazmayı kolaylaştıracak, eğitim ve öğretimi yaygınlaştıracak bir araç olarak görülmüş ve 1929 yılında ülkenin her tarafında açılan "millet mektepleri" --okul olmayan yerlerde kurs-- ile çok sayıda yetişkin yurttaşa okuma yazma öğretilerek, eğitim ve öğretimin bütün yurt sathına yayılması sağlanmıştır...15-45 yaş arasında okur-yazar olmayan kadın ve erkeklerin bu mekteplere ya da kurslara devamı zorunlu hale getirilmiştir(xx).

Eğitim Bakanlığı, bu mektepler ve kurslar için özel alfabeler, yalın ve iri yazılı okuma kitapları bastırmış; ayrıca mektepleri ve kursu bitirenlere öğrendiklerini unutmamaları için "halk gazeteleri" yayımlandı. Bu kitaplar ve gazeteler kurs-mektep öğrencilerine parasız verildi.

Bu mektep ve kurslarda, ilk beş yıl için içinde bir buçuk milyona yakın yetişkin okuma yazma öğrenmiştir.(3) 

Yaygın eğitimin uygulanmasında ordunun da büyük katkısı olmuştur. Orduya katılan her askere, eğitim faaliyetlerini takip edebilmesi için birkaç ay içinde okuma yazma öğretilmiştir...Ordu, şu anda da bu görevini yürütmektedir.

Yaygın eğitim ilkesi ile, Türkiye genelindeki okuma yazma oranı dikkat çekici bir şekilde yükselmiş; köylere kadar ulaşan eğitim çabalarından, ülkenin tek Darülfünunu'nu gerçek bir üniversite, çağdaş bir bilim ve araştırma yuvası haline getirilmesi için eğitimin her kademesinde ileriye dönük atılımlar gerçekleştirilmiştir.

Amaç, eğitim ve öğretimi kitlelere yayarken, bir yandan da durmaksızın ilerleyen dünyada, hızlanan bilim ve teknolojiye ayak uydurmak gerekir. Küçük bir duraklama, toplumu "bilgi çağının" arkasında bırakabilir. Eğitim ve öğretimin okullar ile sınırlı kalmaması, görsel, işitsel ve yazılı iletişim araçları ile desteklenerek yaşam boyu sürmesi de önemlidir.

Devam edecek..."Eğitimde birlik ilkesi" ilkesi ile....

cdenizkent

--------------------  :

(1) Nur Serter, 21.Yüzyıla Doğru İnsan Merkezli Eğitim, İstanbul: 1997, s.118

(2) M. Kemal Atatürk, Söylev ve Demeçler, Cilt-II,  Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 1989, s.245

(x) Harf değişim, o günlerde olduğu gibi, günümüzde de, kültür kesikliğine neden olduğu için eleştirilmiştir. Ancak, halkın ancak %2-3'ün okur-yazar olduğu bir ülkede, hangi yazı şekli öğretilirse öğretilsin bence fazla sorun yaratmaz...Kültür kesikliği de, günümüzde olduğu gibi, eski yazı ile yazılmış kitaplar yeni harflerle tercüme edilerek giderilebilir ve giderilmektedir.. Bunun dışında, üniversitelerde, "yüksek lisans ve doktora" eğitiminde Osmanlıca seçmeli ders olarak öğretilmektedir.

(xx) 1926 yılında genç bir kız olarak Bulgaristan'dan göçmen olarak gelen annem, Bulgaristan'da öğrendiği Latin harfleri ile okuma-yazma bildiği için, yerleştikleri köyde açılan yeni yazı öğretilen kursta, yardımcı öğretici olarak görevlendirilmiş...

(3)  Selim Sabit Aykut, Rakamlarla İktisadi ve İçtimai Türkiye, Cilt-VI'den, İlhan Başöz, Türkiye Cumhuriyeti'nde Eğitim ve Atatürk, İstanbul: 1995, s.129

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..