Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '16

 
Kategori
Güncel
 

Cumhuriyet Halk Partisi'nin günahı ne?

Her gün yeni bir güne başlamamıza rağmen ülkemizde konuştuklarımız ve gördüklerimiz pek değişmiyor. Ülkemizin ana gündemi “siyaset”! Yalnız siyasetimiz de gün geçtikçe dibe vurmakta.

3 yıldır PKK terör örgütüne göz yumulduğundan ötürü güçlenen örgüt, doğu ve güney doğu bölgelerimizde eylemsel aktifliğini devam ettirmekte. Hemen her gün güvenlik güçlerimiz ile PKK arasında cereyan eden yeni bir olayla güne başlamakta ve bu eylemler sonucunda, birçok güvenlik mensubumuzu yitirmekteyiz.

Türkiye’nin bir numaralı sorunu şuan için pekâlâ terördür. Tabii ki terörün yanında ülkemizin farklı sekmenlerde sorunları vakidir. Siyaset kurumu odaklı bakarsak en önemli sorunumuz, demokrasinin sesinin giderek “kısılmasıdır”. Demokratik yönetişimden artık gittikçe uzaklaşmaya başladığımızı belirtmemizin, hiçbir sakıncası yoktur.

Siyaset kurumu içinde bir kısır döngü yaşanmakta ve sürdürülen siyasî mekikler sonucunda, ülkemizin sorunlarına doğru düzgün çözümler üretilememektedir.

Yine, bir başka sorun ise, demokratik parlamenter rejimle ve rasyonel bir politikayla uyuşmayacak enstrümanların belirttiğimiz kavramlarla teyellenerek kullanılmasıdır. Siyaset içinde bizim gibi ülkelerin en çok mustarip olduğu husus: Kutsal dinî duygu ve değerlerinin politikaya “alet” edilmesidir. Yine, toplumumuzun “moral değerlerinin” de politikaya “alet” edilmesi, siyasetin yarışmacı bir düzlemden saparak, daha pragmatik bir düzlem üzerinde seyretmesine neden olmaktadır.

Türkiye’de siyasi partiler, hiçte eşit olmayan koşullar altında politika üretmeye çalışıyorlar. Her şeyden önce iktidar partisi, gücü tekelinde toplamasından ötürü, tüm devlet kurumları üzerinde artık yadsınamayacak kadar “kontrole” sahiptir. Tabii ki bu durum da, siyasetin mecrasından saparak eşit olmayan güçlerin mücadelesine vesile olmaktadır.

Ülkemizde demokrasinin doğru düzgün içselleştirilememiş olması, vatandaşlarımızın “demokratik olgunluğa” tam anlamıyla erişememiş olması, lümpen kesimlerin seçim ve karar aşamalarında gözle görünür biçimde “belirleyici” olmaları, sağlıklı bir siyaset üretilememesine de sebep olmaktadır.

* * *

Fakat bugün için en önemli problem, siyasetçilerin, vatandaşların/seçmenlerin dinî duygularını siyasete alet etmekten imtina etmemeleridir.

En son vaka gerçekten de siyasetimiz açısından düşündürücü ve düşündürücü olduğu kadar “vahim” bir durum arz etmektedir.

Bir şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun protesto edilmesi, önüne kurşun atılması, hem siyaseten hiç hoş olmamıştır; hem de içinde bulunulan merasimle uyuşmamıştır. Cenaze törenleri siyaset yapılacak bir yer değildir. Deminde ifade ettiğim gibi, kutsal din duygularının hiçte uygun olmayacak bir ortamda ve zamanda “kaşınması”, kitlelerin provoke edilmesi, bir siyasî parti genel başkanının güvenlik boyutuyla düşünüldüğünde hiçbir şekilde tasvip edilemeyecek bir saldırı ile muhatap kalması, demokrasimizin de siyasetimizin de çanına ot tıkamaktadır.

Her şeyden önce Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik bu hoş olmayan tutum, ülkemizin nereye sürükleneceğine de bir işarettir. Cenaze töreninde Sayın Kılıçdaroğlu’nun sanki cari dönemdeki terörden “sorumlu tutulmaya” çalışılması, tek kelimeyle terbiyesizlik ve büyük bir aymazlıktır.

PKK terör örgütüyle pazarlık masasına oturan Cumhuriyet Halk Partisi midir? Oslo’da yüksek düzeyli bir görüşmenin muhataplarından biri de CHP miydi? Oslo’ya MİT müsteşarını yollayan da mı CHP idi?

İlk başlarda “Kürt Sorunu” yoktur deyip, sonrada bu değerlendirmeden saparak, “Kürt Sorunu” temelli “Demokratik Açılım” ve kardeşlik projelerini hayata geçiren yine CHP miydi? Mudanya-İmralı arasında HDP’li vekillerle terör elebaşısı arasında mekik dokutturan da sanırım CHP idi? Türkiye’de “Habur rezaletine” imza atan peki kimdi? Dağdan terör örgütünün kıyafetleriyle gelip otobüs üzerinde karşılanan, daha sonra çadır mahkemelerinde yargılanıp “pişmanız” diyen militanları serbest bırakan da mı CHP idi?

Hiçbir mantık ve tutarlılık dayanağı olmayan CHP’yi suçlama ve karalama kampanyası, gündem saptırma ya da siyaset mühendisliğinden başka bir şey değildir. Tabii ki buna, doğru düzgün “birey ve yurttaş” olamamış lümpenler alet edilmekte ve bu kesim, siyasetin provoke edilmesi amacıyla kullanılmaktadır.    

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..