Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhuriyet nedir ?

Cumhuriyet nedir ?
 

“Cumhuriyet kelimesi Arapça kökten 18. yüzyılda Osmanlı Türkçesinde türetilmiş bir isimdir. Arapça CMHR kökü "bir araya toplanma, topluluk oluşturma", bu kökten türeyen cumhur ise "cemiyet, toplum, kamu" anlamına gelir. 18. yüzyıl Avrupa'sında monarşi ile yönetilmeyen Hollanda, İsviçre (ve 1789 Devrimi sonrasında Fransa) gibi ülkeleri tanımlayan Latince respublica Fransızca république sözcüğünün Türkçe çevirisi olarak benimsenmiştir.”

Cumhuriyet her şeyden önce bir devlet biçimi. Devlet biçimleri de siyasal iktidarın yapısı, siyasal rejimin niteliği ile belirlenir. İktidarın seçimle iş başına geldiği devlet biçiminin adı cumhuriyettir. Bunun karşıtı da halkın seçmediği tek bir kişinin yönettiği devlet biçimidir ki buna da (hükümdarlık) monarşi diyoruz. Bir birine temelde karşıt olan bu iki biçim arasında bir de üçüncü bir biçim vardır. Buda seçimle işbaşına gelmiş bir iktidar olduğu halde kralın yetkileri sınırlıda olsa var olduğu devlet biçimi yani meşrutiyet.

Bu kısa, özlü tanımlardan da anlaşılacağı gibi cumhuriyet güne ve insan mantığına çok daha uygun düşen bir biçim olarak öne çıkar. Ancak bu cumhuriyetin her alanda iyi olduğu anlamına gelmez. Cumhuriyet rejimlerinde kabul edilemeyecek uygulamaların veya iktidarın seçiminde kısıtlamaların olabileceğini tarihten ve dünyadaki örneklerinden biliyoruz. Baskıcı bir cumhuriyet olabileceği gibi çoğulcu demokratik bir cumhuriyete olabilir. Cumhuriyetin baskıcı veya demokratik bir cumhuriyet olması da onun özü ile yani devletin niteliği ile ilgilidir.

Anımsanacağı gibi cumhuriyeti tanımlarken bir devlet biçimi dedik. Bu biçimi belirleyen ise devletin özüdür. Bu durumda devletin ne olduğunu da açıklamak zorundayız. En yalın anlatımıyla “Devlet, insanların toplum yaşamında başvurdukları bir örgütlenme biçimidir. Bir aile, bir dernek, bir sendika, bir parti gibi... Böylece devlet, her şeyden önce sosyal bir gerçekliktir” (Devlet ve Demokrasi, Server Tanilli)

Devleti diğer sosyal kurumlardan ayıran ise devletin örgütlülük hacmi ve içinde ki büyük iş bölümü. En temel ayrıcı özelliği ise devletin diğer tüm kurumlardan farklı olarak bir yaptırım gücü kullanmasıdır. Yasalar, anayasa, polis, jandarma, asker, mahkemeler ve hapishaneleri ile yaptırım gücü olan büyük bir örgütlenmedir... Devletin tüm bu kurumlarının yapısı ve örgütlenme biçimi onun özünü belirler. Bu kurumların iç işlerliği, örgütlenme biçimi hukuku temel alan çoğulcu demokratik olabileceği gibi, baskıcı, belli kesimleri kollayan, kayıran olabilir. Cumhuriyet bir devlet biçimi olarak bu ana gövdeye giydirilmiş elbisedir. Bu elbisenin iyi durup durmaması, yakışıp yakışmaması. Gövdenin kendisiyle doğrudan ilgilidir.

Ancak şunu da hemen söylemeliyim. En kötü cumhuriyet bile, en iyi monarşiden iyidir. Devletin özü ne olursa olsun cumhuriyet biçimi altında o özü etkileme ve dönüştürme olanağımız bazen kısıtlıda olsa mevcuttur. Zira seçimlerin olması tek başına demokrasinin olması anlamına gelmese dahi özü ve biçimi etkileyen bir işlev görür. Bu etkileme bir monarşide pek de o kadar kolay değildir. İktidarın halkın oyları ile belirlenmesi devletin kurumlarının halkın taleplerine ve isteklerine sınırlıda olsa kulak vermesini sağlarken monarşilerde bu kulaklar hep sağırdır. Bu sözünü ettiğimiz durum en kötü cumhuriyetlerde böyle iken ileri demokratik cumhuriyetlerde çok daha halkın yararınadır.

Buraya kadar söylediklerimizin ışığında dönüp birde bizim cumhuriyetimize bakalım. Dünyadaki örnekleri ile kıyasladığımızda henüz çok genç bir cumhuriyete sahibiz. Böylesine genç bir cumhuriyetin elbette sorunları olacak ve var. Ama bütün sorunlarına rağmen bir monarşide olduğu gibi, bir kişinin insafı ve/veya hükümranlığı altına girmemizi haklı gösterecek mantıklı bir argüman bulmakta kolay değildir.

Şimdi bir adım daha ileri gidelim. Bütün bu sorunların yaşanmasında kendi payımızı da kabul etmeliyiz. Cumhuriyetin temel özelliği iktidarın halk tarafından seçiliyor olmasıdır. Halkın yönetime temsilcileri aracılığı ile katılması da diyebiliriz buna.

Seçimlere katılma sadece önümüze konan bir sandığa oy atmaktan ibaret değil. Daha anlaşılır bir ifade ile söyleyecek olursak: seçeceğimiz temsilcilerimiz aracılığı ile yönetime katılmaktır bu. Asıl görevde bu aşamada başlıyor. İşin en kolay yanı bir sandığa bir kağıt parçasını (seçim pusulasını) atmaktır. Ancak ondan sonra seçtiklerimizi denetleme yoluyla yönetimdeki payımızı genişletme olanağımız varken biz bu kısmı hep görmezden gelerek atlıyoruz. Oturup kendi seçtiklerimize yine kendimiz en olmadık eleştirileri yapmakla yetiniyoruz.

Bu aslında, kime kızdığımızın çok da belli olmadığı garip bir durumu işaret ediyor. Oy vererek temsil hakkimizi devir ettiğimiz kişiye mi kızıyoruz. Yoksa verdiğimiz oyun takipçisi olmadığımız için kendimize mı?

Hasan Kaya
www.hasankaya.com

 
Toplam blog
: 65
: 1019
Kayıt tarihi
: 11.09.09
 
 

Mart 1959 Erzincan doğumlu, İzmir de yaşıyor.. ..