Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

Cumhuriyet tarihinin siyasi krizleri

Cumhuriyet tarihinin siyasi krizleri
 

Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca siyasi anlaşmazlıklar ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğazdan çıkmasını daha da zorlaştırmış yada ekonomik dar boğaza sürüklemiştir. Baktığımızda çoğunun incir çekirdeğini doldurmayacak durumlardan çıktığını görüyoruz ve bu siyasi tartışmaların piyasalarda olumsuz etkileri büyük olmuştur. Günümüzde ülke içindeki siyasi krizlere piyasalar duyarsız kalmaktadır, doğrusuda budur. Burada küreselleşmenin rolü büyük görünüyor.

Cumhuriyet tarihindeki ilk siyasi kriz: Cumhurbaşkanı Atatürk ile Başbakan İsmet İnönü arasında olmuştur. Atatürk İnönü’nün uyguladığı devletçilik siyasetinin başarılı olacağından kuşkuluydu. 17 eylül 1937 de Çankaya Köşkündeki akşam yemeği sırasında bakanların önünde sert bir şekilde tartıştılar ve Atatürk İnönü’nün istifasını istedi. 21 eylül de İnönü izin aldı ve yerine Calal Bayar vekalaten getirildi. Krizin sonucunda 25 Ekimde İnönü istif a etti.

Atama Krizi: Atama krizi 6. Cumhur başkanı Fahri Korutürk ile dönemin başbakanı Demirel arasında yaşanmıştır. K.K.K’lığı için iki aday vardı Orgeneral Adnan Ersöz ve Orgeneral Ali Fethi Esener. Seçilecek K.K.Komutanı bir süre sonra genel kurmay başkanlığına yükselecekti. Silahlı Kuvvetler'in tercihi Ersöz'dü. Demirel ‘in adayı Ali Fethi esener di. Esenerin kara kuvvetleri komutanlığı için bakanlar kurulu kararanamesi hazırlandı. Adalet Partisi'nin Savunma Bakanı Sadettin Bilgiç, kararnameyi alıp İstanbul'a gitti. Cumhurbaşkanı'na, kararnameyi onaylamazsa hükümetin istifa edeceğini söyledi. Korutürk cevap olarak;Ben de istifa ederim, Cumhurbaşkanlığı bunalımı olur.“ dedi. Ersöz'de ısrar eden Korutürk, Esener'in atanmasına ilişkin kararnameyi imzalamadı. Bu inatlaşma 30 Ağustos tarihine kadar sürünce, hem Ersöz hem de Esener, görev süreleri dolduğu için emekliye ayrıldı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na Ege Ordu Komutanı Orgeneral Kenan Evren atandı.

AKBULUT ve ÖZAL’ın küçük krizleri:Özal çankayaya çıktığında başbakan olan Yıldırım Akbulut ile kriz boyutlarına ulaşmasada sert düştükleri oldu. Özellikle Körfez savaşı ve Zonguldak maden işcileri grevi sırasında ters düştüler. Özal ANAP lı milletvekilleri ile yaptığı bir toplantıda Akbulut için savaş konusunda çekimser kaldığından dolayı”bacakları titriyor” diye eleştirmiştir. Akbulut, Başbakanlığı döneminde Özal'ın bazı kararnameleri imzalamadığını, ancak kendisinin bunları kamuoyuna yansıtmadığını da söyledi.

ÖZAL- DEMİREL GERGİNLİKLERİ: Özal’ın köşke çıkması ve Demirel ‘in muhtemel başbakan olması ile ilgili konuşmalar sırasında dahi gerginlik had safhadaydı ve krizlerin daha da hızlandığı bir döneme başlamış olduk. İlk olarak Ozal rest çekti: ‘‘Seçimi kazanır da Çankaya'ya çıkmazsa Meclis'i feshedip 45 gün içinde yeniden seçime giderim.’’ Demirel’den Köşk'e aynı gün karşılık geldi: ‘‘Ben Çankaya'ya çıkmam, Çankaya aşağı iner. Özal'dan görev almam.’’ Bu inatlaşmalar Özal’ın cumhur başkanlığının yasal olmadığı iddalarına kadar vardırıldı.Demirel seçimden 1. Parti olarak çıktı. Köşke çıkmam diyenDemirel”‘Keşke hislerimle hareket edecek serbestiye sahip olsaydım. Köşk'e çıkmam formalite. Bize görevi millet verdi.’’ Dedi ve köşke çıktı. Özal görüştüğü ANAP milletvekillerine, ‘‘Çok fazla güce sahipsiniz. Bunu iyi kullanın. Biraz daha bastırın’’ Özal'ın bu görüşmelerde ‘‘Bakanları düşürün’’ talimatı vermesi krizi daha da doruğa çıkardı. Ardından bakanları Köşk'e çağıran Özal'a sinirlenen Demirel sert çıktı‘‘Çankaya'ya gideni görevden alırım.’’ Bu restleşmenin ardından hiçbir bakan Köşk'e çıkmadı. Özal birçok kararnameyi imzalamadı ve bir çoğunuda geri çevirdi. Bu durum karşısında Demirel “ben Çankayanın memuru değilim ve olmam diyerek konuştu ve İnönü’de onu destekledi. Özal Cumhurbaşkanı değil de başkanlık dönemindeymiş gibi hareket ediyordu. 1992 yılında koalisyon ortakları Özalın KHK ve Bakanlar kurulu karalarını değiştirmek için yasa hazırlığına gittiler. Özal kararnameyi onaylamadı ve kriz dahada arttı. Koalisyon ortakları yeni yıl resepsiyonuna katılmadı.Demirel mektup yazarak kararnameyi neden imzalamadığını sordu. Özal mektubu geri gönderdi.Demirel sert bir üslupla yanıt verdi”iadeli tahhütlü geri gider” Özal ve demirelin çatışmaları hat safhaya ulaştı öyleki Özal Demirel’i kendisini ”gaflet ve delalet içinde bulunmakla suçlaması üzerine 13m ilyon TL manevi tazminat davası açtı ve tarihte bir ilke imza atarak Başbakana tazminat davası açıp mahkum ettiren ilk cumhurbaşkan olarak geçti. Kavgaları dış politika sorunlarında da devam ediyordu Nahcivan ile ilglili özal ve muhalefet liderleri müdahalede bulunmayı savunurken Demirel sert bir tepki ile ”istiyorlarsa gidip savaşsınlar tutan yok “dedi. Hükümet bu tartışmaların arasında atamalarda Özal'ı devre dışı bırakan tasarıyı Meclis'ten geçirdikten ve Bakanlar Kurulu kararnamelerinde Özal'ın imza yetkisini kaldıran bir yasa hazırlığına başladı.Özal da hükümet ile restleşmesini son ana kadar hiç bırakmadı ve ölümünden yaklaşık 1.5 ay öncesinde Başbakanlığa giderek Demirel hükümeti'nin Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti.

ERKEK OLSAYDIN SENİ CAMDAN ATARDIM : 1995 yılında “savaşta bile böyle enflasyon olmadı” diyen Demirel hükümeti eleştirmeye başladı. Cumhurbaşkanı'nın seçimleri yenileme yetkisi istemesinin ardından hükümetin bozulması halinde Demirel'in Başbakanlık için yeniden Çiller'i görevlendirip görevlendirmeyeceği tartışmaları artmaya başladığı anda Çiller’in yakın bir kurmayı “Bunu Evren bile yapmadı Demirel de yapamaz”derken Demirel kendileri için yapılan baba kız yakıştırmalarına da gönderme yaparak”İktidar kavgası ne baba tanır ne oğul”demiştir. Bir süreliğine yatışan ortamı Demirel “Çiller, hükümetin altında kaldı” diyerek tekrar alevlendirmiştir. Cumhurbaşkanı Demirel ve Cindoruk’u kastederek ‘‘Eski kapılar kapandı, Allahtan başka kimseye diyet borcum yok’’ dedi. Çiller ve RP genel başkanı Erbakan’ın yeraldığı Refahyol ile Demirel ve askerler hiç anlaşamadı. Askerlerin Mart 1997'de hükümetten yapılmasını istediği 20 maddelik liste MGK'da yumuşatılarak kabul edildi. Ancak Erbakan bu kararları imzalamamak için beş gün direndi. Hükümet krizi haziran ayına kadar devam etti ve sonucunda Çiller ile Erbakan Başbakanlığı değişmek konusunda karara vardılar. Ancak Demirel Çiller’e” Anayasa'da başbakanlığın devri tanımının ve işleminin mevcut olmadığını söyledi.’’ 54. hükümetin istifası ile Erbakan görevi Çillere vermesini istedi.Demirel’in yanıtı sert oldu‘‘Bana hükümet empoze edemezsiniz’’ Çiller Demirel ile görevin kendisine verilmesini konusunda ısrarcı konuşmalar yaptı ve Demirel “seçim yasasında değişiklik yapamam” diyerek cevapladı. Çiller ısrarla görevi bana vereceğinizi açıklayın diyordu. Ortam iyice gerilmeye başladı anda Çiller’in ağzından görevin kendisine verilmemesi durumunda, Demirel’in cumhurbaşkanlığı sürecini tartışmaya açtıracaklarını belirten sözcükler döküldü. Demirel bunu tehdit olarak algıladı ve bakın Tansu Hanım eğer erkek olsaydın, seni şu camdan dışarı atardım. Şimdi dışarı çık “diyerek son noktayı koydu. Demirel görevi Çillere vermedi ve Ankara Refahsız bir hükümet için çalışmalara başlandı ve Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında DSP ve DTP'den oluşan Anasol-D hükümeti kuruldu

ELDEN KAYAN ANAYASA KİTAPÇIĞI VE “NANÖR KEDİ” : 19 şubat 2001 tarihinde MGK toplantısında Sezer, Anayasa'yı havaya kaldırarak “Denetimin denetimi bal gibi olur. İşte Anayasa, Anayasayı bilmiyorsunuz' diyerek elinde tuttuğu Anayasa'yı Ecevit'e bakarak, masaya doğru fırlattı. Bu tavır üzerine önce Ecevit, sonra da Yılmaz toplantıyı terk ettiler. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan Anayasa'yı aldı ve Sezer'in bulunduğu yöne doğru aynı yöntemle fırlattı. Özkan'ın salondan çıkarken söylediği "nankör kedi" sözü siyaset tarihine geçti. Tarihe geçen sadece “Nankör kedi” sözü değil Anayasa kitapçığı fırlatma krizi de tarihte yerini alırken IMF raporlarında dahi bu ad ile yer aldı. Kitap fırlatmaya maal edilen çok ciddi bir ekonomik kriz tarihte kara çarşamba olarak yerini alan 21 şubat ta piyasaların altüst olması ile kendini gösterdi 2001 krizi , Anayasa kitapçığı krizi, Ecevit krizi ne derseniz deyin sonuçları ağır olan bir kriz yaşandı. AKP DÖNEMİ

KRİZLERİ 2002Yasaklı genel başkanın seçilememesi; AKP iktidarının ilk krizi genel başkanlarının yasaklı olması nedeni ile seçilememesi olmuştur. Anayasa maddesi değiştirildi ancak Sezer ilk önce yasayı “kişiye özel” diyerek veto etti ancak sonra kabul etti . Yasadaki değişiklik ve Siirtte yapılan seçimlerin iptal edilmesiyle bu kriz aşılmıştır. 2007 Cumhurbaşkanı krizi :Erdoğan Sezerin görev süresinin dolması üzerine “Adayımız kardeşim Abdullah Gül’dür” demesi ile ikinci kriz başladı. Yargıtay başsavcısı (şimdinin Ergenekon sanıkları arasında)Anayasaya göre Cumhurbaşkanı seçme sayısı 367 dir dedi. Oylamaya Erkan Mumcu , DYP ve CHP’ nin katılmaması ile çoğunluk sağlanamadı. 357 oyla yapılan seçimleri CHP Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. 27 Nisan tarihinde 'muhtıra' verildi. Anayasa Mahkemesi, 3 gün sonra, 367 gerekçesiyle mecliste yapılan oylamayı iptal etti. 22 Temmuz tarihinde seçim yapılması kararı alındı.Seçim sonrası AKP %47 oy alarak mecliste %60 çoğunluğa sahip oldu ve MHP’ nin desteğiyle Gül’ün Köşke çıkmasını sağladı. Kapatma davası: Yargıtay Cumhuriyet baş savcısı Abdurrahman Yalçınkaya 15 Mart 2008 tarihinde 'laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu' gerekçesiyle AKP hakkında kapatma davası açarak, Gül ve Erdoğan da dahil 71 AKP'li için siyasi yasak istedi. Anayasa Mahkemesi 4 ay sonra, 30 Temmuz 2008 tarihinde AKP hakkındaki kararını verdi. AKP'nin 'laikliğe aykırı fiillerin odağı' olduğunu belirtmesine rağmen sadece Hazine'den verilen yardımın bir miktarının kesilmesi kararını verdi.

Türban, Katsayı, yargı, darbe iddiaları : Türban AKP hükümetinin üzerinde ısrarla durduğu ve gündemi çok meşgul eden bir konu türban konusunda İstediği düzenleme 6 haziran 2008 de iptal edildi. İmam Hatiplerin önünü açtığı belirtilen YÖK'ün üniversite girişlerindeki katsayı düzenlemesi ise Aralık 2009, ocak ve şubat aylarında 3 kez Danıştay tarafından iptal edildi. Konu henüz çözülmüş değil. Erzincan Cumhuriyet Savcısı'nın gözaltına alınıp tutuklanması ve HSYK' nin Erzurum savcılarını görevden alması, yargıda yetki krizine neden oldu.Eski ordu mensuplarına yapılan operasyon ile bu kez hükümet ve ordu arasında kriz yaşandı.

 
Toplam blog
: 44
: 1082
Kayıt tarihi
: 03.07.07
 
 

Seyahat etmeyi, doğada yürüyüş yapmayı, yazmayı, çizmeyi, boyamayı, fotoğraf çekmeyi, annemin yap..