Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
Felsefe
 

Cumhuriyet ve demokrasi - 4

Cumhuriyet ve demokrasi - 4
 

İnsan vicdanını bir önceki bölümde akıl, alim, irfan ve idrak oluştuğunu yazıp söylemiştik.

Onun için bu görev ve sorumluluğu yerine getiren sistem içindeki insanların vicdani değerleri oluşturmadaki hata, eksik ve noksanlıkları da her an bu sisteme zarar verip çıkmaza sokabileceği düşünülmelidir.

Çünkü yargı denilen bağımsız mahkemeler anayasal çerçevede oluşturularak görevlerini millet adına yaparken her şeye rağmen bağımsız hareket ederler. Kararlarında öncelikle yasalara, daha sonrada vicdani sorumluluk taşırlar.

Dolayısıyla her şey sonunda insan vicdanına dayanan sistem, temelde insana dayalı işlev kazandığından demek ki, her şeyden önce milleti oluşturan bireylerin bu işe uyum sağlayabilmeleri için eğitilmeleri gerekir. Yoksa, vatandaşın vicdani duyguları gelişmez. Vicdan, insanın özünü oluşturur. Onun için vicdan; insan benliğinde öğretmeni Tanrı olan tek ilahi okuldur. Onun için bu bağlamda yetiştirilip eğitilmeyen, geliştirilip olgunlaştırılmayan vicdanlarda vatandaşın hak ve hukuku adil bir şekilde korunmaz. Eğitilip olgunlaştırılmamış vicdanlar her zaman için Acze düşerek zaaf yaratırlar. Onun için tüm yasal sistemler demokrasi içinde kurulup oluşturulmayınca vatandaşın hakkı, hukuku tam anlam ve manasıyla korunup kollanmaz. Onun için toplum yada devlet millet için oluşturulup var edilir. Millet de devleti için oluşturulup var edilir. Aksi takdirde ne devlet ne de millet var olur. Demek ki, her şey sonunda bireyin hak ve hukukunun korunup kollanmasına, geliştirilip olgunlaştırılmasına yönelik oluşturulmaktadır.

Aynı topraklar üzerindeki kurulu devlette, bir bayrak altında yaşayan insanların hepsi devlet millet misalinde olduğu gibi birbirinin varlığına, yaşam hakkına saygı duymalılar ki, kendi varlıklarını sürdürürlerken oluşturdukları millete bağlı devlette varlığını sürdürebilsin.

Devlet kendi varlığını sürdürürken aynı zamanda kendi milletini oluşturan bireylerin de varlıklarının devamına yönelik hak ve hukuklarının korunup kollanmasına eşit seviyede yaklaşıp çalışıp hizmet etmeli ki, fert olarak vatandaş devletine güvensin. Bu güven duygusuyla yaşarlarken de her bir birey, devletine sadık vatandaşlar olarak insanca yaşayabilsinler.

İşte insan denilen bireyinde, milletinde, devletinde huzur bulup huzur içinde yaşayabileceği tek sistem bu şekilde oluşturulmuş olan demokrasi denilen dünyadaki demokratik sistem böyle oluşturulup bu şekilde çalışmalıdır, diye düşünüyorum. Çünkü insan kendine değer verildiğini öğrendiğinde kendi de ister istemez kendine değer verene değer verir. Değer verdiren sistemi de mutlaka zamanla öğrenir.

Onun için insanlar, insanca yaşamayı öğrendiklerinde demokrat olmayı da öğrenirler. Çünkü demokrasi seçilen bir yaşamın, yaşama biçimini oluşturan hayat felsefesidir. Demokratlıkta bu felsefenin yaşarken hayata geçirilme biçimidir. Yani Demokrasiyi içselleştirmekte demokratlıktır. Onun için insanlar demokrasiyi bu şekilde doğru anlayıp, doğru yaşayıp yaşatabilirlerse. Demokrat insanların yaşadıkları bir toplumda diğer insanların demokratik sisteme uyum sağlayıp yaşamaları elbette çok daha kolay olur.

Bu şekildeki bir sistem ancak çok iyi eğitilmiş bir halkla oluşturulur. Onun için halkın okur yazar olması. Okur yazar olanların seviyelerinin yükseltilmesi. Bunlar arasından bir çoklarının düşünüp akledenlerden olması. Hatta bu yetmez bunların bir çoklarının da bu işe gönül verip lokomotif olarak öncülük etmeleri gerekir. Bu şekilde oluşup muntazam çalışan bir toplum sistemi elbette zaman ister.

Yoksa, o da bizim ki gibi, kör topal çalışan bir demokratik sisteme dönüşür. Adına da demokrasi denmez. Çünkü demokrasinin adına uygun demokratik sistem daha henüz ülkemizde oluşmamıştır. Ona gönül veren vatandaşlarda daha henüz o yeterliliğe, o seviyeye ulaşamadıklarından oluşturulup uygulanan sistemde henüz istenilen seviye ve ölçüde demokratik değildir.

Sistem demokratik olmadığında ister istemez toplumda güven duygusu oluşmaz. Aksine sürekli bozulur. Bozulma çürümüşlüğü getirir. Çürümüşlük ise çalışan sistemi çalışmaz hale getirir. Sonunda da sistemi iyice bozar. Bozulan sistemde insanlar güçleri oranında diledikleri gibi yaşamaya çalışırlar.

Sonunda da bal tutan parmağını yalara ve talana dönüşür. Dirlik düzen bozulur. Huzur kaçar. Yönetim zorlaşır. Sistem kendini koruyup kollayamaz bir hale gelir. Yaşam zorlaşır. Özgürlükler kısıtlanır. Üretim azalır. Halk ahlaki ve ekonomik yönden iyice zayıflayıp çökmeye başlar. Böyle bir milletin oluşturduğu devlette her geçen gün dünya milletleri arasındaki saygınlığını ve gücünü kaybeder.

Onun için demokrasi denilen demokratik sistem; toplum içindeki herkesin birbirinden haberdar olup, ortak yaşantıda sorumlu tutulduğu bir sistemdir O nedenle de demokrasi; herkesin birbirinin varlığına ve yaşam hakkına saygı duyup varlıklarının korunup yaşatılması yönünde herkes birbirine karşı en az kendi varlığının korunup kollanması derecesinde kollanmasına yönelik gösterdiği hassasiyeti birlikte yaşadıklarına da göstermek zorundadır. sorumludur. Sistemin yaşaması doğal olarak bunu gerektirir.

Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse, demokrasi; birlikte yaşam kültürüdür. Bu kültür içinde yaşarken başkaları benim varlığımdan, benim de başkalarının varlığından haberdar olup birbirimizin varlığını koruyup kollamamıza yönelik ülke içinde ortak, uzlaşıyla oluşturulmuş demokratik bir sistemin adıdır. Bu sistem toplum içinde hakça uygulandığında herkesi bir görür. Eşit yapar. Yani seni, beni, onu bir görüp, bir yapar. Hakta, hukukta eşitliği sağlar. Çünkü bu rejimin gayesi birliği beraberliği sağlayarak insanları bir araya getirip bir arada tutmaktır. İnsanları birbirine yaklaştırmak. Yaklaştırırken dengeli bir birlikteliği sağlayıp kaynaştırmak. Birleşip kaynaşmanın nicelik ve niteliklerini artırmak. Bunun için iletişim ve haberleşmede açık ve şeffaf olmayı sağlamak. Bu rejimin yaşayıp yaşatılmasında en önemli faktörleri oluşturur.

Bunlar bu rejimin olmazsa olmazlarıdır. Onun için demokrasi; akıl, ilim, irfan işidir. O nedenle de demokrasi, karanlıklardan kaçınıp sakınarak hep aydınlıkta yüz akıyla utanıp sıkılmadan toplumla birlikte yaşayanların rejimidir. Demokrasi, toplum içinde toplumla birlikte yaşarken hakkı hukuku gözeterek toplum önünde aydınlıkta korkusuzca yaşayanların rejimidir. Haktan yana hakkı savunurken, hak yanında kendini unutup halkın yanında olmayı bilenlerin rejimidir.

Dolayısıyla demokrasi; İnsanlığın, insan olma yolundaki önceliği, insanlığa, insan olma yolundaki kendi benliğine yönelik olgunlaşma borcudur. Onun için insan olma yolundaki Allah’a karşı verilmiş en büyük söz. En büyük samimiyet testidir. Çünkü demokrasi; Akla dayalı ilim ve irfanla yaşarken, yaşanılan hayatı anlayıp kavramak için neden, niçin yaratılıp var edildiğini düşünüp akledip bilme işidir. Başta insanın kendisi olmak üzere tüm yaratılmışları tanıyıp sevme işidir. Sevgiye bağlı olarak yaratılıp var edilmiş olan tüm varlıklara karşı sevecenlik içinde yaklaşırken hoşgörülü olma işidir. Muhabbet işidir. Allah’a yakınlığından ve muhabbetinden dolayı insana ne denli değer verilip kadrinin kıymetinin bilinmesi işidir. Dolayısıyla demokrasi, kalbe bağlı vicdan işidir.

Onun için demokrasi; insanı insana yaklaştıran, yaklaştırırken birlikte yaşamalarını sağlayıp kolaylaştıracak olan, (hatta iç içe yaşanılan doğal hayat içindeki tüm varlıkların) hak ve hukuklarının karşılıklı korunmasına yönelik toplum uzlaşısıyla, ortak olarak oluşturulup hazırlanıp düzenlenmiş kanaat rejimin adıdır. Onun için halkın ve halkın içinden seçilen yöneticilerin birbirine karşı olan güven duygularına dayalı oluşturulmuş istikrarı sağlayıcı rejimin adıdır.

Sevgi ve saygılarımla.

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 322
: 1004
Kayıt tarihi
: 08.03.08
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. Lise mezunuyum. Kamuda çalışıyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Ken..