Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '17

 
Kategori
Eğitim
 

Cumhuriyet Yönetimi, Osmanlı Okullaşma Seviyesine 1950’lerde Ulaştı."Hadi Canım Çok Uçmuşsun!"(4)

Cumhuriyet Yönetimi, Osmanlı Okullaşma Seviyesine 1950’lerde Ulaştı."Hadi Canım Çok Uçmuşsun!"(4)
 

Bakmak için "iki göz"; görmek için gözün yanında basiret (Akıl gözü) de gerekmektedir.


Alfabeyi değiştirdik. Peki, yeni harflerle okuyacak kitap nerede ? Bunun cevabını bilenler, bilmeyenlere anlatabilirler mi ?

Artık Osmanlı Eğitim Sistemi’ni rakamlara dökerek anlatmaya ve anlatarak da Matmazel Esmeralda’ya olan vefâ borcumuzu ödemeye başlayabiliriz.

Öncelikle yukarıdaki soruya cevap arayanlara (yardım) için ilginç bir belgeyi aktaralım :

Kaynak: 15 Şubat 1929 Cumhuriyet Gazetesi, 3.sayfasında yayınlanan haber.

Bu haber, günümüz Türkçesi ile aşağıda verilmektedir :

"Yeni Türk Harfleri

Bir Fransız Gazetesi Övgüyle Bahsediyor

L’Oeuvre gazetesi, Türk alfabesinin değiştirilmesinden bahsederek yayınladığı bir makalede, bu reformun, saygı uyandıran ve şiddetli siyasal devrimlerin daima en önemli memleketlerin hayatında ortaya çıktığını hatırlatan büyük bir eser olduğunu yazmaktadır.

L’Oeuvre diyor ki : “Bu reformun en önemli yararı, eğitimin gelişmesi ve Türkiye ile dünyanın diğer kısmı arasında, Arap alfabesinin yükselttiği engelin yıkılması olacaktır. Bu reform Gazi Hazretleri’nin (Mustafa Kemal’in), dedikleri gibi insanlık tarihinde Türkiye’ye şanlı bir yer edinmesini hedefleyen hareketinin bir parçasıdır. Memleketi geçmişe, hem de sıkı sıkıya bağlayan bağları büyük bir azim ile kopartan iktidar partisi (C.H.P.), her reform işine kesin bir karar ve güzel bir görüşle girişiyor.”

L’Oeuvre gazetesi, dilin yenilenmesinin en önemli aşamalarından biri olan Türkiye’nin ihyası (canlandırılması) eserinde, iktidar partisine (C.H.P.) başarılar dilemektedir."

Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemindeki Eğitim ve Okullaşma çalışmalarının rakamsal dökümü

Osmanlı Eğitim çalışmaları: (*)

“…taşra (önemli şehirlerin dışında kalan yerleşim alanlarındaki) ilk öğretimin üç ana meselesi (olan bina, öğretmen ve program) komisyonca ele alınmıştır. Fakat daha ilerideki yıllarda, aynı konuların üzerinde yeniden durulması, komisyon kararlarının tam anlamıyla uygulanamadığını göstermektedir. Nitekim Sadrıâzam (başbakan) Sait Paşa’nın 1888 yılında (4 muharrem 1306) hazırladığı maârif (eğitim) raporunda, ilk öğretimin düzeltilmesi için hemen hemen aynı tedbirler değişik bir şekilde ifade edilmiştir.

Sait Paşa, ilk öğretimle ilgili şu hususlara yer vermiştir :

“Mekteplerin her birinde tedris olunan ulûmun heyet-i mecmuası  (ders olarak okutulan ilimlerin tümü) zâten o mektepten çıkan talebenin (eğitim alan öğrencinin) sülük edeceği (gireceği) meslekte istifâdesini mucip olacak derecede ıttırat ve mükemmeliyeti haiz değildir (yararlanmasını sağlayacak derecede düzene ve mükemmelliğe sahip değildir).

Ezcümle (özetle) avâm-ı nasın terbiyesine (sıradan halkın eğitimine) münferiden medar olan (tek başına vesile olan) mekâtib-i iptidaîye (ilkokulların) programlarının bir gûna mâlûmât-ı fiiliye ve sınaiye mutazammın olmaması (bir türlü fiil ve sanayi bilgilerini içermemesi) fukara ve esnaf evlatlarının esbâb-ı taayyüşlerini (geçim vasıtalarını) kendi mesâlik-i mahsüsalarında (kendi mesleklerinde) aramaya mâni (engel) olduktan başka gerek bunları, gerek istidat (yetenek) ve kabiliyetleri derece-i kafiyede (yeterli seviyede) bulunmayanları, istihsal-ı maişetleri (geçimlerini sağlamak) için alel-umum (genellikle) devlet memuriyetlerine sevk etmektedir ki, bu cihetten (yönden) hem erbâb-ı sanâyiin teksiri (sanayicilerin artması) hem de memûrîn-i devletin (devlet memurlarının) adet ve iktidarlarınca ihtiyâca tevfîki müyesser olamamak (sayı ve yeterliliklerinin ihtiyaca uygun hale getirilememesi) gibi nice mahzûrat-ı azîme tevlid ettiği (büyük engelleri ortaya çıkarttığı) arz ve tafsile (anlatılmaya) muhtaç değildir (durum ortadadır)....”

Hasılı usûl-ü tedrisiyemiz (öğretim tarzımızın özeti), bir taraftan umûmen tebaay-i şahanenin (bütün halkın) muttasıf (sahip) oldukları istidat ve kabiliyet-i fıtriyelerinin (doğuştan gelen yetenek ve kabiliyetlerinin) asıl menba-ı servet ve saadet (servet ve mutluluk kaynağı) olan mesleklere heves edenlerin ne de hidemât-ı devlette istihdam olunacak (devlet hizmetinde görev verilecek) olanların evsâf-ı mahsusa-i lâzimeyi (gerekli olan vasıfları) tamamıyla iktisab etmelerine (edinmelerine) müsait olmadığı inkâr olunamaz (uygun olmadığı inkâr edilemez)...” (1)

Sait Paşa, bu eleştiriden sonra çözüm yolu olarak Alman ilk öğretim sistemine benzer bir sistemi teklif ediyordu. Buna göre, ilk öğretim iki ana bölümde toplanıyordu :

(1) Çocuk bahçeleri : 4 - 8 yaş arasındaki çocukların çeşitli eğlence ve oyunlar vasıtasıyla eğitimini sağlayan yerler olarak düşünülmüştür. Sait Paşa, eğitimci olmamakla beraber, çocukların ruh ve bedence dengeli şekilde yetiştirilmesinin önemini kavramış ve bunun uygulanmasını istemiştir. Devrin eğitim anlayışında, çocukların fizikî gelişmesine yer verilmediği hatırlanacak olursa, bu tedbirin önemi kendiliğinden ortaya çıkar.

(2) Sıbyan (iptidaî) okulları : 8 - 14 yaş arasındaki çocukların devam edecekleri yerlerdir. Bunların yanında sanat öğretimine mahsus atölyelerin açılması isteniyorsa. Bununla Sait Paşa, hayata dönük, hem ferdin hem de devletin menfaatine uygun bir ilk öğretim tasarlıyordu. Böylece halkın, pratik amaçlara dönük olan bu okullara daha fazla rağbet edeceğini hesaplıyordu. Fakat onun bu düşünceleri gerçekleşmemiştir. Kendisinin de zaten, daha sonra verdiği raporda bu sisteme hiç yer vermediği açıkça görülmektedir. (2)

Sait Paşa’nın bu görüşleri, günümüz için inkâr edilemeyecek bazı hakikatleri ortaya koyması bakımından çok manidardır.

Evvela, Cumhuriyet devri maarifçilerinin (eğitimcilerinin), Türk maârif (eğitim) tarihini bilmediklerini veya hiç dikkate almadıklarını göstermektedir.

Zira, ilk ve orta okulun birleştirilmesi ve hayata dönük sekiz yıllık bir ilk öğretim fikri, yeni eğitimcilerimiz tarafından yeni ve çağdaş reform tasarısı olarak, (bunu) Sait Paşa’dan keşfetmekten öteye gidememişlerdir.

Bu yüzden de, Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçek ve öngördüğü gibi altı yıllık, hayat veya iş okulları köylerde ve şehirlerde açılıp ziraat, sanayi ve tekniğe ait bilgiler öğretilse ve biraz da aritmetik, tarih ve terbiye dersleri okutulsa idi, durumumuz bugünkünden çok farklı olurdu.

Bugün, ilk ve orta okullarımız sadece okuma yazma bilen, bankalara müstahdem olabilen, üretime katkısı olmayan, başı boş veya hedefsiz nesiller yetiştirmekten öteye bir iş yapmamaktadırlar.

Zaten, bu iki okulun görevi ve hedefi tesbit edilmiş değildir. Dolayısıyla, ne ferdin ne de devletin menfaatine uygun eğitim yapmaktadır. Sait Paşa’nın görüşleri nasıl arşiv belgeleri arasında unutulup gitmişse, aynı şekilde Anadolu’da “Sanayi Medreseleri” kurma projeleri de hatıra getirilmemiştir.  

Bugünkü mevcut eğitim çıkmazımız ve çelişkimiz maarifçilerimizin (eğitimcilerimizin) geçmişteki tecrübeleri ve düşünceleri yok saymalarından ileri gelse gerekir..”

Sonuçları ile rakamlarla Osmanlı Cumhuriyet dönemi eğitim çalışmaları: (Kaynak için bakınız :**)

 

Osmanlı dönemi için sadece müslümanların nüfus sayıları verilmiştir.

Cumhuriyet dönemi için bu ayrım yapılmamıştır.

 

Osmanlı (1897)

Cumhuriyet (1935)

7-14 Yaş Arası İlkokul Çağında Olduğu Hesaplanan Çocuk Sayısı

 

~ 2.000.000

~ 2.900.000

İlkokul’da Okuyan Öğrenci Sayısı

 

848.943

647.360

 

İlkokul’da Okuyan

Öğrenci Sayısına Göre

Okullaşma (okula kayıt) Oranı

 

 

~ % 42,4

 

~ % 22

İlkokul’da Okuyan

Erkek Öğrenci Sayısına Göre

Erkek Okullaşma (okula kayıt) Oranı

 

 

~ % 57

 

~ % 27,8

İlkokul’da Okuyan

Kız Öğrenci Sayısına Göre

Kız Okullaşma (okula kayıt) Oranı

 

~ % 26

 

~ % 16,2

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yukarıdaki bu rakamların açıklanmaya muhtaç bir yanı var mıdır?

 

Teşekkür: Konu ile ilgili makalelerin ve belgelerin; İngilizceden Türkçeye tercüme edilmesinin yanında orijinal belgelerin günümüz Türkçesine çevrilmesine değerli katkılarından dolayı Evladım Yılmaz Tamer Argüç’e teşekkür ediyorum.

Devam edecek

-Osmanlı-Cumhuriyet Eğitim rakamları çok açık olarak gösteriyor ki…

www.canmehmet.com

 

(*) Kaynak: ABDÜLHAMÎD DEVRÎ EĞİTİM SİSTEMİ, Prof. Dr. BAYRAM KODAMAN, (TÜRK TARİH KURUMU, 1999, 3. Baskı)

(**) Kaynaklar : TÜİK - İstatistik Göstergeler (1923-2009) ve Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı – 1897.

 

(1) Başbakanlık Arşivi, Yıldız, kısım 31, no. 1937/M, zarf 45, karton 85, 4 muharrem 1306. Sait Paşa, Hatırat, İstanbul 1328, c. I, s. 535-36.

Yıldız Arşivinde bulduğumuz raporun orijinali ile Sait Paşa’nın hatıratındaki (535-539) sureti, muhteva bakımından tamamıyla aynı olmakla beraber, tarihleri arasında 14 günlük bir fark vardır. Birincisi, 4 muharrem 1306; ikincisi 18 muharrem 1306 tarihlidir. (Prof. Bayram Kodaman)

(2) Sait Paşa, Hatırat, c. I, s. 572. Sait Paşa’nın bu görüşleri, günümüz için inkâr edilemeyecek bazı hakikatleri ortaya koyması bakımından çok manidardır. Evvela, Cumhuriyet devri maarifçilerinin (eğitimcilerinin), Türk maârif (eğitim) tarihini bilmediklerini veya hiç dikkate almadıklarını göstermektedir. Zira, ilk ve orta okulun birleştirilmesi ve hayata dönük sekiz yıllık bir ilk öğretim fikri, yeni eğitimcilerimiz tarafından yeni ve çağdaş reform tasarısı olarak, (bunu) Sait Paşa’dan keşfetmekten öteye gidememişlerdir. Bu yüzden de, Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçek ve öngördüğü gibi altı yıllık, hayat veya iş okulları köylerde ve şehirlerde açılıp ziraat, sanayi ve tekniğe ait bilgiler öğretilse ve biraz da aritmetik, tarih ve terbiye dersleri okutulsa idi, durumumuz bugünkünden çok farklı olurdu. Bugün, ilk ve orta okullarımız sadece okuma yazma bilen, bankalara müstahdem olabilen, üretime katkısı olmayan, başı boş veya hedefsiz nesiller yetiştirmekten öteye bir iş yapmamaktadırlar. Zaten, bu iki okulun görevi ve hedefi tesbit edilmiş değildir. Dolayısıyla, ne ferdin ne de devletin menfaatine uygun eğitim yapmaktadır. Sait Paşa’nın görüşleri nasıl arşiv belgeleri arasında unutulup gitmişse, aynı şekilde Anadolu’da “Sanayi Medreseleri” kurma projeleri de hatıra getirilmemiştir.  Bugünkü mevcut eğitim çıkmazımız ve çelişkimiz maarifçilerimizin (eğitimcilerimizin) geçmişteki tecrübeleri ve düşünceleri yok saymalarından ileri gelse gerekir. (Bayram Kodaman, Sahife:83)

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..