Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '09

 
Kategori
Kentleşme
 

Cumhuriyetimizin başkenti, Türkiye'nin kalbi Ankara

Cumhuriyetimizin başkenti, Türkiye'nin kalbi Ankara
 

Jansen Planı Ulus Kesimi


CUMHURİYETİMİZİN BAŞKENT’İ, TÜRKİYE’NİN KALBİ: ANKARA

PLANLI KENTLESME, GEÇMiŞTEN GELECEGE KISA BİR BAKIŞ

Bu yazıda; yaklaşık 75 yıllık planlı bir Başkent olma mücadelesini özetlemeye çalışacak, geçmişten günümüze önemli planlı kentleşme aşamalarını vererek, planlı kentleşmeden uzaklaşıldığı, parçacı uygulamaların yapıldığı günümüz Başkenti’nin geleceğine yönelik öneriler geliştirilecektir. Yeni, çağdaş ve planlı bir Başkent oluşturulması, Cumhuriyet’imizin kurucusu Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, Kurucu Meclis’in en büyük ideallerinden biridir. Bu idealden adım adım uzaklaşılmış, günümüzde plansız ve günlük kararlarla büyüyen, pek de çağdaş olmayan bir Başkent haline gelmiştir Ankara, ne yazıkki..

Angora’da İlk Yıllar

23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da eski İttahat ve Terakki Cemiyeti binasında açılması ile başlayan süreç 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in İlan edilmesi ile devam etmişti.. Bu devirde Milletvekillerinin İstanbul’dan Ankara’ya gelmelerinde belirli sorunlar yaşanmış, kiralık ev bulma, konaklayacak otel bulma sorunları yaşanmıştı.. Hatta o dönemde “Ankara’nın nesini seversiniz?” diye sorulduğunda espri ile karışık “İstanbul’a dönüşünü” diye cevap verenler bile oluyordu. Çünkü; Ankara 20-25 000 nüfuslu küçük bir bozkır kasabasıydı.. Yazları sıcak, kurak, esen rüzgarla toz toprak içinde kalan, bakımsız, köhne bir yerdi.. yer yer yangınlarla yok olmuş, geride geçmiş güzel ve şanlı günlerin anılarını taşıyan yıkıntılarla dolu..Ancak yalçın kayalıkların üzerinde heybetli yükselen Kal’ası ile, hala işleyen Taht’el Kal’ası (Kaledibi/Tahtakale) ile, seyyahların tüccarların gelip geçtiği önemli bir merkez işlevini sürdürüyordu..

O günlerde Angora’ya gelen milletvekilleri ve yabancı erken “Kaloriferli, banyolu, sıcak sulu ve telefonlu” olmak ile övünen, TAŞHAN’da faaliyet gösteren HOTEL d’ANGORA’da kalıyorlardı..

İşbankası ve Taşhan

(Kaynak:: agri.ankara.edu.tr/~aozdemir/ankara4.jpg

Geçmişin izleri, Galatlar, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı’nın bıraktığı eserler çoğu yok olmuş olmakla birlikte önemli bir şehide bulunduğunuzu hissettiriyordu..

Ankara şehir merkezinin büyük bir kısmı, parlak bir geçmişten sonra, ekonomik çöküş, geniş alanları etkileyen yangınlar, imar amaçlı eylemler, arsa spekülasyonu vb. nedenlerle yok olmuştu….

Anadolu ve coğrafi merkezinde bulunan Ankara; Avrupa ile Yakın, Orta ve Uzak Doğu Ülkeleri arasında, ana ticaret yolları üzerinde bulunduğundan, Osmanlı’lardan önceki dönemlerde de, çok sayıda gezgin, coğrafyacı, bilim adamı veya asker, çoğunlukla ana kervan yollarını izleyerek Anadolu'ya üç yüzü aşkın inceleme gezisi düzenlemişlerdi.. [1]

Pek bilinmez ama, 16. ve 19. yüzyıllar arasında Ankara'dan geçen ve anılarını derleyerek şehir hakkında değerli bilgiler veren seyyah sayısı ise 30'dan fazladır [2].

Bunların hemen tümü, ANGORA’nın en önemli ürünü olan ve Ankara keçisi tiftiğinden yapılan “Sof” tan ve canlı ticari hayattan bahsederler.. Bildiğinizi gibi adını ÇIKRIK’lardan alan Çıkrıkçılar yokuşu’nda 18. yüzyıl başlarında ünlü Angora sofundan yapılma hareli ve meviçli kumaşları, kaftanları dokuyan yüzden fazla çıkrık bulunmaktaydı..

Amsterdam’da bir müzede bulunana aşağıdaki tablo önceleri Kalesinin Halep’e benzerliği yüzünden Halep sanılmıştı.. Sonraları Prof. Dr. Semavi EYİCE tarafından “Ankara’nın Eski Bir Resmi” adlı kitabında, Tablonun alt kısmındaki Sof üretimi ve ticaretine ilişkin sahnelerden, Akköprü ve Bedesten ile Cami ve anıtsal yapıların yerlerinden bu resmin ANGORA olduğu saptanmıştı.. Bu kitabı bulabilirseniz tavsiye ederim Ankara tarihini belgeleri ile anlatan değerli bir eserdir.

Ankara’nın 16. yy da yapılmış yağlıboya bir resmi

(Kaynak : Kişisel Arşiv)

Tiftikten dokunan, "Meviçli", "Hareli", "Muhayyer", "İnce" ve "Kalın" adlarıyla tanınan çeşitleri olan bir cins kumaşa "SOF" denilmekteydi. Cübbe ve kaftanlar bu kumaştan dikilmekte ve özellikle Ankara keçilerinden elde edilen tiftiklerden dokunan soflar, diğer yerlerde dokunanlara nazaran bütün dünyada büyük bir ün kazanmıştı ve gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çok miktarda talep edilmekteydi. 15 Cemaziyelahir 998 (21 Nisan 1590) tarihli bir vesikada, bu tarihlerde Ankara'da 621 adet sof tezgahı bulunduğu bildirilmektedir (*) [3] Bkz.. MEHMET TUNÇER; “ANKARA (ANGORA) GELENEKSEL KENT MERKEZİ TARİHSEL GELİŞİMİ (15.-20. YY) Kültür Bakanlığı Yayınları Kültür Eserleri Dizisi .

Ankara’da önce Çankaya’ya çıkan Bulvar açıldı, Ulus Meydanı çevresi gelişti ve 1929 yılında ULUS Anıtı “HAKİMİYET – İ MİLLİYE” Meydanına yerleştirildi.. Bankalar Caddesi adıyla Ulus Meydanından Yenişehir’e doğru bataklıkları geçerek Çankaya’ya çıkan yolun Atatürk’ün isteği ile bu genişlikte açıldığı da söylenir.. Hatta; Paşa büyük bir ileri görüşlülükle “100 metre açın demiş“ de, “Şaka yapıyorsunuz” diye kızmışlar Şehremaneti yetkilileri..

Ulus Meydanı, Taşhan Ve Krippling’in Anıtı

(Kaynak : Kişisel Arşiv)

Demiryolu’nun 1892’de Ankara’ya ulaşması ile Ankara’nın KARAOĞLAN ÇARŞISI denilen bu kesimi zaten esas merkez olarak gelişmişti..Suluhan ve Çevresi ve Tahtakale Çarşısı’da 1929 yangınına kadar çok canlı bir alışveriş merkezi olarak devam etti.. Yangın sonrası, bu kesim çöküntü bölgesi haline gelmeye başladı .. 1937’de Ulus HAL binasının yarışma ile inşası da buradaki çöküntüyü gideremedi..

Ankara Suluhan Çevresi Tahtakale Çarşısı Yangın Öncesi

(Kaynak : Mehmet TUNÇER - Ankara (Angora) Geleneksel Kent Merkezi Tarihsel Gelişimi (15.-20. Yy)

İlk Plan

Cumhuriyet’in ilanı ve Ankara’nın başkent oluşu ile, eski Ankara’yı ve Ulus’u etkileyecek pek çok uygulama yapılmıştı... Verilen en önemli kararlardan biri, eski Ankara’ya pek dokunulmayacağı, eskisinin üstüne değil yanına yeni bir kent kurulması yoluna gidileceği temel kararıdır. 24 Mart 1925 tarihli 583 sayılı kanun ile buna karar verilmiştir. Doğal olarak bu karar epey tartışılmış, kenti Eski Ankara’nın üzerinde geliştirmek isteyenlerin yenilgisi ile sonuçlanmıştır. Böylece eski Ankara kısmen kendi kaderine terk edilmiş, yenileme, işlev değiştirme, kullanım yoğunluğu arttırma ve onarmadan kullanma gibi süreçlerle değişikliğe uğramıştır.

Yenişehir’in planlı gelişmesi konusunda birkaç plan deneyimi yaşandı ise de –Heaussler Planı gibi- ilk Ankara İmar Planı 1928 yılında açılan Uluslar arası Yarışma ile elde edildi.. Yarışmayı kazanan Alman şehircilik profesörü Herman JANSEN’in “ANKARA ŞEHRİ İMAR PLANI” 1932 yılında onaylanarak yürürlüğe girdi.. Planı açıklayan kitapta şöyle diyor JANSEN;

“ Yeni şehircilikte yeni şehir kısımlarının kurulmasını eski kısmın yayılışından tamamen ayırmak lazımdır. Hatta nazari olarak eski şehir üzerine hatti zatında bir cam levhası kapamalıdır. Bu suretle kolaylıkla bütün gidişat takip edilerek şehri fenalıklardan korumak kabul olur. Eski şehre mümkün olduğu kadar fazla el sürmemek gerekir. Yeni kısmın imarının tekemmül ve terakkisinden sonra eski kısma münasip bir şekilde dikkatle bağlamak kabul olur. Yeni ihtiyaçlara göre mesela seyrüseferin, hissi bakımdan icatına göre uydurulur. En mühim nokta eski kısmın karakterinin bozulmamasıdır. Bizim vazifemiz onun hususiyetini istikbal için saklamaktır. . . ”

Prof. Hermann JANSEN, 1937

Yazdıklarından, İmar Planı Kararlarından, Jansen’in Ankara’nın tarihsel ve doğal çevrenin korunmasını yanı sıra, yaya ağırlıklı bir çağdaş “BAHÇEKENT” şeklinde bir Ankara geliştirmek istediğini anlıyoruz. Ancak, Jansen’in gelmekte olan otomobil çağını göremediği, kentin nüfusunu yanlış tahmin ettiği gibi eleştiriler de yöneltilir..Bildiğimiz kadarı ile, Planlama Yarışmasında veri olarak 300 000 kişilik bir nüfus öngörüsü yapılmış ve Yarışmanlara bu nüfus veri olarak verilmişti..Plancı Ankara Planlama yarışmasını kazandığında 63 yaşındadır ve Alman “Bahçeşehir” ekolünün savunucularındandır..Tarihsel çevre koruması konusunda yaptıkları, KALE’nin Şehrin “TACI” ilan edilmesi, “Protokol Alanı” ilanı ve eski kent dokusunun koruma altına alınması, Ulus ve Eski Ankara’nın korunmasında başlıca etmenlerden biri olmuştur.

Ankara’nın İlk İmar Planı : Herman JANSEN – 1932

(Kaynak : Kişisel Arşiv)

Eski Ankara’da Jansen Planından sonra, kamu eliyle yapılan kentsel yenileme çalışmaları da olmuş, ancak, tarihi anıt değeri olan yapıları onarma ve çevre ölçeğinde koruma çabaları çok yetersiz kalmıştır. Planın “Yeni Ankara’nın eskisi üzerine değil, onun yanında bir yere kurulması” temel tutumu, geleneksel dokuyu bir açıdan koruyucu olmuş, ama bir başka açıdan da onun tahrip edilmesine olanak hazırlamıştır.

Eski Ankara; “tarihi çevre bilinci, koruma ve geliştirme politikaları” geliştirilmeden günümüze kadar varlığını sürdürebilmiştir. Her ne kadar Jansen’in korumacı bir tutum içinde plan yaptığı söylenirse de, Ulus’ta, Hal, Suluhan ve çevresini hatta en zengin, gösterişli konutların yer aldığı İstiklal (Yahudi) Mahallesini de avlulu doku ile yenilenecek şekilde planladığı planda açıkça görülmektedir.

[1] AKTÜRE, S., 1978, “19. Yüzyıl Sonunda Anadolu Kenti Mekansal Yapı Çözümlemesi”, Doktora Tezi, İ.T.Ü. Mim. Fak., ODTÜ Mim. Fak. Baskı Atölyesi, Ank. S.31.

[2] EYİCE, S., 1972, “Ankara’nın Eski Bir Resmi”, Tarihi Vesika Olarak Resimler - Ankara’dan Bahseden Seyyahlar - Eski Bir Ankara Resmi, Türk Tarih Kurumu, “Atatürk Konferansları” IV. Cilt’den Ayrıbasım, Ank., S. 68-96.

(*) Adı geçen vesika, Ankara Etnografya Müzesi’nde bulunan Ankara Şer’iye Sicilleri’nden, 2 No’lu Defterde kayıtlı 1355 Numaralı Vesika’dır.

[3] ONGAN, H., 1954, S. 33.

 
Toplam blog
: 114
: 2207
Kayıt tarihi
: 16.04.08
 
 

Kentsel, arkeolojik ve doğal sit alanlarında koruma, ıslah ve yenileme projelerinde, plancı, yöne..