Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '14

 
Kategori
Tarih
 

Cumhuriyetin sürdürülemeyen coşkusu

Cumhuriyetin sürdürülemeyen coşkusu
 

Fethi Bey'i karşılamak için toplananlardan bir görünüm.


*Cumhuriyetin coşkulu dönemi.

Çanakkale ile başlayıp Milli Mücadele ile devam eden sürecin sonunda bir milletin dirildiğini belirtmiştik.

Savaş bitmiştir. Çoğunluğu Türk olan 10-12 milyon insan bağımsız yeni devletin çatısı altında yaşamaya başlamışlardır.

Anadolu bitiktir. Çoraktır. Tarım ilkeldir. Endüstri kavram olarak dahi yoktur. Toplu iğne yoktur. Cam yoktur. Kumaş yoktur. Ayakkabı yoktur. Okul yoktur. Yol yoktur. Salgın hastalıklar yaygındır. İlaç yoktur. Yaralara kanama dursun diye tütün basılmaktadır. Okuma-yazma oranı yüzde on civarındadır. Kişi başına yıllık gelir 59 dolar olarak tahmin edilmektedir.  

Lord Curzon'a Lozan'da İsmet Paşa'ya "bize geri geleceksiniz" deme cesaretini veren de bu tablodur.  

Osmanlının geldiği son nokta ve cumhuriyete kalan miras budur. 

Yokluklara rağmen insanlar kurtuluşun ve cumhuriyetin haklı kıvancını yaşamaktadırlar. Cumhuriyetin ilk on yılı coşkulu ve hamlelidir. Milli birlik yaratılmaya çalışılmakta, milli irade yeni kurulan milli devlet içinde şekillenmeye çalışmaktadır. İlk on yılın coşkusu 10. yıl marşına yansımıştır.  

*Azalan coşku.

Onuncu yıldan sonra coşku yavaş yavaş sönmeye başlamıştır. Yokluklar milletin belini bükmeye devam etmektedir. Cumhuriyetin kendisine pek de fazla bir şey getirmediğini ve kendisinin dışlanmaya başladığını gören halk, cumhuriyet bayramı törenlerine daha az katılır olmuştur. Bayram gecelerinde davul-zurna eşliğinde köy ve kasaba meydanlarında oynamaz olmuştur. Bayramlar resmiyet içinde yapılan kutlamalara dönüşmüş, yapılan uzun ve anlamsız konuşmaları kimse dinlemez olmuştur. ATATÜRK 'ün 10. yıl nutkunu gözlerinde yaş ve geleceğe olan inancın ışıl-ışıl pırıltılarıyla dinleyen "her yaştaki gençler" in yerini, "şu uzun konuşmalar bitse de gitsek" diyen insanlar almıştır.

Coşku yıllar içinde azalmaya devam etmiştir. ATATÜRK' ün "ebediyete akıp giden her on yılda "daha büyük şereflerle kutlanması" vasiyetine rağmen nedense 75. yılda düzenlenen özel kutlamalar; Cumhurbaşkanının (S.DEMİREL) ,"halkın katılımını sağlayın" direktifine rağmen halk katılımsız gerçekleşmiştir. Cumhuriyet coşkusunun nasıl söndüğünün en belirgin göstergesi, efsanevi 10. yıl marşından esinlenerek bestelenmek istenen 75. yıl marşı olmuştur. 75. yıl marşı bestelenememiştir.

Her ulusal coşkuda halen 10. yıl marşını söylemeye devam ediyoruz. Onuncu yıl için övünülecek, doksanıncı yıl için üzerinde düşünülecek bir konudur.

*Tarihe geri gidelim. (Kaynak VİKİPEDİ) *Serbest Cumhuriyet Fırkası*

Atatürk halkın cumhuriyete olan bağlılığının azaldığını ve coşkunun sönmekte olduğunun farkındaydı. Toplumsal muhalefetin boyutlarını gezilerinde görmekteydi. Bu gözlemini genel sekreteri Hasan Rıza SOYAK' a şöyle yansıtıyordu : " Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikayet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddi manevi perişanlık içinde."   

1929 büyük ekonomik buhranı üçüncü dünya ülkelerine olan kredi akışını yavaşlatmıştır. (bu söylem  tanıdık mıdır nedir?) Zaten güçsüz olan Türkiye ekonomisi büyük bir krize girdi ekonomik kriz giderek toplumsal bir olaya dönüştü.

Krize ekonomik çözüm bulamayan yönetim krizin yarattığı sosyal hoşnutsuzluğu uzun süre görmezden gelemezdi. ATATÜRK kendi inisiyatifi ile ülkede oluşan toplumsal muhalefetin yeni bir siyasi parti ile meclise taşınmasına karar verdi.

ATATÜRK kader arkadaşlarından bir olan Fethi Bey'den Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) adıyla yeni bir parti kurmasını istedi. Fethi Bey; hükümetin partiye hoşgörüyle bakmasını ve mülki teşkilatların parti üzerinde hiç bir baskı yapmamasını, ATATÜRK' ün de partilere karşı tarafsız ve partiler üstü kalmasını istiyordu. Fethi Bey' in istediği hükümetteki Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) ile eşit şartlarda serbest rekabetti. Bu çok doğal bir talep ve demokrasinin olmazsa olmaz şartıydı..

ATATÜRK bir mektupla; cumhurbaşkanlığı görevini, tüm partilere karşı adil ve tarafsız olarak yürüteceğini ve yeni partinin laik cumhuriyet esasları dahilindeki siyasi faaliyetlerinin serbestisinin kendi garantisi altında olduğunu belirtti.

Yeni parti 12 Ağustos 1930 tarihinde kuruldu.   

SCF programının CHF programından temel farkı ekonomik yaklaşımındaydı. SCF özel girişimciliğe ağırlık verilmesini, devletin ancak özel girişimcilerin yapmadığı ekonomik faaliyetlere yönelmesini ve yabancı sermayenin teşvik edilmesini ön görüyordu.

Yeni partiye kısa sürede çok yoğun bir yönelme oldu. Bu yönelmenin nedenleri hakkında çeşitli görüşler vardır. Bir görüşe göre rejim karşıtları yeni partiyi kendileri için rejime karşı itirazlarını gündeme getirebilecekleri bir mekanizma olarak görmüşlerdir. Diğer bir görüş ise, ekonomik çıkarları yönetimdeki partinin politikalarıyla çelişen sosyal sınıfların yeni partiyi desteklediği yolundadır. Türkiye'deki ekonomik yokluklar ve yoksullukla gelen baskıyı üzerlerinde hisseden yığınlar demokratikleşmeyi kurtuluşlarının ilk koşulu olarak görmüşlerdir.

Sebebi ne olursa olsun halkın yeni partiye yönelik coşkusu bir gerçekti ve kurucularının çıktıkları İzmir gezisinde gözler önüne serildi. Cumhuriyet gazetesi bu karşılamayı şu şekilde anlatmaktadır:

"Sandalla gelip vapura atlayanlar Fethi Bey'e sarılıyorlardı. Bir çokları ağlıyor... Rıhtımda, üzerine vuku bulan ilk tehacümle Fethi Bey'in ceketi yırtıldı. Bu esnada denize düşenler, ezilenler ve çiğnenenler oldu. Davullar zurnalar çalıyordu..."  

Yoğun ilgi endişeleri de beraberinde getirdi. ATATÜRK' e, özellikle, gerici unsurların yeni parti içinde yuvalandıkları yönünde bilgiler verilmeye başlandı. Verilen bilgilere göre, hareket, giderek ATATÜRK' ü hedef alır hale geliyordu. Anılarda ATATÜRK' ün bu değerlendirmeleri yapanlara "bu vefasızlık neyin nesi?" diye sorduğu, kendisine nezaketle "HALK DIŞARIDA KALDI " yanıtının verildiği yazılıdır. Bu bilgilerin ATATÜRK' ün partiler üstü kalma kararını yeniden değerlendirmesine yol açtığı öne sürülür.

ATATÜRK' le son bir kez görüşen Fethi Bey partiyi kapatmaya karar verdi. "Fesih beyannamesinde"  kapatma nedeni açık olarak belirtilir. Buna göre; durum ve şartlar, partiyi, siyasi sahada ATATÜRK' e karşı mücadele eder bir konuma getirmiştir. Partinin kuruluş amacı bu değildir. Fethi Bey ve arkadaşları böyle bir mücadeleye girme niyetinde değildiler.

*Keşke kapatılmasaydı.

SCF yaşatılmalıydı. Taşkınlıklara karşı sabır gösterilmeliydi. Yatıştırıcı bir yaklaşım izlenmeliydi. Fethi Bey son derecede ılımlı, demokrat, ATATÜRK' e  ve rejime gönülden bağlı bir devlet adamıydı. Partisini aşırıların eline teslim etmeden yönetmeye muktedir olup olamayacağı en azından bir süre gözlenmeliydi. Kapatma-kapatılma kararı savunulamaz. Karar özü itibarıyla halk iradesinin önüne konan bir engel niteliğindeydi. Demokratik yaşamın gelişmesine engel olan yanlış kararlar zincirinin önemli bir halkasıdır.

SCF denemesinin demokrasimiz açısından önemli bir özelliği vardır. Dış etkenlerle atılmış bir demokratikleşme adımı değildir. Kendi kararımızla atılmış bir adımdır. Demokratikleşme sürecimizdeki belli başlı hamlelerin hep Batının teşviki ve/veya zorlamasıyla yapıldığını düşünürsek, bu nitelik daha da önemli bir hal alır.

Karar halksız demokrasi denemesinin önemli bir merhalesidir.

Gerekçesi ne olursa olsun, siyasi parti kapatmak halka güvenmemektir, inanmamaktır. Halk bunu beğenmez ve affetmez. Partileri halk açar, halk kapatır. Toplumda bir düşünce akımı varsa, kim ne yaparsa yapsın, o dere akacak bir mecra bulur. Bulamazsa kurulan setin arkasında birikir. Sonunda seti yıkar ve daha güçlü akar.

1950 yılında Türkiye'de olduğu gibi.

Halksız demokrasimizi çok partili döneminde irdelemeyi sürdürelim.                                                                                                                                                                                                                                                               

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..