Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Cumhuriyetten sonra

Cumhuriyetten sonra
 

x


Osmanlı devletinin; devletin millet algısındaki duruşu, bu günün modern devlet algısında bile yakalanabilmiş değil. Uluslar arası düzeyde söz sahibi tarihçilerin yazıp çizdikleri ve ortaya koydukları belgelere göre, sosyal sorunların oldukça iyi yönetildiği görülmektedir.

Devlet; toplumsal dokunun bir uçtan diğerine uzanan sosyo-ekonomik yapısını, olabildiğince barışık, yeteri kadar kucaklayabilen, nimette ve külfette adil olabildiği kadar devlettir. Osmanlı devletinin dünyanın zulmünden kaçıp kendisine sığınan milletleri bağrına basarken gözettiği şey neydi haberi olan varmı? Yada fethettiği ülkelerin her türlü kültürel dokusunu ve yaşam alışkanlıklarını devletin teminatı altına almaya zorlayan ne vardı? Osmanlıyı AB mi? Birleşmiş milletler mi? Veya NATO mu? Veya Lahey adalet divanı, İnsan hakları evrensel bildirgesi mi? Her dinden, her ırktan, her sosyal statüden insanların bir millet algısı içinde hayatlarını sürdürmüşler. Öyle bir toplum hayatı hafızası ve devlet teamülleri manzumesi oluşmuşki; altı yüz yıllık devlet geleneğinde, cumhuriyetten bu yana devlet sırrı adına işlenen faili meçhul suça rastlamıyoruz.

İstediğiniz kadar cumhuriyet, istediğiniz kadar demokratik sosyal bir hukuk devleti olduğunuzu iddia edip durun. Kendi milletinizin huzurunu temin edemedikten, devlet şefkatini gösteremedikten, onun özel alanını görmezden geldikten sonra çağdaş mağdaş olunmuyor.

Milletin tarihsel geçmişi ve hafızası

Cumhuriyeti milletçe benimsedikten sonra, birileri cumhuriyeti kendi anladığı gibi olmaya zorlayıp durdu. Cumhuriyetin çağdaş bir yönetim, modern bir devletin en vazgeçilmezi olduğu kesin. Ancak cumhuriyetle birlikte, bu milletinde bir yaşam alışkanlığı ve dünyaya bakışı var. Bin yıllara varan kültürel hafızası ve gelenekleri var. Entelektüellik adına bu milletin kültürel geçmişi küçümsendi aşağılandı. Öyleki; çağdaşlık adına kendi tarihsel birikimi unutturulmaya çalışıldı. Dini inançlarından koparılmaya, kendi edebiyat ve sanat duruşundan uzaklaştırılmaya çalışıldı.

Kültürel geçmişi kendi derinliğini oluşturamamış milletler kendisi ile ve geçmişi ile barışık bireyler üretemez. Geçmişinde uzun yıllara dayanan yaşam deneyimlerini reddi miras olarak gören yakın tarih entelektüellerimiz, zaman içinde halkın inançlarıyla ve davranışlarıyla dalga geçebilmişlerdir.

İmamlarla alay eden birçok aydın dönüp dolaşıp o alay ettiği imama kendisini kefenlettirip onun görev yaptığı caminin önünde namazının kılınacağını biliyor aslında.

Klasik eleştiriler ve karşılıkları

Ne son yılların moda dinsel eleştirisi olarak ‘haremlik selamlık’, ne de bunun tam karşısındaki, eleştirel savunma üstünde durulmuş bir doğru değildir. Yaşamın gerçekleri ile bir bağı olmayan karizmatik eleştirel fikirler; zaman içinde toplumsal kültürel hafızada öyle hasarlar yapabiliyorki, yaşam alışkanlıkları, anlaşılmaz başkalaşımlara uğrayabiliyor.

Bir sürü ortak alışkanlıkları ve gelenekleri olan insanlar zaman içinde yabancılaşıyor, toplumsal bir iletişimsizliğe dönüşüp tartışma kültürünün yerini kavga alıyor.

Demokrasi kültürünün yerleşmekte uzun zaman alması; birbirini anlayamayan farklı sosyal dokuların sonucu olduğu hep söylenir. Bir birini anlamak için iletişim olması gerekir. İletişim olması için konuşma kültürü ve konuşabilmek içinde bir milletin kendine ait tarihsel kültürel mirası olması gerekir. Bizim milletimizin tarihsel kültürel birikimi İslam yaşam anlayışının bin yıllık sürecinde olgunlaşmıştır. Bu kültürün içinden İslami birikimi çıkarırsanız bir birinizle asla anlaşamazsınız. Tıpkı çağdaş batılı devletler dediğimiz batılı gelişmiş ülkelerin Hıristiyan diliyle bir biriyle nasıl bu kadar anlaştıklarını anlayamadığımız gibi.

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..