Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '17

 
Kategori
Turizm
 

Cunda Adası ve Ayvalık

Cunda Adası ve Ayvalık
 

Ayvalık


Cunda Adası bildiğiniz gibi Ayvalık’ta. Ege’ de ki dördüncü büyük Türk adasıymış. Geçtiğimiz Kurban Bayramı’nı o bölgede geçirdim; bu vesileyle Dikili ve civarını, Asos, Akçay, Ayvalık, Sarımsaklı, Cunda adası, Kaz Dağları, “Hasan Boğuldu” yörelerini bol bol gezme fırsatım oldu.

Asos her zamanki gibi güzel ama yolları çok dar ve bozuk. Karşılıklı gelenler sık sık yolu tıkıyor. Yol vereyim, ileri geri gideyim derken yolun kenarında yıkılan kısmındaki çukura düşmeniz işten bile değil. En iyi durumda karşılaşan araçlar birbirlerine sürtercesine geçmeye çalışırken yolun yanındaki dikenli bitkiler aracınızı boydan boya çiziyor. Belediye hadi yolun göçen yerlerini yapamıyor, yol kenarındaki dikenli bitkileri kesmeyi de mi beceremiyor. Restoranlarda garson olarak Çanakkale Üniversitesinde okuyan gençler çalışıyor, kızlı erkekli. Geceleri çadırlarda yatıyorlarmış. Garsonun üniversitede okuyanı ile alaylısı arasında dağlar kadar fark var, birisi dünyalı öteki başka bir gezegenden gelmiş gibi.

 

Ayvalık’ı çok sevdim. Deniz kenarındaki kafelerde veya restoranlarda oturup, denizi, karşıki kıyıları, karşı kıyıdaki ışıkları, dağları, batan güneşi seyretmek pek keyifli. Kafelerde restoranlarda yine güler yüzlü üniversitede veya lisede okuyan öğrenciler çalışıyor. Sokak araları, sokak aralarındaki üç beş masalık restoranlar bir harika. Bazılarında canlı müzik var. Ayvalık’ın insanları çok medeni, çok güler yüzlü, candan ve kızları da çok güzel. Ayvalık’a giderseniz antikacılar çarşısını (pasajını) mutlaka gezin, hem çok güzel, seçme parçalar var hem de fiyatları çok makul. Gelecek yaz Ayvalık’ta 3 veya 6 aylığına bir daire tutup yazı orada geçirmeyi düşünüyorum, Ayvalık’ı o kadar sevdim.

 

Didim de Akçay da, Kaz Dağları da güzel, her birinden ayrı ayrı bahsetmeyeceğim. Didim’in şehir merkezinden 1-2 km ilerisinde, harika deniz ve dağ manzaralı bir belediye restoranı var, set üstünde, yüksekçe bir yerde, arkanız çam ormanı ile kaplı dağ, önünüz deniz ve dağ manzarası. Burada yer bulmak çok zor ama bir iki gün öncesinden rezervasyon yapabiliyorsunuz. Fiyatları da çok makul, içki de var.

 

Cunda Adası’na gelince. Ön tarafı yani deniz kıyısı tam bir “Perşembe Pazarı” veya mahalle pazarı. Dondurmacılar, lokmacılar, dönerciler, kalabalık, tam bir curcuna. Benim hiç hoşuma gitmedi. Ama arka taraflar, arkadaki sokaklar, sokak aralarındaki 3-5 masalık hatta 1-2 masalık kafeler, restoranlar, rengarenk ışıklandırılmış sokaklar güzel. Bir de eski taş binalar, bu eski taş konaklardan otele, motele çevrilmiş binalar var. Bunlar çok güzel restore edilmiş, harika bahçeleri, nostaljik odaları olan, sevgilinizle mutlaka hiç olmazsa bir gece geçirmek isteyeceğiniz şirin moteller olmuş. O otel veya motelleri görüp de içinden “ay burada falanca ile (tabii ki eşiniz de olabilir) hiç olmazsa bir gece geçirsem” demeyecek bir kişi düşünemiyorum.

 

Cunda Adasına giderseniz mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri de Rahmi Koç müzesi. Eski bir kilise müzeye çevrilmiş. Ankara’da ki ve İstanbul’da ki Koç Müzelerini andırıyor. Müzede benim en çok ilgimi çeken içindeki ayna mahruti dişlilerin nasıl çalıştığını görebilmeniz için üstü kısmen kesilmiş bir diferansiyel kutusu oldu.

 

Yaza yaza yaz geldi, bahçeye kiraz geldi, daha yazacaktım ama mürekkebim az geldi.

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..