Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '07

 
Kategori
Siyaset
 

Çuvalı çıkartmak...

Çuvalı çıkartmak...
 

http://neolursanolyinegel.blogspot.com/2007/07/ks-bir-uval-iiri.html


Çuval Olayı , (İngilizce'de The Hood Event), 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde bir binbaşı komutasında karargâh kurmuş bulunan 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ve Türkmen mihmandarlarının Irak'taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir ortamda, sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval (kukuleta) geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince alıkonularak sorguya çekilmeleri hadisesini tanımlamak için kullanılan terimdir.

A.B.D.'nin sonradan özür dilediği belirtilmişse de, hadise Türkiye - A.B.D. ilişkilerini derinden yaralamıştır.

Gazeteci-yazar Turan Yavuz baskının Paul Wolfowitz’in emriyle başlatıldığını iddia etmektedir. 4 Temmuz günü yapılmasının nedeni; O günün cuma olması ve 3 günlük ‘Kurtuluş Günü’ tatili nedeni ile Amerikalı yetkililerin işbaşında olmaması ve Türkiye’den gelen tepki telefonlarının da cevapsız kalması içindir. Wolfowitz’den Bremer’e uzanan yeşil ışığın son adresi, Kerkük’teki Albay William Mayville oldu. Süleymaniye’ de ki operasyon, Celal Talabani’ nin Bağdat’ta Amerikalılara verdiği bir bilgi ile başladığı ve Amerikan istihbaratı, operasyon için Kuzey Irak’taki “Türkçe konuşmaları” dinlemeye aldığı iddiasıdır. Bu dinlemeye bölgedeki tüm Özel Kuvvetler’in haberleşmeleri de dahildi. Olay, Kubat Talabani (Oğul) tarafından kameraya alındı.

Olayda Türk askerleri ve Türkmen mihmandarları ile birlikte Süleymaniye' de kızını aramakta olan bir İngiliz sivil de tutuklanmış, Bağdat'ta 15 gün hapiste tutulduktan sonra salıverilmiştir. Michael Todd isimli bu İngiliz dönüşünde Amerikan hükümetine karşı 10 milyon Dolarlık bir tazminat davası açmıştır. Eyleme kolaylıkla karşılık verebilecek özelliklere sahipken, Türk binbaşı bilinçli bir şekilde emrindeki askerlerin en doğal tepkilerini frenlemeyi başarmış, bir çatışma yaratmanın kolaylığını ve sıradanlığını aşmış, bunun bir eziklik olmadığını, davranışının muhatabıyla kıyaslanmayacak kadar büyük bir cesaret ve özgüven gerektirdiği görüşü vardır. Bir diğer ifade ise Türk subayı hiçbir durumda teslim olmamalıydı, emrindeki askerlerle beraber sonuna dek gerekeni yapmalıydı şeklinde olmuş ve toplumda görüş ayrıcalıkları oluşmuştur.**

Olayın ana kaynağı ABD Başkanı Bush ve Şahinler (Neo-Conlar) adıyla anılan ekibin Irak'ı işgal etmek istemesi ve Türk Hükümeti'nden ABD silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak'a serbest geçiş ve Adana'da bulunan İncirlik Hava Üssü'nün Amerikan keşif ve ağır bombardıman uçaklarına açılması talebinin TBMM tarafından 1 Mart tezkeresi ile reddedilmesidir.

Bu tezkerenin reddi ile o dönemde başbakan olamayan Sn. R. Tayyip Erdoğan’ın parti içindeki gücünü kanıtlayabilmek ve dönem başbakanı Sn. Abdullah Gül’ ün de önünü kesebilmek amacında olduğu da ileri sürülmüştür.

Ana muhalefet partisi CHP’nin de hükümeti zor durumda bırakmak için yaptığı destekle, meşhur tezkere reddedilmiştir.
Bu iddialar doğru ise, iç politika da ki çok küçük kazanımlar için çok büyük stratejik hatalar yapılmıştır.

AKP’ nin daha çok islami bir parti görünümünde olması nedeniyle Arap milletine duyulan yakınlık, laik ve tek gerçek cumhuriyetle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti ‘nin yalnızca NATO ve ABD ile iyi olan ilişkilerini de bozmuş ve iyice yalnız başına bir devlet durumuna getirmiştir. Bizi Yemen’de, Şam’da arkadan vurarak kendileri gibi Müslüman olan askerlerimizi acımasızca şehit ettikleri unutulan Arap milleti, yıllardan beri Irak’ta ezilen Türkmen’lere tercih edilmiştir. Kuzeyden açılacak bir cepheden ABD ile Irak’ a girebilseydik, Kandil Dağı’nda sürekli üstlenen ve vur-kaçlarla sınırımıza tecavüz eden askerimizi şehit eden PKK ya da bir daha belini doğrultamayacağı bir ders verebilirdik. Ayrıca, Kuzey Irak’ta adeta bir devletçik gibi hareket eden ve gittikçe küstahlaşan Barzani de bu duruma gelemeyebilirdi. Şu anda, uluslararası piyasada varil fiyatı 70–75 USD düzeyinde olan petrolün harcamalarımızda ki payı da azalabilirdi. Belki şu anda dünyanın en pahalı benzinini kullanan ülke olmayacaktık.

Elbette, Irak’a girmenin hem ekonomik olarak hem de yüzlerce genç askerimizin şehit olabilmesi gibi istenilmeyen, üzücü maliyetleri olacaktı. Ama şimdi günde nerdeyse 10’u bulan asker şehitleri, halkımızı saran milli öfke ve acizlik duygusunun hiçbir maliyeti yok mu dur? Peki, bu terör belasının ne zaman ve nasıl duracağı belli midir?

Dış politika satranç hamleleriyle doludur. Zamanında küçük bir maliyetten kaçarsanız daha büyük maliyetlere, çıkmazlara yol açarsınız.
Kerkük nerdeyse bir Türkmen şehri iken yapılan yapay demografik hareketlerle etnik hüviyeti değiştirilmiş, Türkmen etkinliği yok edilmiştir. Türkmenlere olan baskı, can güvenliği riskleri Saddam’ ı aratır hale gelmiştir. ABD sürekli bizi açıkça uyutarak, bir avuç PKK ‘lıyı vuramadığını daha önemli ve daha büyük sorunları olduğunu belirtmektedir. Başımıza geçen ve Türklük onurumuza en büyük darbeyi vuran Çuval Olayı, ne acıdır ki ancak sanal âlemde Kurtlar Vadisi filmiyle karşılanabilmiştir. Türk askerinin halkın gözünde prestijinin yıpratılması da ayrı bir vahim konudur.

Başımızda ki çuvalı çıkartmak kolay değildir. Çuvalı başımıza geçirtmememiz gerekliydi. Bunun için ise günlük, anlık politikalar yerine stratejik planlamaların yapıldığı uzun vadeli politikalar geliştirilmeliydi. Kişisel itiş-kalkış politikaları ile yanlış hedeflerin destekçisi olan dış politikaları benimseme ile yapılan her hesabın, izlenen her stratejinin ülke birliğine ve üniter yapısına zarar verdiği ve giderek bağımlı, zayıflayan güç kaybeden ülke konumuna gelindiği ne zaman anlaşılacak halkımızca! Düşüne bilmeli ve ileriyi görebilmeliyiz. Bu sebeple tüm üniversitelerimizde THİNK TANK eğitimine (üniversitelerin araştırma ve fikir üreten kuruluşları-öğrencisiz eğitim) yönelik düzenlemeler yapılmalı, özel ve resmi uluslar arası strateji planlama kuruluşları oluşturulmalıdır. Kurulu olan bu kurumlara çalışmaları için mali ve etkin destek verilmelidir. Hatta başarılı bir çalışma sayılabilecek Kurtlar vadisi gibi, farklı senaryolarıyla milli onurumuzu okşarken, düşünme boyutumuza derinlik kazandıracak filmlerin çevrilmesi sağlanmalıdır.

Hepsinden önemlisi, Atatürk dönemi gibi dış politika satrancımızda en az bir değil on, on beş ve hatta oyunu bitirebilecek hamleleri görebilecek cesur, dik duruşlu, kararlı, etkili ve bilgili, saygın, büyük bir devlete yakışır dış politikalar geliştirilebilmeli ve uygulanabilmelidir.

Sakın Unutmayın! Tarih eskide kaldı ama derslerini ve tecrübelerini bu gün yaşıyoruz. Yarın mı?

Geriye bakıp nerede olduğunu bileceksin,
ileriye bakıp nereye gitmen gerektiğini göreceksin.

 
Toplam blog
: 55
: 921
Kayıt tarihi
: 08.07.06
 
 

40 Yaşından Sonra Evet, ben yıllarca okudum, okudum. Ne bulursam, elime ne geçerse. Kırkından sonra..