Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '20

 
Kategori
Öykü
 

ÇYK/A-29 Kahvehane Ruhsatı 2/4

--Eyvallah tamam dedi Efe İsmail. Bizim kahveyi biliyorsun kömür gelince dört ton getir altıyüz elli lirayı al dedi. Haydi hayırlı işler, bize müsaade bakalım diyerek kalktı.

İlhan da Efe İsmail’in arkasından kalktı.

--Hayırlı işler Rasim amca dedi.

Kapıdan çıtçılar içerdeki isli ve pis havadan dışarıya çıkınca ciğerlerini serin ve içeriye göre temiz sayılabilecek hava ile doldurdular. Geldikleri yoldan geri döndüler. Pangal Bakkalın önünden geçip kahvehaneye doğru yürüdüler. Hava soğuktu fakat hiçbir şeye aldırmadan yürüyorlardı tam bakkalın önünden geçtiklerinde Bayram bakkalın kapısı açıldı ve kapandı. Arkasında kaldığı için İlhan bakkaldan Elvan’ın çıktığını görmemişti. Elvan da kapıdan çıktığında fark etmemişti. Üç dört adım atıp da başını kaldırdığında gördü önünde gidenin İlhan olduğunu. Yirmi metre kadar yürüdüğünde İlhan kendisinin farkına varmayınca Elvan hafiften öksürdü. İlhan duymamıştı. Elvan tekrar öksürdü, İlhan yine duymadı. Efe İsmail ile İlhan aralarında konuşuyorlardı. Elvan iyice kızdı ve kuvvetlice arka arkaya üç dört kere öksürdü. İlhan başını sağa çevirdi fakat yine Elvanı fark etmedi. Elvan’ın kafası iyice attı ve

--Öhhö Öhhö dedik kaç kere duymadın mı sağır oğlan dedi. Sesi oldukça sert çıkmıştı.

İlhan ile Efe İsmail durup geriye dönüp baktılar. Efe İsmail İlhan’a,

--Ekmeği ver dedi.

İlhan elindeki ekmeği verdi.  Efe İsmail yürümeye devam etti. Elvan da iyice yaklaşmıştı. İlhan bir iki öksürüp boğazını akort etti. Gülümseyerek,

--Merhaba Elvan Hanım dedi, nasılsınız?

--Beyefendi lütfettiler, halimi sordular dedi, sağlığınıza duacıyım şehzadem.

Sesinde ne ararsan her şey vardı. Kızgınlık vardı, kırılmışlık vardı, sitem vardı, ilgi de vardı, umursamazlık da. Fakat hangisi daha ağır basıyordu İlhan anlayamadı.

--Bakkaldan mı dedi, Elvan’ın gözlerinin içine bakarak.

--Bakkaldan dedi. Duygularını bastırmaya çalışan Elvan.

--Kaç gündür görüşemiyoruz, dışarı hiç çıkmıyor musun?

--Çıkıyorum ama kimse yok ki ortada, kahve de kapalı kaç zamandır.

--Biliyorsun işlerimiz vardı. Biz de onun için koşturuyoruz günlerdir.

--Bitmedi mi daha işleriniz, ne bitmez işleriniz varmış böyle.

--Bitti sayılır yarın tamam inşallah.

--Tamam mı? diye sordu Elvan.

--Tamam dedi İlhan. Elvan bir şey anlamamıştı, başını kaldırıp İlhan’a baktı ve

--Tamam olan ne dedi. İlhan kendinden emin halini kaybetmemişti.

--Ne olacak dedi Kahvehane işi tamam. Çok yakında Ruhsatı alıyoruz inşallah dedi.

--Bana ne bundan dedi Elvan, umursamaz bir tavır içindeydi.

--Sana ne olur mu dedi İlhan. Ruhsatı alıp çalışmaya başlayınca gelip seni babandan isteteceğim, Yoksa sen beni istemiyor musun?

--Benim seni isteyip istemememin bir önemi yok dedi Elvan. Ben başka birisine nişanlıyım.

Biraz önceki duyguların hepsi gitmişti, şimdi sesinde bir duruluk, dinginlik, teslimiyet vardı.

--Sen git kahveyle uğraş, ruhsatla uğraş, bizim için bir adım atma, sonra da “Kader işte elden ne gelir”de işin içinden çık.

--Ben her şeyi bizim için yapıyorum zaten. Sadece senin ve benim için.

--Sen git onu benim külahıma, ya da git nişanlım olacak mühendise söyle.

--Yapma şimdi, hemen arabeske başladın.

--Arabesk marabesk değil, benim amaaann niye benim meselem olsun ki. Senin meselen. Yarın elin oğlu beni koluna taktı mı sen de karşıdan bakıp bakıp iç çekersin.

--Evet mi diyeceksin, ona evet mi diyeceksin? Yakarım dünyayı.

 
Toplam blog
: 22
: 65
Kayıt tarihi
: 24.04.18
 
 

Kısalan bir yolun sonuna yürüyorum. Beni yol değil yol arkadaşlarım yoruyor. ..