Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '21

 
Kategori
Öykü
 

ÇYK/A-42 Mahkeme ve Karar 1/9

A-42  Mahkeme ve Karar    1/9  ( 07.04.1977 Perşembe)

Perşembe günü işe gitmek için kalkarak tıraşını olan Kubilay beye karısı Melahat Hanım kahvaltısını hazırlıyordu. Elvan da uyandı ve “günaydın” dedi. Ellerini ve yüzünü yıkayarak annesine yardım etti. Kahvaltısını hızla yapıp bitiren Kubilay Bey gitmek için aceleyle kalktı ve ayakkabılarını giyerken kızı Elvan’ı yanına çağırdı ve

--Ben şimdi gidiyorum. Saat dokuz buçukta Üsküdar Adliyesinin önüne gelirim. Bu kart bende kalsın, Elvan kızım isterse sen de İlhan ile gel, avukatın yazıhanesinde buluşuruz gider vekâletnameyi veririz. Aman geç kalma. Şu on lirayı da al otobüs parası yaparsın.

--Peki babacım, geç kalmam dedi Elvan.

Bu sözlerin kelimelerle söylenen anlamından başka daha derin anlamlara geldiğini hemen anladı. İçinde birden güneş gibi bir sevinç doğdu. Nasıl doğmasın ki, babası İlhan’la gelebilirsin diyordu. Bunun esas anlamı ben seni İlhan’a veriyorum, verdim demekti. Artık aralarındaki tek engel şu mahkeme hadisesiydi. Babasının yanaklarından öperek uğurladı. Demek ki babası bile artık İlhan’ı yabancı biri olarak görmüyordu. Kapıyı kapattı içi içine sığmıyordu.

Hemen anasına koştu, anasının yanaklarından öptü, içindeki sevinci bastıramıyordu. Sayılı elbiselerinin içinden kendine an çok yakıştırdığı elbisesini giydi. Saçlarını güzelce taradı, dudaklarına pek belli olmayacak derecede az de olsa ruj sürdü. Elbisesinin orasını burasını çekiştirip düzeltti. Anasının zoruyla bir bardak çay doldurup biraz kahvaltı etti. Annesinden Nüfus Cüzdanını istedi. Melahat Hanım Elvan’ın nüfus cüzdanını verirken kocasının nüfus cüzdanını gördü ve

--Kızım babanın nüfus cüzdanı da burada onunkini de götür diyerek ikisini de Elvan’a verdi.

Elvan babasının ve kendisinin nüfus cüzdanlarını çantasına koyarak ayakkabılarını giydiği gibi dışarı çıktı ve hızla sokakta yürümeye başladı. Sonra da hızlı yürüdüğünü görerek etrafına bakınıp biraz yavaşladı. Caddeye çıkıp aşağıya doğru giderken yine hızlanmış olduğunu gördü. İçinden koşarak gitmek geliyordu ama kendini frenledi. Konu komşu, el alem ve ele güne karşı denilen bir güç vardı ki karşı çıkmak mümkün değildi. Bu nedenle de yavaşlaması gerekiyordu. İstemeyerek adımlarını yavaşlattı ve hızlanmamak içinde kendi ile bir mücadeleye girdi. Yine de kahvehanenin önüne normal zamandan daha önce gelmişti. İçeridekilere nasıl haber edecekti işte onu bilemiyordu. Kahvehanenin kapısından çıkan Efe İsmail arka taraftaki çeşmeye ellerini yıkamaya gidiyordu ki fırsatı kaçırmak istemeyen Elvan hemen bağırdı,

--İsmail abi İsmail abi,

Efe İsmail başını çevirerek caddeye doğru bakınca sabahın erken saatinde heyecanla kendisine el sallayan Elvan kızı gördü. İstikametini değiştirerek Elvan’ın yanına geldi.

--Günaydın Elvan kız dedi.

--Günaydın İsmail abi, avukata vekalet vermek için babamla buluşacağız da, acaba İlhan benimle gelebilir mi diyecektim. Babam yalnız gelme İlhan’la gel dedi.

--Gerçekten İlhan’la gel mi dedi, bir yanlışlık yok değil mi diye hayretle sordu Efe İsmail.

--Bir yanlışlık falan yok İsmail abi İlhan’la gel dedi, acelesi var gibi yerinde duramıyordu.

--Tamam o zaman ben onu göndereyim dedi. Geri dönerek kahvehanenin kapısını açarak İlhan’ı çağırdı ve Elvanı gösterdi. İlhan hemen Elvan’a doğru hızlı adımlarla geldi ve

--Günaydın Elvan, hayırdır sabah sabah yollardasın, nereye gidiyorsun dedi.

--Saat dokuz buçukta babamla buluşacağız İlhan. Haydi, hazırsan gidelim.

--Ne gidelim mi? Kızım sen deli misin? El alem görürse bizi tefe koyar vallahi, ne gitmesi, sonra da baban seni bana hayatta vermez.

--Hadi çabuk ol, babam İlhan’la beraber gelin dedi.

--Şaka yapma, bak ciddi sanırım sonra,

--Şaka falan değil ya, bu saatten sonra babam artık beni yalnız bir yere bırakır mı?

--Ciddi söylüyorsun sen, o zaman ben hemen gidip parkamı alıp geleyim.

--Hadi çabuk acele et, babamı fazla bekletmeyelim.

İlhan kahvehaneye girdi ve hemen parkasını giydi ve Efe İsmail’e de Elvan’la vekâlet işi için çarşıya gideceğini söyledi. Efe İsmail yanında bulunsun diye kasadan iki yüz lira verdi. Parayı cebine koyar koymaz hemen kapıdan çıkıp Elvan’ın yanına geldi. Caddeden aşağıya beraber yürümeye başladılar. Emin Ali Paşa camiinin durağında İETT otobüsüne binerek ayakta yan yana durdular. Otobüsün hareketlerinde elleri birbirine değince Elvan elini çekmedi. Bundan cesaret alan İlhan’da elini tuttu, Elvan’da İlhan’ın elini tuttu. El ele bir şekilde Üsküdar’a kadar geldiler. Durakta inerek Üsküdar Adliyesinin karşı sokağındaki Avukatın yazıhanesine geldiler. Yazıhanede Avukatın yazıcısı oturmuş daktiloda tak tak bir şeyler yazmaya çalışıyordu. İlhan,

 
Toplam blog
: 22
: 65
Kayıt tarihi
: 24.04.18
 
 

Kısalan bir yolun sonuna yürüyorum. Beni yol değil yol arkadaşlarım yoruyor. ..