Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '14

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Dağa kaçtım ~~ Buhara 3

Dağa kaçtım ~~ Buhara 3
 

Miri Arab Medresesi


29 Ağustos-7 Eylül 2013

 

İbrahim Fidanoğlu

Şehrin Kalbi: Lyabi ya da Leb-i Havuz

 

Buhara’nın bugün bir sosyal çekim merkezi olan Leb-i Havuz Kompleksi, tarihi bir su kaynağı kıyısında yer alan üç medrese ve onun arka planındaki Sarraflar Çarşısı, yüzlerce yıllık eski Yahudi Mahallesi, Karahanlılar’dan kalma Orta Asya’nın en eski camisi Magoki-Attori (Çukur Aktar) Camisi, halıcılar ve diğer alışveriş mekânlarıyla şehrin kalbi gibidir.

 

 Leb-i Havuz ve arkada Kükeldaş Medresesi

Havuz, çevresinde yer alan kafeterya ve lokantalar, gerek turistlerin ve gerekse Buharalıların özellikle kavurucu çöl sıcaklarıyla meşhur yazın en önemli sığınma noktasını oluşturur. Buhara’nın kadim su kuyularından biri olarak bugüne ulaşabilmiş az sayıdaki havuzdan biri olan Leb-i Havuz’un çevresinde yer alan asırlık dut ağaçları da bu bölgenin geçmişi hakkında ziyaretçilerine bir fikir vermektedir. 16.yy.da Hanın Veziri Nadir Bey tarafından yaptırılan havuz, o dönemde Buhara’nın en büyük su kaynağı imiş.

 

 

 Divan Beyi Nadir Bey Medresesi'ni ön cephesi

Havuzun çevresinde, kuzeyde 16.yy.dan kalma ve Buhara’nın en büyük medresesi Kukeldaş Medresesi, batıda Nadir Bey zamanından kalma; sufiler için düzenlenmiş Hanaka Medresesi ve doğuda ise Divan Beyi Nadir Bey tarafından 17.yy.da kervansaray niyetiyle yapılıp hanın isteği doğrultusunda bir medreseye dönüştürülen Divan Beyi Medresesi yer almaktadır.

 

Havuz kıyısındaki Hanaka (Tekke) Medresesi

Sütkardeşi anlamına gelen Kukeldaş Medresesi, 16.yy.da Abdullah Han tarafından yaptırılmış, ortasındaki büyük avluyu çepeçevre saran dikdörtgen planlı, 160 hücresi bulunan, iki katlı ve eyvanlı bir ana binadan oluşan 60*80 metre boyutlarında; Buhara’nın en büyük medresesidir. Dev taç kapısının yer aldığı ön cephesi Leb-i Havuz’a bakar. Tüm ön cephe mavi mozaiklerle kaplıdır.

 

 

Divan Beyi Nadir Bey Medresesi iç avlusunda akşam düzenlenen Özbek Gecesi'nde Özbek Folkloru'ndan esintiler

Havuzun batısında yer alan Hanaka Medresesi, Vezir Nadir Bey zamanından; 16.yy.dan kalma sufi dervişler için yaptırılmış bir tür tekke yapısıdır. Yapının ortasında yer alan tek kubbeli büyük salonun köşelerinde inziva hücreleri bulunmaktadır. Medrese, 2013 yazının son günlerinde bir restorasyon sürecindedir. 

 

 Leb-i Havuz yakınlarında Sarrafon Kapalı Çarşısı'nın girişi

Kompleksin havuza bakan üçüncü yapısı başlangıçta kervansaray olarak planlanmış, ancak yapının; zamanın Buhara Hanı İmamkuli Han tarafından açılışı sırasında sarf ettiği “Allah’ın nuru için” sözleri nedeniyle medreseye dönüştürülmüş bir yapıdır. Kervansaraylarda olduğu gibi taç kapının doğrudan avluya açıldığı bir giriş planına sahip olması da yapının başlangıçtaki planına ait düşünceyi ele vermektedir. Bugün avluya bakan hücrelerinde; hediyelik eşya satan mağazaların ve ortasında geleneksel Özbek halk dansları ve defilelerinin düzenlendiği bir restoran ve kafeteryanın bulunduğu medresenin girişindeki taç kapısında ise, alışılmışın dışında iki adet tavus kuşu deseni bulunmaktadır. 

 

 Divan Beyi Nadir Bey Medresesi'nin tavus kuşlarıyla süslü taç kapısı

Divan Beyi Medresesi önünde bugün havuza kadar uzanan yeşillikler içinde geniş bir park mevcuttur. Parkın içinde en dikkat çekici figür ise bir eşeğin üzerinde betimlenmiş Nasreddin Hoca heykelidir. Sadece bize özgü sandığımız Nasreddin Hoca’nın da, Dede Korkut, Yunus Emre, İbni Sina, Ali Şir Nevai vb. diğer birçok ortak değerimiz gibi bu uzak coğrafyadaki soydaşlarımız için de önemli bir kültürel figür olduğunu bu topraklara gelince öğrenmiş olduk. Çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz zeka ürünü Nasredddin Hoca fıkralarının çok benzerleri Özbekistan’da da anlatılmaktaydı.

 

 

Yahudi Mahallesi'nde yer alan Buhara Sinagogu'nun girişi

Leb-i Havuz’un güney kenarı boyunca kentin önemli suyollarından birisi olan Sahrud Kanalı ve biraz ötesinde ise Yahudi Mahallesi yer alır. Yahudilerin Samanoğulları zamanında oğlu hastalanan hükümdarın derdine deva olan bir Yahudi hekimin ardından Buhara’da bir koloni oluşturduklarına dair bir hikâye anlatılıyor. Ama kaynaklara göre M.Ö. 6.yy.daki Babil Sürgünü’nden kalma Orta Asya’ya doğru bir Yahudi yöneliminden söz ediliyor. Modern çağlarda Orta Asya’daki Yahudi cemaatinin bu dönemlerden kalma bir geleneğin temsilcileri olduğuna inanılıyor. 17.yy.a kadar ibadetlerine bile yapacakları bir sinagog olmadığı için Leb-i Havuz’un batısında yer alan Magoki Attori Camisi’nde geceleri ibadet eden Yahudi cemaati, 17.yy.da bu mahallede bir sinagog kurar. Sovyetler Birliği zamanında 20.000 civarında Yahudi’nin yaşadığı bölgede, Perestroyka döneminde İsrail’e yönelen büyük bir göç yaşanmış. Bugün az sayıda Yahudi ailesi, hala bu kemerli bir kapıdan girilen ve terzi, kuklacı, ayakkabı tamircisi gibi zanaatkârların dükkânlarının yer aldığı sakin bir sokağın çevresinde yaşıyor olmalılar. Çünkü sinagogları hala bu sokakta… 

 

 Halen az sayıda Yahudi Cemaati'nin ibadetini gerçekleştirdiği salon

Yahudi Mahallesi’nde yer alan sinagog, Buhara’nın önemli yöneticilerinden Divan Beyi Nadir Bey zamanında, 17.yy.da yapılmış. İçerde büyük bir sessizlik hâkim. Ahşap merdivenlerle çıkılan üst kattan aşağıya bakıldığında ortada bir avlu ve iki yanda oturma sıralarının bulunduğu iki salon dikkat çekiyor. Sinagogun restorasyonu sırasında tavan arasında çok eski bir Tora bulunmuş. İsrail ve Amerika’ya göç etmiş Yahudi cemaatinden bugün arta kalanların toplu ibadetlerinde açılan sinagog artık bugün daha çok turistlerin ziyaret ettikleri bir mekân olarak işlev görüyor. Salonda Yahudi cemaatin tarihin derinliklerinde kalmış soluk fotoğrafları, kitaplar, Tora örtüleri ve ardındaki Tora ruloları ve sinagog için bağış bekleyen bir Özbek ilgili bulunuyor.

 

 Sinagogda yer alan Tora örtüleri ve 7 kollu şamdan (minora)

 

 Yahudi Mahallesi'nde bir ayakkabı tamircisi

Leb-i Havuz’un güney kıyısındaki deve heykellerinden oluşan bir kervanın hemen arka planında, biraz soluklanabilecek kafeteryalar yer alıyor. Burada kenarlardaki çok sayıda fıskiyeden havuza doğru yönelen suyun zerrecikler halinde havaya yayılışını ve yeniden suyla buluşmasını akşama doğru bile etkisini kaybetmeyen sıcağın altında izlemek insana bir serinlik veriyor doğrusu.

 

 Leb-i Havuz Kompleksi yakınlarında Şahrud Kanalı'na paralel cadde

 

Karahanlılar'dan kalma en eski cami; Magoki Attori (Çukur Aktar) Camisi

Leb-i Havuz’un güneyinde yer alan Sahrud Kanalı’na paralel ilerleyen cadde aynı zamanda yayaların yoğun olarak kullandığı bir yürüyüş yoludur. Bu cadde, yolcuyu bir tetrapylonu andıran Sarraflar Çarşısı’nın girişine götürür. Bu kapının ötesi bir arka dünyadır sanki. Tarihte çoğunlukla çevredeki aktarların namaz kıldığı bir mekân olması nedeniyle Magoki-Attori (Çukur Aktar) Camisi olarak adlandırılan Orta Asya’nın en eski camisi de buradadır. Öncesinde bir Zerdüşt Tapınağı’nın yer aldığı cami, ilk olarak Karahanlılar döneminde bu tapınağın kalıntıları üstüne tuğla malzeme kullanılarak inşa edilmiş. Samaniler döneminde; 12.yy.da ise cami yeniden yaptırılmış. 1860 yılında depremden iki kubbesi çöken cami, 20.yy.da yeniden ayağa kaldırılmış. Sıfır noktasından aşağıda yer alan ve merdivenlerle ulaşılan cami, şimdi bir müze ve alışveriş mekânı görünümünde; bu konumuyla isminde yer alan “çukur” sıfatını hak ediyor.

 

 Magoki Attori Camisi'nin pişmiş tuğladan desenlerle kaplı ön cephesi

Caminin hemen üst düzleminde ve Batı yönünde; geniş bir alanda sürdürülen arkeolojik kazılardan elde edilen bilgiler ışığında, bu alanda bir hamam ve kervansaray kalıntısına ait temel izlerinin bulunduğunu öğreniyoruz. Kazılarla birlikte sürdürülen restorasyon çalışmalarında yine tuğlaya boğulmuş temel izlerinden, restorasyon işinin abartılarak yeniden yapma noktasına tırmandırıldığını gözlemliyoruz.

 

Caminin ön cephesindeki silindirlerin üzerinde yer alan Hiva'dan hatırladığımız o tılsımlı üçgenler (Acaba Zerdüştlüğün izleri mi?)

 

 Magoki Attori Camisi'nin arkadan görünüşü

 

 

DEVAM EDECEK

 

Yazı ve fotoğrafların daha fazlası için tıklayınız

 

 


Yazan ve fotoğraflayan: İbrahim Fidanoğlu

Düzenleyen: M.YC 

 
Toplam blog
: 140
: 882
Kayıt tarihi
: 02.09.12
 
 

  Ben ve iki eski dostum; bilgi dağarcığımızı doldurabilmek ve şehrin keşmekeşinden uzaklaşab..