Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dağköyündeki Meryem

Dağköyündeki Meryem
 

Türkmenler...


Bugün 6 Mayıs, içimde tarifsiz bir hüzün var…Yazmam gerekeni yazamamanın sıkıntısı içimde…

Bugün 6 Mayıs. Dağda kurdun, kuşun.

Gökte Ay ve Güneş’in.

Deniz’de dalgaların.

Haykırdığı bir gün bugün.

6 Mayıs bugün…

Erikler çoktan çiçek açtı.Papatyalarla yarışıyorlar.Birbirlerine bakıyorlar, utangaç, sıkıntılı…

Mevsim bahar.Havada bir gariplik var.Yaza giriyoruz.

Bu nasıl bahar.

Güneşi göremiyoruz.Güneş yok…Güneş yok…

Pencereyi açtım.Serin bir dalga yayıldı.Ciğerlerimi şişirdim serin hava ile.

Komşumuz Recep amca’nın torunu beş yaşındaki Burcu’ya, Toroslarda ki Meryem’in resmini gösterdim.Aralarında bir duygu köprüsü kurulsun istedim…

Burcu başladı sormaya, az da meraklı, gözlerini gözlerime dikip.

-Meryem’lerin parası varmı peki? Diye bir soru yöneltti.

-Nasıl oyuncak, kıyafet, çikolata, dondurma alıyorlar? Diye de ekledi.

Burcu ile Meryem aynı yaştalar.

-Keçileri var.Keçilerinin peynirini satıyorlar.Diye cevap verdim.

-Kırlarda çiçekte toplarlar.Diyede ekledim.

Burcu, bilgisayara baktı kaldı.Düşündü bir an.Belliki soracağı soruyu hesaplıyor.Sonra.

-Amca, ben okula gitmeyeceğim diyiverdi.

-Neden? Dememe kalmadı.Bilgisayarı göstererek.

-Bak burada her şey var. Ben buradan öğreneceğim.Annemden, babamdan öğrendim şimdiye kadar, öğrenmem gereken her şeyi.Bundan sonrada buradan öğreneceğim.

Aslında bu duyguları Meryem’de düşünmeli.Soracağı sorularıda sorabilmeli.

Yıllar öncesine gittim.Kozan’ da Akdam köyüne. Toros silsilesinde bir Türkmen köyü.

Köyde çocuklarla konuşmak ne mümkün.Ne Meryem’le nede başka bir çocukla konuşamadım.Öylesine utangaç, sıkılgan, çekingendiler..

Yüzlerini yukarı kaldırmıyorlardı.

Bir tek sözcük söylemeye cesaretleri yoktu.

Neydi bu çocukları ürküten?

Neydi onların üstündeki baskı?

Ankara’da ki bir Burcu’nun serbestçe konuşması, soru sorması yoktu o yılarda onlarda.

Şimdilerde değişen ney?

Dağ köyünde yaşama gözünü açan çocukların yaşamında, dün ile bugün arasında değişen bir şey varmı?

Ne veriyoruz onlara.Modern yaşama dair. Onları, kirlettiğimiz, her yanını petrole boyadığımız, çöplük haline getirdiğimiz, yokettiğimiz dünyanın içinemi çekelim.

Tek kültürün, tek koyunun.Kopya kültürün, kopya koyunların, kopya sözlerin, kopya proğramların, kopya yaşamın içinemi çekelim.Diye hırsla düşünürken.

Açık penceremin önüne bir kedi geldi.Tüyleri toz içinde.Gözleri derinde kıpış kıpış.Başını içeri uzattı.Belliki içeri girmek istiyor, çekingen.Onay bekliyor.Bakışlarımdan onay alamadı.Hafif bir rüzgar tüylerini savuruyor.Başını ayaklarının üstüne koydu.

Başını kaldırıp indiriyor.Gözlerini gözlerime dikti.Yalvarıyor.Sanırım bir ev kedisi.Yavruyken alınmış, büyütülmüş.Sonrası bana muamma.Ancak şimdi sokakta aç, üşüyor…

Yavaşça elimi başına götürdüm. Okşadım.Bıyıklarını yalamaya başladı, gerginliği kayboldu.Mutfağa gittim. Bir parça peynir uzattım.Sakin, sessiz iştahla bir çırpıda yedi.Tekrar gözlerini gözlerime dikti. Bir parça peynir daha verdim.Hafifi geriye çekildi. Bu sefer içeri girmek istemedi.Anladı sanırım daha önce izin vermeyeceğimi.Döndü, elimin üzerinden sürünerek geçti ve balkona sıçradı.

Bir kez daha baktı bana. Minnetle.”güle güle “dedim içimden.Hafif yutkunarak.

Uzak köylerimizi düşündüm. Geçmişimizi.

Hey insanoğlu!

Köylerimize ne kadar yabancıyız.

Köylerde yaşayan Meryemlere.

Dağlarımıza, ormanlarımıza,

Vahşi ve evcil hayvanlarımıza.

Yaşlılarımıza ne kadar yabancıyız,

Analarımıza, Babalarımıza, Kardeşlerimize.

Çiklet, kağıt mendil, simit satan çocuklarımıza,

Doyunacak, barınacak yer arayanlara.

Bebelerimize….

Bugün 6 Mayıs…

Denizlerimize ne kadar yabancıyız…

Düşüncelerimize ne kadar…

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..