Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '18

 
Kategori
Şiir
 

Dağlarca - 2

Dağlarca - 2
 

1987 TRABZON LİSESİ


ŞİİRİMİZİN YENİLEŞME SÜRECİNDE DAĞLARCA

 

Türk şiirinde 1930’da başlayıp  1940 sonrasında gelişen yenileşme girişimleri, yalnız Garipçiler’le  Toplumsal  Gerçekçiler’le  sınırlanamaz. Bu iki şiirsel değişim olayı dışında kalan  “tek” başına bir konumda Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı görüyoruz. O, şiir gemisinde  kaptan köşkünde olma özelliğini hiç yitirmeden  “tek” olma özelliğini sürdürdü. Gemisini  başarıyla yüzdürdü.

Dağlarca, ölçülü, uyaklı şiirden serbest şiire yönelerektoplum içindeki insanın yerini, duyarlığını, varoluş serüvenini işler. Önce şiirsel bütünlük içinde kendi insanını, Anadolu’nun toplumsal  gerçeklerini  verir.Yıllardır insanımızın  mutluluk kaynağı olarak gösterilen Anadolu  Dağlarca’nın sesinde gerçeğe dönüşür.

Kardaş senin dediklerin yok
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadolu’ya
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayri
O kadar uzak değil

Çamı bitmiş, kavağı azalmış.
Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil;
Yedi ay kıştan sonra
Yeşeren senin yaşamandır,
Yaprak değil.

(Kızılırmak Kıyıları)

Dağlarca bu şiiriyle kalmaz Samsun’dan Ankara’ya, İnönüler, Sivaslı Karınca adlı yapıtlarıyla Cumhuriyet ilkelerinden ödün verenlere karşı durur, Bağımsızlık  Savaşımızın  toplumsal gücünü  günyüzüne  çıkarır.

Sivaslı Karınca

Koca Kızılırmak köpüre köpüre
Akıyordu,
Bir telgraf direği dibinde,
Zamanlar kadar telaşsız ve köpüksüz,
Yürüyordu,
Sivaslı bir karınca.

……………………..

Yoktu fikirlerden, davalardan haberi,
Yürümüyordu,
Rüyası hiç.
Buğday tanesi üzre,
Yürüyordu,
Sivaslı bir karınca.

Samsun’dan Ankara’ya

- Ordunun silahları alınmış
ve alınmakta

Atım acından hasta, çalmışlar kılıcımı,
Üşürüm.
İçimde silah sesleri,
Sabaha kadar, tövbe tövbe,
Gecelerle dövüşürüm.

Kabzalarım vardı parıl parıl,
Altın elmas.
Getirmiştim ta Orta Asyadan,
Ta batı Avrupa hayran olmuştu,
Kalmış ağırlıklarınca avuçlarımda yas.

Hepsi bir başka biçimdeydi,
Ama kardeşti tüfekle yay.
Onlarla yaşamam hızlanırdı,
Duyulurdu suyun ekmeğin lezzeti daha hoş,
Daha kolay.

Çalmışlar kılıcımı,
Vaktim bir ateşle kızıllaşır önce.
Sonra tarihler tarihler döğer içimizdekileri,
O kadar hafif, o kadar yalın,
Kılınç olur düşünce.

Dağlarca şiirinin  odağına kendisini koyarak iç içe çemberlerle genişleyen, büyüyen  lirik, epik, bireysel, toplumsal şiirlerinde dünya insanının sevincini, acılarını, kavgalarını da görmezden gelmez.

Nötron Bombası

Yalnız canlılara yönelik
Nötron bombalarıyla yak beni
Gir hemen evime
Artık senindir biraz bile bozulmamış
Bu masa bu çiçek bu yorgan
Bu kışlık buğday
İğrenç buluşunla övünme  de
Hadi öldür beni çabucak
Unutma içerde biri daha var
Çöktüremeyeceğin susturamayacağın
Yok edemeyeceğin biri
Benim barış sevgim

“Fazıl Hüsnü’nün şiiri benzersiz bir yaratığın soluk alıp vermesi gibi bir şeydir. Başka bir özneye geçirilemez. Geçirilince hiçbir değeri kalmaz. Ne Fazıl Hüsnü başka türlü şiir yazabilir, ne de başkası Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi şiir yazabilir.” (A. Özkırımlı, Türk Şiirinde Yeniliğin Boyutları, Çağdaş Türk edebiyatı, Anadolu Üniversitesi) Kısaca kendine özgü bir “tek” olan ozan, etkiler, etkilenmez. Dağlarca şiirini tanımlarken: “Şiir bir gramer mucizesi, şiir bütün ülkelerin ilk sesi. Benim şiirlerimin izi budur.  Şiir başka yaşam” diyor. Örneklersek, Cezayir Türküsü, Vietnam Savaşımız, Hiroşima vb.

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..