Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '18

 
Kategori
Şiir
 

Dağlarca - 3

Dağlarca - 3
 

Yağlı boya, Rasim Çubukçu


TÜRKÇENİN ŞİİRİ
KENDİNE ÖZGÜ TEK OLAN SES

*

Nötron Bombası

Yalnız canlılara yönelik
Nötron bombalarıyla yak beni
Gir hemen evime
Artık senindir biraz bile bozulmamış
Bu masa bu çiçek bu yorgan
Bu kışlık buğday

İğrenç buluşunla övünme de
Hadi öldür beni çabucak
Unutma içerde biri daha var
Çöktüremeyeceğin susturamayacağın
Yok edemeyeceğin biri
Benim barış sevgim
*

“Fazıl Hüsnü’nün şiiri benzersiz bir yaratığın soluk alıp vermesi gibi bir şeydir. Başka bir özneye geçirilemez. Geçirilince hiçbir değeri kalmaz. Ne Fazıl Hüsnü başka türlü şiir yazabilir, ne de başkası Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi şiir yazabilir.” 
(A. Özkırımlı, Türk Şiirinde Yeniliğin Boyutları, Çağdaş Türk edebiyatı, Anadolu Üniversitesi)

Kısaca kendine özgü bir “tek” olan ozan, etkiler, etkilenmez. Dağlarca şiirini tanımlarken: “Şiir bir gramer mucizesi, şiir bütün ülkelerin ilk sesi. Benim şiirlerimin izi budur. Şiir başka yaşam” diyor. Örneklersek, Cezayir Türküsü, Vietnam Savaşımız, Hiroşima vb.

Atatürk Nerde

Nerde miyim ben şimdi
Geceler parlarken
Afrika’dayım, Güney Amerika’dayım
Çin’deyim
Kim korkusuzsa
Onun yüreğindeyim

Nerde miyim ben şimdi
Aydınlıktan daha derinde
Gerçeği görmek için
Kim güneşe bakıyorsa
Onun gözlerindeyim

Nerde miyim ben şimdi
Başlangıcında kocaman bir sorun
Özgürlüğe doğru
Kim yürüyorsa
Ayaklarında onun

*

Tek parti egemenliği, sonra 1950’de beklenen özgürlüğün başka baharlara kalması 1915 kuşağını duraklatır. Aralarında köklü ülkücüler, devrimciler yetişmez. Hiç boyun eğmemiş olanlar bu kuşağın zafer sözcüleridir. Örneklersek, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Necati Cumali, A.Kadir, Yaşar Kemal.
1960 yılına değin 35-45 yaşına erişen bu kuşağın kişilerinde büyük bir birikim vardır. Asıl ürünlerini bu tarihten sonra vereceklerdir, İşte bu kuşak 1950’den sonra dilde gericiliğe tanık olur. Buna karşı Türkçeyi savunmaktan geri durmazlar.
Dağlarca bu kuşağın en şanslısı olarak ekonomik olanaklarını uzun yaşamında kullanarak evrensel boyutlara ulaşır. Türkçenin özleşmesine önemli katkılarda bulunur. Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarında görev alır. Dağlarca TDK yönetimine girer.Türkçe savunucusu olan Dağlarca Türkçenin şiirini yazar.Kendisi gibi Türkçe yazmayı amaç edinenler de şöyle sıralanabilir: Orhan Veli Kanık, Cahit Külebi, Ceyhun Atuf Kansu, Attila İlhan ve dahaları. 
Türk Dil Kurumu Koçaklaması

Türk Dil Kurumu’nu kurarken
Mustafa Kemal’in
Tek mutsuzluğu vardı
Türkçeyi sevdiğini
Daha Türkçe söyleyememek
Kimilerinin
Şimdi
Tek mutluluğu var
Türkçeyi sevdiklerini
Daha Osmanlıca söylemek

Dağlarca Türkçecilik görevini ertelemeden “Türkçe Katında Yaşamak” şiirinde:
"Türkçem benim ses bayrağım" diyor.

Dağlarca şiirine üç döneminde de biçim ve içerik olarak yenilikler getirmiştir.

İlk şiirinden:

Ne ruhum beni görür, ne sevgim döner geri,
Beyaz gölgeler saklar gözlerimden her yeri;
Diner akşam olunca günün bütün sesleri,
Ve benim içerimde eski bir şarkı başlar.

(Yavaşlayan Ömür)
*

Sezgi dönemi ile başlayan bu bireysel aşk yerini çocuktan başlayarak insana, evrene bırakır aşama aşama.İkinci yapıtının adı Çocuk ve Allah : (1940)

…….
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak 
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçük şişelerini
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allah’a açılan

*

Dağlarca şiirinde görünenle görünmeyen arasında şaşkınlıkla gidip geliyor. Dağlarca bu dönem şiirini Daha (1943) adlı yapıtında “Dışımızla İçimiz” şiirinde şöyle özetliyor:

Görünenle
Olmak
Düşünmek
Görünmeyenle

*

Dağlarca için görünen her şeyden önce insandır. Önce çocuk insan:

çocuklar korkunç allahım
elleri, yüzleri, saçları
uyurken bütün gece
yok sana ihtiyaçları

çocuklar korkunç allahım
bebek yaparlar haçları
aşina değiller hatıramıza
severken aynı ağaçlar

*

Sait Maden’in Çocuk ve Söz yazısında, bir şair duyarlığıyla “Çocuk ve Allah” üzerine bakın nasıl, çoğumuzun katılacağı yargılara varıyor:

Bir fışkırmadır Çocuk ve Allah. Türk şiirinde az görülmüş bir çokseslilik. Çok renklilik. Orkestrasyon. Kopuk gibidir geleneksel şiir birikiminden. Küçükten büyüğe her olanağını kendisi bulmuş, kendisi işlemiş gibidir. Dışarıya kapalı, kendi içinde genişleyip yayılan, kendi kendini üreten bir şiirdir.”

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..