Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Dağların büyüsü (2)

Dağların büyüsü (2)
 

Kalbime benzer taşları/ Heybetli öter kuşları/ Göğe yakındır başları/ Benim meskenim/ Dağlardır dağlar/ Dağlardır dağlar/ Dağlardır dağlar….

Kış aylarında dağlar bambaşka bir yer olur. Sanki Hansel ve Gretel’in gittiği pasta ve şekerleme dünyası gibi. Dağlara krem şanti dökmüşsünde kendiliğinden hafifçe erimiş, ama alttaki şekli yumuşak bir şekilde sarmış gibidir. Ağaçların tüm dalları, çamların tüm kolları yumuşak kıvrımlı karlarla süslenmiştir. Arada dallar karların ağırlığına dayanamayıp büyük kar yığınlarını yerlere dökerken, ağaçlar yeniden canlanmış gibi kıpırdarlar.

Bazen yollar öyle kar olur ki, yolunu bile bilemezsin. Bir yanın uçurumdur, bir yanın dağ. Olabildiğince dağa yakın gidersin, ama çok yavaş olursun, sürekli dönerek dağa tırmandığın için karşı taraftan gelebilecek araçları göremezsin, hep temkinlisindir. Gözlerini beyaz alır. Güneş gözlüğün yanında ise takarsın, çünkü bir süre sonra hiçbir yere bakamaz olursun, başın ağrır, gözlerin ağrır. Köye geldiğinde birkaç evin bacasının tüttüğünü görürsün, bu bile insanın içini ısıtır. Araçtan inersin, karlar diz boyunu geçmiştir. Zorla, düşmeden gidebilmek için birazda dikkatle, çalışacağın binaya gidersin, pantolonun kardan ıslanmıştır, üşürsün. Köyün muhtarı gelir yanına, işinizi bitirin eve gelin der. Çay yaptırıyorum size, ısınırsınız. Soğuktan donmuş bir şekilde işimizi bitirip muhtarın evine gidip bir bardak çay içmek için can atarız. Sonunda işimiz biter, muhtarın evine gideriz. Muhtarın eşi bize hemen birer bardak çay verir ve siz şimdi açsınızdır diyip sofra hazırlar. Yemeğin ne olduğu önemli değildir, o sofra tamamen içten hazırlanmış bir sofradır, ya kahvaltılıktır, yada bir çorba ve sıcak ekmek. O yemekleri ellerinize sağlık diyerek güzelce yerseniz. Onlar için bundan daha mutlu edici bir şey olmadığını görürsünüz. Çünkü köylerde dışarıdan gelene hazırlanan her sofrada, acaba beğenecekler mi? yiyecekler mi? endişesi olur. Biraz sohbet ederiz, onlar anlatır biz dinleriz, yaşadıkları şartlar gerçektende çok zor ve ağırdır. Yine içimizi bir burukluk kaplar, ama yapılabilecek bir şey yoktur. Onlar içinse oraya götürülen hizmet her şeye bedeldir. Sonuçta biz işimizi bitirmiş, ısınmış, üzerimiz kurumuş ve karnımız doymuş olarak köyden ayrılırız.

Karlı dağlardan aşağıya, kıvrıla kıvrıla inen yoldan, yaz ve kış arasında ki o koca farkı görerek aşağıya, şehre tekrar döneriz…

Yazları ise yol çekilmezdir, hava sıcaktır, her taraf tozdur. Ağaçlar yeşildir ama otlar sararmış ve kurumuştur, sıcaktan aracın camlarını açarsın, içeri toz dolar, gitmek zorundasındır. Dağlarda birkaç kilometrede bir çeşmeler vardır, az oralarda durursun biraz serinlersin. Artık oradaki suyun aksu mu, yoksa karasu mu olduğunu öğrenmişsindir. Aksu içimi hafif ve rahatlatıcıdır, karasu ise sert ve insanda şişkinlik yapan sudur. Gider çalışırsın, işinin süresine göre köyde kalırsın, işin uzunsa mutlaka seni misafir edecek birileri yanına gelir, kısaysa birer ayran verirler, sıcakta iyi gelir diye…

Eğer ekip olarak göreve çıkılmışsa, öğleye doğru beğendiğimiz bir çeşme başında, bir iki arkadaşımızı ateş yakması ve çayımızı hazırlaması için bırakırız. Döndüğümüzde yemeğimiz ve çayımız hazırdır, kısa bir moladan sonra, fazla oyalanmadan yolumuza tekrar devam ederiz.

Yarimi ellere verin/ Sevdamı yerlere serin/ Elleri bana gönderin/ Benim meskenim/ Dağlardır dağlar/ Dağlardır dağlar/ Dağlardır dağlar…….








http://isteoylebirseyy.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 41
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.06.08
 
 

Çoğu zaman düşündüklerimi, gördüklerimi, hissettiklerimi dile getirmekte zorlanıyorum. Çünkü o an..