- Kategori
- Güncel
Daha Fazla Tüketim= Daha Fazla Açlık
İnsanlar; her geçen gün daha fazla şey tüketmeyi, tüketim alışkanlıklarının tatmin edilmesine zenginlik diyorlar.
Her geçen gün tüketim alışkanlıkları arttırılıp, yeni bağımlılıklar kazan insanın söz konusu bağımlılıklara iyi gelecek, deneyim ve şeylere sahip olmak için çılgıncasına kural tanımaksızın kimi zaman standart ahlak kurallarının dışına çıkabiliyorlar. Adam çok iyi bir cerrah, Türkiye’nin en ünlü tıp fakültesinden memnun olduğu ve toplumun hekimi el üstünde tutmasına rağmen organ mafyasının elemanı olabiliyor. Bir hekimi organ mafyasının elemanı yapan şey, muhtemelen kısa zamanda ve çok daha yüksek kazançtır. “Yüksek kazanç; pis iş” buna benzer bir İngiliz deyişi olduğunu hatırlıyorum. Rotadan çıkarak farklı yöntem izleyenlerin daha fazla kazanç sağlama hayali insanlara normalde yapmayacakları birçok işi yaptırıyor.
Kazanç; kişinin kendini daha mutlu hissedeceği şeyleri satın alabilmesini, onları kullanabilmesini, onları kullanabilmesini sağlar. Gerçi biz insanlar birbirimizden çok farklıyız. Kimimiz sahip olabilmeyi, başka birilerimiz ise o duyguyu satın alıyoruz. Gerçekte bizde olmayan şeylere, sahip olamayacağımız halde her geçen gün çok fazla şeyi, değeri, ürünü, hizmeti hatta duyguyu daha da maddeleştirip satın alıyoruz. Alışkanlıkların tatmin edilmesine müteakip yeni alışkanlıklar icat ediliyor. Hayali satın almak için tekrar kendimizi güdülüyoruz. Klasik kölelik devrindeki efendilerimizden çok daha etkin bir efendimiz var artık; bu da kazandığımız bağımlılıklarımız. Klasik kölelik devrinde efendisi için yaptığı çalışma ile yapabileceği şeyler sınırlıyken şimdi çok daha şeyler yapabileceğine, çok daha fazla şeylere sahip olabileceğine inanan bir insan ki, kendisini insanlıktan çıkaran birçok şeyi yapıyor, bu konuda çıkar yol bulabilmek için gece gündüz beyin bile patlatıyor. Klasik köle sadece bedenini bu konuda seferber ederken, alışkanlık köleliği ise bedene ilave olarak ruh, töre, din, gibi daha başka değerlerin de pazarlanması, hedefe götüren yolda kullanılmasına olanak sağlıyor.
Ev tüketimi, telefon tüketimi, araba tüketimi bir yandan fabrikaları çalıştırırken diğer yandan da her mutluluk aracı sahip olunduktan sonra değer olma özelliğini bir anda kaybediyor.
İnsan yapısı gereği, hayvanların duygularının olmadığını onların dikkate almaya değmeyeceğini düşünüyorlar. Keza aynı şekilde akşam kuzu biftek arkasından meyve olarak elma yiyen kaç insan elmaların ve kuzunun hisleri hakkında mesai harcar ki? Aynı şekilde çok zengin insanların bakış açısından durum daha da değişkenlik kazanıyor. Sıradan insanı da zengin açısından kuzu ve elma zincirinin bir yerine eklemlendiriyor.
İnsanların kazançları değil de statüleri alışkanlık özelliklerini belirliyor. Bu durum özellikle bizim gibi altyapısı olmayan toplumlarda zekâdan çok büyüğe saygı gösterilmesini sağlıyor. Birçok insan insanlarımızın büyük sevdiğini, büyüğe saygı duyduğunu bildiklerinden sırf statülerini iyi göstermek adına kapılarında “Mercedes” bulundurmayı ihmal etmiyorlar. Büyük adam büyük arabaya binmelidir! Aynı şekilde aylık bin beş yüz lira kazanan birisi iki bin liralık kazancın hayalini kurar ve mutlu olabilirken, yirmi bin lira kazanan ise; elli hatta yüz bin liralık bir kazancın hayalini görmeye başladığı zaman iki bin lira kazanan zengin, yirmi bin kazanırken otuz bin kazanan birinden çok daha zengin olabilir. Bu konuda fikir beyan eden kişi de doğru söylüyor.
Tüketim; arzularımızın istediği ya içerden gelen arz ya dışarıdan verilen arz tarafından destekleniyor olsa da en sağlıklı tüketim; gerçek anlamda kendini keşfeden insanın tüketimidir. Sahip olamayacağı, sahip olacağı veya yol arkadaşlığı yapacağı şeylere dış ve iç arzlardan kaynaklanan istekle değil, kendi isteğiyle olandır.