Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '07

 
Kategori
Dostluk
 

Daha iyiye, daha güzele.

Daha iyiye, daha güzele.
 

Bugün İzmir için bir şeyler yazma düşüncesindeydim. Elli küsur senedir birlikteyiz. Ekmeğini yedik, suyunu içtik, havasını kokladık. Elimize fırsat geçmiş iken borcumuzu ödeyelim bari dedim. Önce İzmir için yazılan 95 blogu son yazılandan ilklere doğru okumaya başladım. Yazılmamış, atlanmış, unutulmuş bir şey varmı kafamdakilerden ayrı kalan diye de not alıyorum. Farklı şeyler yazmak istiyordum çünkü. Ama ne gezer, İzmir için 5-6 tane blog yazmış blog yazarları bile vardı ben daha yarıya gelmeden. Okuduklarımın hepsi güzel, ilgi çekici, yazılması için büyük emek harcanmıştı besbelli. "(Olsun ilerde İzmir için yazacak bir şeyler bulurum elbet (!)"

Okudukça hem anlatacağım İzmir'den uzaklaştım hem de farklı şeyler düşünmeye başladım. Duygusal yönüm biraz ağır bastı. Çok az okunan bir blog gördüm, topu topu dört kez okunmuş. Ben okudum beş oldu. Çok genç bir arkadaşımız yazmış.

Blogun başlığı : "Çiçek sulamaya gittiler diyenlere"

Blog yazarımız benim en küçük oğlum yaşlarında. Aferin, yürekli ve bana göre belki de yaşından beklenmiyecek bir güzellikte, konusunu İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Tayland'a yaptığı ve o aralar büyük tepki alan gezisinden alan bir blog yazmış. Gecenin bilmem kaçında hem de. Maalesef az okunduğundan olacak ki bir daha yazmamış. Oysa hakkında yazdıklarını okuduğumda beklentileri farklı idi. Mesaj yazdım, bakar, görür inşallah. Moralini bozmamasını, v.b. dilek ve temennilerde bulundum. Daha başkalarını da buldum. Yazmışlar, az okunmuşlar, yorum almamışlar, belki de o yüzden gerisi yok. Onlara da mesaj yazdım. Aynı şeylerden bahsettim.

Yaklaşık elli - altmış kadar, İzmir'le ilgili yazılan blog okudum. Hepsini bitiremedim. Yazarlarını, kendi haklarında yazdıklarını, diğer bazı bloglarını, okuduğum bu bloga yorum yazılmışsa yorumları, yorumları yazan yazarları ... böyle daldan dala atladıkça İzmir'den kopup bir anda başka bir şeyler yazmak isteği geldi içimden. Benim ne malum adam olduğum belli. Kendimi iyi tanırım. Yazmazsam rahat olamam.

Blog yazdıktan sonra bloglarının az okunmasından ya da yorum almamasından dolayı gücenen, yazmaya küsen arkadaşlarımız. Lütfen yazmaya devam ediniz. Özellikle genç arkadaşlarımız. Sizin görüş ve düşünceleriniz çok önemli. Ülkemizin bulunduğu durum ve hal böyleyken. Ayrıca büyük emek gösterip yazdıklarınızı belki defalarca okuyup "onay" veren editör arkadaşlarımıza da haksızlık etmiş oluyorsunuz.

Şuna benzetebiliriz. Binbir emek ve paralar harcanarak yaratılan bir TV dizisi, o anda karşısında maç nakli, daha çok izlenen bir dizi ile çakışır. Reyting alamaz, yayın saati değiştirilir ve sonunda yayından kaldırılır. Emek memek boşuna. Ama yılmamak lazım bence. Diziler gibi bloglarımız da dikkat çekmeyebilir. Ama inanıyorum ki yazılan blogun tanıtımına mümkün olduğunca eşit ölçüde yer veriliyor. Bundan şahsen benim kuşkum yok.

Çok okunan blog - az okunan blog. Aradaki fark nedir? Bir ölçü var mı? Herkesin çok okuduğu bir blogu ben hiç okumamış olabilirim. O zaman ben neyim? Örnekler uzar gider.

Bloglarım çok az okunuyor, yorum almıyor, okunma sayısı az ise; daha iyisini yazmak için çaba göstermeliyim, yazabileceğim daha iyi kategori bulmalıyım diye düşünürüm.

Bloglarım çok okunuyor, az da olsa yorum alıyor, beklediğim sayıya ulaşıyorsa bunu korumak için gene iyi yazmaya çaba göstermeli, yeni kategorilerilerde de yazmayı denemeliyim diye düşünürüm.

Tabiki bunu sürdürmek istiyorsam. Yoksa bir sitenin forum sayfası gibi yaz bir şey çık, git. Değil.

Arkadaşlarımız, lütfen. Devam ediniz. Pes etmek yok.

 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..