Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Daha kaç emekçi ölmeli?

Daha kaç emekçi ölmeli?
 

Her sabah uyanıp pencereden dışarı baktığımda, evimin karşısında her gün biraz daha yükselen, çirkin rezidans inşaatını istemeden de olsa görürüm.

Bir süre öylece durup izlerim.

İnşaatın yanına eğreti kurulmuş barakalarda birer ikişer çıkıp işe başlayan, gurbetçi oldukları belli sarı baretli işçilere bakarım. Bakarken de düşünür de düşünürüm…

Anadolu’nun kim bilir neresinden, hangi yoksul evinden; hangi ihtiyaçlar, hangi zorunluluklar, hangi hayaller, hangi ayrılık özlemleri içinden kimlerden kopup gelmiş olduklarını,

Yüzlerce benzer inşaatta binlerce aynı koşullarda çalışıp, çok insani olmayan yerlerde yatıp kalktıklarını, bu şehirde çalışırken bu şehri hiç yaşayamadıklarını,

Birçoğunun ince ayarla imarı değiştirilerek yapılan bu devasa gökdelenler bittiğinde bu emekçilerin o binanın kapısından içeri girmeyi boş ver; önünden geçemediklerini,

İşçilerin ucuz emeklerinin karşılığında, nasırlı elleriyle santim santim yükselen bu yapılardaki dairelerin yüz binler, milyonlar karşılığı satıldığını,

Bunların yanın da, gençliğimde, öğrencilik yıllarımda benim de belli süreler inşaatlarda çalıştığımı, inşaatta yattığım günleri ve de o günlerdeki duygu ve düşüncelerimi hüzünle hatırlayıp dalarım.

 ÖLÜMLER VE NETİCE

Gökdelen inşaatının asansöründe yere çakılıp ölen on işçinin cenazelerinin memleketlerine götürülme haber ve görüntülerine hatırlıyorum. İçim yanarak, acıyarak…

Varsıllığın hiç uğramadığı, yoksul ve yoksunluğun var olduğu evlere götürülen cansız bedenler yanında, ayrıca o evlere taşınan katmerli acılar;  can yakan feryatlar…   Ve anlatılırken, iç dağlayan hayat hikayeleri…

Tersanelerde, fabrikalarda, tarım alanında, madenlerde;  gökdelen, yol, enerji(santral), köprü vb. inşaatlarında 2014’ün ilk sekiz ayında bile 1200’den fazla olan ölümlerle işçi mezarlığına dönen tablo.

Taşeronlar elinde kabul edilemez ücretlerle çalıştırılan, sömürülen, ekmeğini Azrail’in elinden almaya çalışan işçiler.

Vurdumduymazlık, yetersiz ve denetimsiz iş güvenliği önlemleri…

Gözü doymaz, merhametsiz, kar hırsıyla hareket eden sermaye…

Emekten yana olmayan, adaletten, vicdandan yoksun uygulamalar...                                                  İnsani, ahlaki, siyasi, yasal eksikliklere, işsizlik ve işten atılma korkusuyla karşı koyamayan sendikasızlaştırılmış emekçiler…

Bu arada yirmi beş milyon civarında çalışanın olduğu (on milyonu SGK’ya kayıtlı) ülkede bir milyonu bile sendikalı olmayan işçi topluluğu.

Her ay sessiz sedasız yüzden fazla işçinin ölmesiyle dünyada ve Avrupa’da liste başı oluşumuzun devam etmesi; doğru dürüst ceza gören olmaması, istifa edenin olmaması…

Ölüm ve ölme şekillerinin de ülkelerin gelişmişliğini gösteren unsurlardan biri olması.

Bu ve benzeri durumlar karşısında ezber olan ve tekrarı söylenen, isyan ettiren yetkili demeçleri.

Şehitlik verilip, mukadderat diyip inanç sömürüsüyle yatıştırılıp bu olaylar kanıksatılan, zaten tepkisiz olan halkımız.

Soma olayı öncesi olumlu rapor veren müfettişler için soruşturma açılmasına bakanın izin vermemesinin ibretlik hali.

Ve Soma olayından sonra Türkiye’de çeşitli iş kollarında 372 işçinin daha ölmesi.

Ne denir ki…

Ölmeye devam…( mı ? )

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 35
: 156
Kayıt tarihi
: 27.02.14
 
 

Üniversite  mezunu, eğitimci. Okumaktan,  düşünmekten,  yazmaktan,  türkülerden, bağlamadan  vazg..