Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '09

 
Kategori
Kültürler
 

Daldan Dala, Gönülden Gönüle

Daldan Dala, Gönülden Gönüle
 

SÖYLEŞİ..

Çevre Sorunları-Dağlarımız,Yörüklerimiz ve Göç

Soruyorum; hangi halimize gülüp, gerçeği mizah gözlüğünden görüp farkına varalım ?

O kadar Tiraj-i Komik durum, olgu ve olay, davranış ve politika var ki, hangi birini ele alsak bilemiyorum.

Deveye sormuşlar; Neren eğri diye, Nerem doğru ki demiş. Ağaçlardan sevileni çoktur, lakin sevmezler kavak ağacını ancak dosdoğrudur gövdesi.

Evet, şu çevre konusunu sizinle konuşalım. Ne dersiniz?

Kimler çevrecidir ?

Böyle bir soru olur mu ? Hepimiz tüketirken, birileri çevreci, birileri değil. Görevin kardeşim olmak zorundasın çevreci ! Sen kirlet, ben temizleyeyim. Sen sorumsuzluk yap, ben duyarlı olayım. Yok öyle yağma .

Peki ya duyarsızlık diz boyu ise, birileri kirletirken dünyayı, sürerken sefasını, birileri derdini tasasını çekiyorsa adalet mi bu? Peki ne yapmalı?

Elbet önce uyarmalı, kınamalı belki biraz utandırmalı. Sonra kurallar belirlenmeli ve uyulmalı, uymamakta ısrar edenler maddi olarak çevre kanunları düzenlenerek cezalandırılmalı.

Yeter mi ? Yetmez. Her şeyden evvel öğretilmeli eğitilmeli bireyler. “Ağaç Yaşken Eğilir” atasözü gereği çocuklar önce benimsetilerek bilinçlendirilmeli. Yetişkinler örnek olabilmeli değil mi ?

Ya sürüp giden duyarsızlık, sorumsuzluk, boş vermişliklere ne demeli ? Arkadaşlar !

Belki İfşa etmeli ve bir de sahnede benim gibilerin diline düşmeli elbet.

Örneğin şu bahçenin temizliğinde taze ot ve çalılarının yakılması konusuna değinmek istiyorum. Ben haftanın beş günü sahil yollarındayım.

Çokça şahit olmuşumdur. İlerlerken yolda, ileride bir duman kaplar tarlaları yolları, ilk zamanlar acaba kaza mı var yolda, duman kaplamıştır ortalığı diye endişe eder ve umarım insan hayatına bir zarar gelmemiştir diye temenni ederim.

Ya da orman yangını var her halde der üzülürüm. Gerçi orman yangınlarına da rastladık çokça akdeniz kıyı şeridinde o ayrı mevzu. Fakat her ikisi de değildir tabi ve genellikle bahçe temizliği adına yeşil otlar, dallar çalılıklar yakılıyordur. Ve ortalığı kesif bir koku ve duman kaplamıştır. Daha çok ilk bahar ve son bahar mevsiminde görülür.

Sözüm ona bu tarla ve bahçe sahipleri çiftçiler yakılması gerektiğine dair de bir kanıları vardır . Aksi halde bahçenin tarlanın adam olmayacağını savunurlar. Onlara bu konuyu sorduğumda hemen savunmaya geçerler oysa bu oldukça yanlış anlayış ve uygulama. Tıpkı hasat sonrası ekin tarlalarının yakıldığı gibi. Hem orman yangınlarının önemli bir sebebidir de bu anlayışın sonucu.

Aslına bakarsanız işin gerçeği çöp dökme alanına taşıma masrafından sığınılan bir bahanedir bu. Diğer taraftan o çalı ve otlarla birlikte yanan yararlı börtü-böcekler ayrı bir zararı ortaya çıkarmakta.. ister bilinçli olsun ister bilinçsiz bu tür temizleme metotları üstelik bir turizm bölgesi olan Antalya ve havarisinin hem havasını bozmakta hem de görüntü kirliliği oluşturmakta, küçük canlılara verdiği zarar ayrı.

Öyleyse buradan sesleniyoruz çevre il ve ilçe müdürlüklerine bu tür uygulamalar önlensin ve çevreyi hem görsel hem de atmosferik anlamda kirletenler önce uyarılsın tekrarı halinde de çok ağır para cezaları ile caydırılsın diyoruz. Yetkilileri bu konuda harekete geçmeye davet ediyoruz. Özellikle sera bahçe atıklarının rast gele alanlara dökülerek yakılması tam karbondioksit istilası oluşturmakta, insan sağlığı ve çevre için olduğu kadar turizm içinde zararlı. Lütfen tepkimizi gösterelim diyorum ve hemen başka bir konuya geçiyorum.

Ormanlarımızın ve yaylalarımızın adeta doğal korucuları Yörüklerimize…

Yörüklerimiz, köklerimizdir bir çoğumuzun. Torosların çocukları. Torosların yamaçları tanır onları, yaban otları, çam ormanları, keçisi kuzusu tanır onları, kayaları pınarları çayırları tanır onları, yolda kalanlar belde gezenler tanır onları da kurdu kuşu tanır da, birileri inadına tanımaz. Tanımamakla da kalmaz. Dağları yurt-yuva edinmiş dağlarımızı, yaylalarımızı, ormanlarımızı adeta gönüllü bekçileri, keçi sürüleri ormana zarar verecek diye kente göçe zorlanan yörüklerimiz. Köylerinde geçimini küçükbaş hayvancılıkla sürdürebilen dağ köylülerimiz, yanlış politikalarla bitmek üzere olan besicilerimiz, köylerini terk ederek kentlere göç etmekte ve yeni sorunlar ortaya çıkmakta. Keçini kes, dağları boşalt der gibi. Boşalttığında bu dağları kimsesiz ve öksüz kalır yaylaları. Daha kötüsü keçilerini kesip, tavuklarını da alıp giden köylüm boşalttığında torosları önce keneler basar sonra kim bilir çokuluslu şirketler mi basar, milletin ortak doğal ve korkarım yer altı kaynakları,ormanları, ekolojik yaşam talan edilir diye. Daha kötüsü boşalınca torosların kuş uçmaz kervan geçmez kanyonları Allah muhafaza kimler doldurur ?

Yapmayın beyler.. Zararın neresinden dönülse kardır. Dağ köylülerimizin yaşam kalitesi artırmak için ne yapılsa az gelir. Onları kalkındırmak, göçü önlemek ve dağlarımızı terk edilmişlikten kurtarmak için top yekun destek vermeliyiz. Destek için çobanına maaş, keçisine kuzusuna yem, barınağının yerine yeni bir ev, işsizine yaşadığı yerde iş ve meslek, orman köylüsüne yerinde yeni iş sahaları, soysal ve kültürel alanlar ayağına götürülmelidir. Diyoruz vesselam.

S.H.U. ALİ SONGÜL Ağustos 2009 Antalya.

 
Toplam blog
: 59
: 2276
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

1997 Hacettepe Üniversitesi mezunu sosyal hizmet uzmanıyım. Pozitif Psikoterapi, Aile ve Evlilik ..